Bu sezonun en çok ses getiren, hakkında en çok konuşulan oyunlarından biri oldu “Garaj”. Kemal Hamamcıoğlu’nun yazdığı, İpek Bilgin’in yönettiği oyunda, aslında en çok zikredilen isim transseksüel Orkide rolüyle Enis Arıkan oldu.
“Garaj”, bir yılbaşı gecesi Orkide adında bir transseksüel ve Kahraman adlı bir fotoğraf öğrencisinin arasında geçen birkaç saati anlatıyor. Orkide hayat tecrübesi açısından görmüş geçirmiş bir karakter. Kahraman ise anne ve babasını bir trafik kazasında kaybetmiş, son derece içine kapanık, sosyal becerileri zayıf ve hayata dair söyleyecek bir sözü olmayan çekingen bir karakter. Bu iki zıt karakter arasında yalnızlıklarını paylaşma üzerine kurulu, kısa zamanda gelişen bir bağı izliyoruz. Hikâyesi ve karakterleri gereği aslında yazarın pek çok konuyu derinlemesine ele alabileceği bir öykü.
Çarpıcılık yaratmak veya derin izler bırakmak gibi bir kaygı değil sözünü ettiğim. Dil ve anlatım açısından yalın bir metinle bu iki zıt karakter üzerinden daha derinlikli bir öykü çıkarılabilirdi. Böylece yazar da kıyısında köşesinde dolandığı noktaların altını çok daha iyi çizebilirdi. Özellikle de bir transseksüelin yaşadığı zorluklara toplumsal açıdan daha derinlemesine değinmek metni daha güçlü kılabilirdi. Metinde vurgulanan noktalar belirsiz ve yer yer biraz yüzeysel bir yaklaşım seziliyor.
Haliyle öykü de bir sabun köpüğü etkisi yaratıyor.
Bunun dışında oyunun izlenebilirliği çok yüksek. Enik Arıkan seyircinin nabzını çok iyi tutan iyi bir komedi oyuncusu. Çoğu yerde kimse kendini tutamıyor ve gerçekten tüm salon kahkahalara boğuluyor. Bunun yanı sıra, teknik açıdan –makyaj, topuklu ayakkabı, saç vb.- ve de karakter betimlemesi yönünden bir transseksüeli oynamak kolay olmasa gerek. Bu açıdan kendisi gerçekten alkışı hak ediyor. Ancak metnin transseksüellik ve mecbur bırakıldıkları seks işçiliği konusuna karşı pek derinlikli bir tavrı olmadığından, Arıkan’ın oyunculuğunda da komedi öğeleri fazla vurgulandığından, yer yer oyun ve izlediğimiz tablo basitleşiyor. Metnin tutumu ve bazı noktalarda fazla kaçan komedi unsurları birleşince bazen bir güldürü etkisi yaratıyor.
Bunun yanı sıra, metne serpiştirilen edebi bazı ifadeler tek başına çok anlamlı olsa da, metnin tümünde ve o sahnede sakil duruyor. Kahraman karakterindeki Güven Murat Akpınar’ın oyunculuğu ise dupduru. Çok fazla iniş çıkışı olmayan bu çekingen karakteri abartıdan uzak çok güzel bir çerçevede canlandırıyor. Ben de isminin neden daha çok duyulmadığına şaşırmadan edemiyorum. Teknik olarak ise dekor ve kostüm tasarımında Simone Mannino, Jesse Gagliardi ve Hakan Oktaş (özellikle kostüm renkleriyle) gerçekten çok başarılı.
Genel olarak izlemesi çok keyifli olan “Garaj”, metin olarak cesur davranmadığı izlenimi bırakıyor bende. Özellikle Enis Arıkan’ın oyunculuğundaki komedi öğelerinin biraz daha dengelenmesi ve metnin sosyal (buna bağlı olarak bireysel) tutumuna biraz daha derinlik kazandırılsa çok daha tatmin edici bir yapım olabilir.
Anahtar Kelimeler: garaj, craft tiyatro
0 Yorum