Tiyatrodan sinemaya, daha sonra yeniden tiyatroya aktarılan metinlerin sahne süreci çok zorludur. Bergman bunu yıllar önce dünya sinema tarihine kazınan ‘Persona’ ile yapmıştı. Zorlu PSM, Craft Tiyatro ve Free Stage ortak yapımcılığı ile seyirci karşısına geçen ‘The Whale – Balina’ biz eleştirmenlerin pekte yabancı olmadığı bir konu. Samuel D. Hunter’ın aynı isimli oyunundan uyarlanarak geçtiğimiz sene Oscar - Akademi Ödülleri’nde 3 adaylık kazanan, Brendan Fraser’a “En İyi Erkek Oyuncu” Oscar’ını getiren Balina, bir baba-kızın ölümle yaşam arasında sıkışmış, geç kaldıkları kavuşma hikayesini seyirciye sunuyor. İbrahim Çiçek’ in yönettiği gösteri filmi izleyenler ve beğenenler için tam olarak heyecan yaratmış durumda. Ama bu oyunu, filmi düşünmeden izlemeniz gerekli. Gösteride Enis Arıkan, Şebnem Bozoklu, Yağız Can Konyalı, Helin Kandemir ve Emine Evirgen rol almış.
İbrahim Çiçek, Türkiye Tiyatrosu’ nun aradığı kan. Özellikle güncel metinlerin sahne yorumunda kendisine has üslup ortaya koyan yönetmen, Balina’ yı filminden ayrı tutarak müthiş bir romantizm içinde değerlendiriyor. Konudaki psikolojik algıyı incelikle insanların ruhuna işleyen yönetmenin, tiyatro metnini çok iyi okuduğunu görüyorum. Biz filmi izleyen ve yazan eleştirmenler için böylesi işlerde eleştiri yazmak pek kolay değil, ama oyunun oyuncu kalitesi kendisine has, bağımsız bir yapıyı gözler önüne getirmiş.
Oyunun başında Charlie koltuğuna oturmuş bir mektup okuyor. Kilo almış bedeni yılların biriktirdiklerini vücuduna hapsetmiş. Konu başladığında bir babanın yıllar önce verdiği kararın pişmanlığıyla nasıl acı çektiğini bizlere gösteriyor. Aşkın verdiği hormonsal güç sona erdiğinde pişmanlıklar boy gösteriyor. Aşk, acıları, pişmanlıkları örtebilir mi? Konuda bir adama aşık olduğu için kızı henüz 2 yaşındayken evini terk eden bir babanın hezeyanlarını izliyoruz. Vicdanı suçluluk duygusu ile affedilmek için haykırıyor. Kızıyla ölmeden önce tanışmak isteyen, kızına kendisini affettirmek için haykıran, bunu yapabilmek için para bile teklif eden Charlie için artık son anları yaklaşmıştır.
Baba-kız, aile ilişkisine eleştirel bir bakış açısı getiren oyunda, genç kuşağın duygusal isteğiyle eskimiş bir kalbin beklentileri çatışma içine giriyor. Enis Arıkan’ ın müthiş oyunculuğu ile oyun canlı kalmış. Hareketin az olduğu tiyatro oyunlarında, mekan-kişi algısı, en büyük problem olan sıkılma duygusu oluşturur, fakat bu konu boyunca hiç olmuyor. Babanın edebiyat dersi vererek hayatta kalmaya çalışması, olayların ortalarına doğru kendisiyle hesaplaşırcasına dürüstlüğe yönelimi, yıllar sonra kendi kimliğini kabul edişi, konudaki duygusal çatışmanın önünü açıyor. Kız rolünde karşımıza çıkan Helin Kandemir öylesine keskin vuruşlar yapıyor ki konuya, babanın yokluğuyla kendi varlığına ulaşma çatışmasını oyuncunun sözcüklerinde sonuna dek hissettik.
Metinde karşımıza geçen olay zinciri içinde; yanlış anlaşılmalar, bencil duygular, dostluk, korkaklık, yaşamsal pişmanlık, özgür düşünce, ayrılık kavramları yüzümüze çarpıyor. Enis Arıkan ve Helin Kandemir baba-kızı o kadar doğallıkla ve içtenlikle oynuyor ki, psikolojik olarak vedalaşma kavramını beyninizin derinliklerinde, ruhunuzun bütün inceliğinde yaşıyorsunuz. Brendan Fraser kamera karşısında defalarca kez tekrar ederek rolünü oynarken, Enis Arıkan tekrarı olmayan sahnelerinde büyüleyici bir oyunculuk ortaya koyuyor. Özellikle duygusal sahnelerde insan sahneye sadece bakakalıyor. Arıkan’ ın psikolojik çözümlemesiyle duygusal pişmanlık patlama yaratıyor son sahnede.
Yönetmen İbrahim Çiçek için ne kadar övgü yazsak az kalır. Sahne geçişleri, olaylara yüklenen romantizm, suçlamaları pas geçerek ana odaklanan konu biçimi, sahne tasarımıyla, kostüm, makyaj arasında kurulan bağ yönetmenin ne denli ustalıkla oyununa eğildiğini bizlere kanıtlıyor. Sezonun yönetimsel olarak en kaliteli çalışması var sahnede. Emine Evirgen, Enis Arıkan ile bir sahnede varlar, ama yüzleşmeyi yaşadığımız bu sahneden sonra konu bambaşka boyutlara taşınıyor. Oyuncu başarılı. Şebnem Bozoklu korkular içinde kaybetme ve dostluk/arkadaşlık ilişkisini müthiş hissettiriyor! Yağız Can Konyalı’nın kendini bulma hikayesi son derece etkili. Yaşam ile ölüm arasında, bir baba-kız ilişkisinin bizde bıraktığı anlamı izlemek istiyorsanız Balina’yı kaçırmayın.
Anahtar Kelimeler: Balina, Craft Tiyatro, Zorlu PSM, Enes Arıkan, Şebnem Bozoklu, Yağız Can Konyalı, Helin Kandemir, Emine Evirgen, Yaşam Kaya, İbrahim Çiçek
0 Yorum