Dün gece Bornova Kültür ve Sanat Merkezi Necdet Aydın Sahnesi’nde geçen hafta prömiyeri gerçekleşen İzmir Devlet Opera ve Balesi’nin Troya operasını izledik. Bestesini Bujor Hoinic, librettosunu, Artun Hoinic, Türkçe olarak yazmış. Recep Ayyılmaz’ın yönettiği operanın koreografisini A. Volkan yapmış.
Barışın değerinin her geçen dakika daha iyi anlaşıldığı, savaşın geri dönülmez sonuçlarının tüm dünyayı ayağa kaldırdığı günümüz dünyasında, repertuar seçimi bakımından oldukça anlamlı olmuş.
Sanat ilk çağlardan beri “barış” diye haykırıyor. Homeros’un İlyada adlı anlatısal metninin yalın bir uyarlaması olan Troya’operasının yine Troya’nın yer aldığı ülkede sahnelenmesi ayrıca anamlıydı. Operada sık sık vurgu yapıldığı gibi tüm tarihi bir koridor içinde düşününce, insan gerçekten de Troya’nın barışın toprakları olduğunu bir kez daha anlıyor.
Operada müzik, görsellik ve dans uyumları oldukça başarılıydı. Sanki müzik oyuncuların doldurduğu birer rol kabuğuymuş gibi hareketlerle gözle görülür olmuştu. Savaş sahneleri başarılı bir şekilde estetize edilmişti. İnsana başka bir bakış açısı sağlıyor; savaşın bir oyuna dönüşümü üzerine düşündürüyordu…
Operada ilk dikkatimi çeken güçlü koreografi oldu. Danslar, kostüm tasarımı, ışık kullanımı, dekor, müzik tasarımı, ışık-müzik-hareket-anlam eşgüdümü, harikaydı. Truva atı oyunu bütünleyen bir dekor olmuş.
Belki de bir savaş komplikasyonu olarak aşkı ve acıyı yeterince hissettirmek istememiş olabilir yönetmen, besteci. Ancak buralarda sanki bir şeyler eksikti. Elbette seyirci olarak bizler de hislerimizi yitirmediysek… Daha güçlü olabilirdi aşk sahneleri. Daha güçlü olabilirdi yas, ağıt sahneleri. Sanki söylenmesi gereken her şeyi görsellik söylüyordu. Ama sözle ve duyguyla beslense daha muhteşem olurdu. Yine de İlyada gibi devasa bir metinden böylesine yalın bir oyun çıkarabilmiş olmak büyük başarı. Dakikalarca ayakta alkışlandı. Güzel bir opera izledik. Orada hep birlikte barışı, yaşamın yüceliğini alkışladık. Gerçekten de artık tüm dünya huzur içinde yaşamak isteyen Troya’yız.
Çocuklukta neden perspektif yoktur? Çocuklar neden daha çok şimdi-burada”nın içindedirler. Yetişkinlerin tersine çocuklar için yaşam, gözle görülür bir tamamlanma demektir. Gelecek kavramı çocuklar için aynı zamanda büyüme anlamında bir eylemdir de. Ancak yetişkinler için bakıldığında gelecek kavramı daha durağandır. Neredeyse bir önceki yılın aynısıdır istenilen. Yani korumaya yönelik bir ümit vardır. Bu yüzden çocuklukta yüksek bir canlılık söz konusudur. Çocuk, eylemli bir geleceğin öznesi olarak basit olanın güçlülüğü ve derinliği içindedir. Perspektif yokluğu, tam da buna işaret eder. O her şeyi kavrayan bakıştaki bilgelik… Çocuğun şimdinin içindeki bu denli şeffaf varlığı, tam da evin içinde tavandan sallanan ampulü gördüğümüz resimlerinde ve bir ağaçla bir insanın aynı büyüklükte olduğu resimlerinde gördüğümüz gibidir. Aslında bu çocuk için hem sonsuz bir mutluluk (çünkü her şeyin gözle görülür olduğu bir dünya güven verir) hem de bir sonsuz bir zorluktur. Çünkü büyümenin çatırtısını, yolculuğunu her an hisseder. Dünyanın en acı şeyi işte bu eylem içindeki öznenin yaşamının yarım kalmasıdır. Elbette ki her ölüm acıdır. Ama ölümlerin insana en çok acı vereni o küçük bedenlerin birden solduğunu görmek; çocukların ölümü…
Çocuğun evreni duyusal deneyimlerin küçük evrenidir ve o Küçük Prens’in gezegeninde olduğu gibi tüm yaşamın bir mikro örneğini bu dünyada öğrenir.
Bugün tüm dünyanın ayağa kalktığı bir savaşın ortasında hepimiz sanatımızla bir şeyler söylemek istiyoruz. Sanat çünkü en güzel diyalog demektir. İşte İzmir Devlet Opera ve
Balesi bunu başarmış.
Orkestra şefliğinde, Bujor Hoinic ve Tulio Gagliardo, Koro şefliğinde, Orhan Öner Özcan, dekor tasarımında, Özgür Usta, kostümlerde, Atıl Kutoğlu ve Aydan Çınar, ışık tasarımında, Bülent Arslan, projeksiyon tasarımında, Ahmet Şeren… Oyuncu kadrosunda ise, Nejad Beğde, Murat Duyan, Teyfik Rodos, Doğukan Özkan, Eylem Demirhan, Ayşe Beril El, Burak Dabakoğlu, Erdem Erdoğan, Ebru Kaptan ve Burcu Sayın ve Tankut Eşber… Var…
Sahne önünde ve sahne arkasında adlarını yazamadığım, emeği geçen herkese teşekkürler.
Anahtar Kelimeler: izmir devlet opera ve balesi, troya
0 Yorum