MAKALELER

Babil - BuluTiyatro

2016.01.23 00:00
| | |
3891

Belki bir gazetenin üçüncü sayfa haberi olarak çarpar gözümüze işçi ölümleri...


“Anlatılan senin hikayendir.” 

BuluTiyatro – “Babil”

 

Belki bir gazetenin üçüncü sayfa haberi olarak çarpar gözümüze işçi ölümleri. Bazen yüzlerce emekçi öldüğünde daha dikkate değer bulunur da televizyonda son dakika haberi olarak görürüz. Zaman zaman sağdan soldan duyarız belki de iş kazasına kurban gidenleri. Bir süre sonra muhakkak unutmak ve unutturulmak üzere. Acaba kaçımızın aklına gelir her ölen işçinin ardında bıraktıkları, emekçilerin çalışmak zorunda olduğu koşullar veya o koşullarda çalışmaya neden mecbur kaldıkları? Kaçımız bilebilir bu düzenin içinde dönen dolapları? Yükselen koca binaların ardındaki asıl hikayelere hangimiz aşina? Peki tüm bunların üzerine, çalışanların hiç bir zaman sahip olamayacağı gökdelenler için verdikleri canların ve çalınan emeklerinin üzerine, mutlu yaşamlar kurulabilir mi? Ebru Nihan Celkan da bu soruların etrafında dönüp durmuş olacak ki kendi yazıp yönettiği “Babil” ile - buzdağının görünmeyen kısmı misali- kanıksadığımız gerçeklerin asıl yüzüyle buluşturuyor bizi. 

Bir inşaatta başlıyor ve gelişiyor hikaye. O meşhur gökdelenler, siteler, yeşili yok edip yerine kondurulan sözde yeşillikler içinde ‘mükemmel’ zannettiğimiz hayatların nelere mal olduğunu, kimlerin nasıl bedeller ödediğini resmediyor. Hepimizin birer halkası haline geldiği sistemin zincirinde kendimiz bir hiç uğruna çabalarken aslında kimlere hizmet ettiğimize dair sorulara sürüklüyor bizi. Daha da önemlisi Babil hikayesindeki gibi insanı birbirine düşüren bu kulelerin ve beraberinde getirdiği bu sistemin değişeceğine dair bir umudun var olup olmadığını sorguluyor. Celkan bu tema ekseninde kaleme aldığı metni çok sağlam bir çatışma üzerine örmüş. Metin yalnızca toplumsal mesaj verme kaygısı taşımıyor, aynı zamanda edebi yanı oldukça kuvvetli. Oyuna ismini veren “Babil”den başlayarak kurduğu ve devamlılığını sağladığı imgeleri ve sembolleri metine ustaca yerleştirmiş olması Celkan’a çağdaş tiyatro yazarları içinde ayrıcalıklı bir yer kazandırıyor. Özellikle hikayenin can alıcı noktalarında daha önce yazmış olduğu ve izleyenleri etkisi altında bırakan “Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi” oyununa gidiyor aklım. Öykülerde benzerlik olduğundan değil, her ikisinde de derinlemesine hiç düşünmediğimiz gerçeklerin çekinmeden ve sakınmadan gözler önüne serilmesi çekiyor dikkatimi. Yıllarca kendimize uyarlamaya çalıştığımız suratına tiyatro (in-yer-face) oyunlarının içselleştirildiğinde ve kendi toplumumuzdan, bizim içimizden bir yerlerden yola çıkıldığında nasıl olabileceğini gösteriyor bize. Bu yüzden Türkiye tiyatrosunda var olduğuna sevinmeden edemiyorum oyunun sonunda. 

Yönetmenliğindeki başarı ise bilhassa Deniz Celiloğlu, İbrahim Ersoylu ve Pınar Yıldırım’ın oyunculuklarındaki doğallıkta belli ediyor kendini. Karakterler bizim için çok tanıdık olduğundan basmakalıp bir oyunculuğa mahal verebilecek nitelikte. Fakat buna rağmen karakterlere çizilen çerçeve klişeden çok uzak. Oyunculuklardaki -özellikle Deniz Celiloğlu’nun oyunculuğundaki- bu doğallık metnin seyirci üzerindeki etkisini daha da artırıyor. Bunun yanı sıra, teknik öğeler bir çarkın dişlileri gibi bütünlük içerisinde işliyor. Yönetmen yardımcısı Aylin Alıveren, dramaturg Özlem Karadağ ve reji asistanları Ercan Şekerci, Dilara Yiğit ve Nazlı Durak’ı, sahnelerin analizi ve can alıcı noktaların vurgulanarak sahneye aktarılması konusunda tebrik etmek gerekiyor. Dekorda Murat Duraklı ve Serkan Kavurt’un yaratıcılıkları ise, şantiyeyi bir dekor olarak kurmadaki zorluğun üstesinden başarıyla gelmelerinde yatıyor. Dekordaki malzeme seçimi de hüküm süren soğuk atmosferi destekler nitelikte. Dekorla birlikte bu atmosferi yaratmada Alev Topal tarafından hazırlanan ışık rejisinin rolünü de es geçmemek gerek. 

Uzun lafın kısası, “Babil” bizi kendi toplumsal gerçekliğimizle yüzleştirirken metin ve sahnede benimsediği yalın üslupla nokta atışı yapıyor ve tiyatro yazarlarının eksikliğine hayıflananlarda çölde vaha değil de, gerçekten su bulmuş etkisi yaratıyor. Siz de bunu bulmanın verdiği rahatlıkla koltuklarınıza yaslanıp hem biraz sarsılmak hem de keyif almak istiyorsanız “Babil”i izlenecekler listenize mutlaka ekleyin. 

Anahtar Kelimeler: bulu tiyatro, babil



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir