“Siz hiç Hamlet’le Hamlet’i izlediniz mi?” diye sordu oyuncu. Peki siz Hamlet’in modern dünyadaki trajedisine şahit oldunuz mu? Heiner Müller’in yazıp Ayşe Emel Mesci’nin rejisörlüğünü üstlendiği “Hamlet Makinesi” deneysel ve post-modern üslubuyla görmeyi özlediğimiz - hatta bazen hiç göremeyeceğimizi düşündüğümüz - bir tarzda seyircisini karşılıyor.
Alıştığımız kalıpların dışına çıkan, yenilikçi ve öncü oyunları, özellikle de rejisel açıdan başarılı oyunları çok sık göremiyoruz. Hele ki avant-garde, modern veya post-modern oyunları iyi bir yorumla ve hakkını vererek bulmak, yönetmenliğin pek ciddiye alınmadığı sahnelerimizde bir hayli zor. Tiyatroda modernizm akımı geleneksel biçimleri, geleneksel olay örgüsünü, karakterleri ve geleneksel anlatım biçimlerini reddeder. Bunu yaparken de diyalogları ve olayları da geleneksel biçimde alışılanın dışında resmeder. Aslında amaç bir takım semboller, efektler, hatta dans ve müzik ile seyirci üzerinde belli etkiler bırakıp bir anlam ifade etmektir. Bunu yaparken de rejide belirlenen ana fikri destekleyecek şekilde belli imgeler yaratılır. Bu yaratımda da ışık, dans, müzik, hareket, mizansen ve koreografi büyük rol oynar. Tüm elemanlar bir araya gelerek bir bütünün parçasını oluşturup, tek bir anlama hizmet ederler. Bu akımda sanatçının amacı kendi gününe ait olan gerçekleri, kendi gününe ait bir üslupla anlatmaktır. Artık dünya Çehov’un dünyası değildir, dünya artık parçalanmış ve bölünmüş bir yerdir. Bu yüzden gerçekçi ve geleneksel formda bugünün gerçekleri aktarılamaz.
Bu doğrultuda “Hamlet Makinesi” incelendiğinde gerçekten işinin ehli bir rejisörün elinden çıktığı aşikâr. Hamlet, oyunda günümüzün trajedisini yaşıyor. Kendisinin de dediği gibi “Çürümüş bir şeyler var bu umut çağında.” Aslında metin çok katmanlı ve çok fazla anlamı barındırıyor içinde. Ancak Hamlet, birçok çürümüşlüğün ve hayaletin arkasında kaldığı bir noktada tüm bunlarla hesaplaşıyor. Bu nokta üzerinden Ayşe Emel mesci sahnede inanılmaz efektler, imgeler ve seyirci üzerinde bu anlama dair muazzam etkiler bırakıyor. Bunu yaparken, sahnedeki alanı, dekoru ve aksesuarları kullanımı ve yönetimi de aynı oranda başarılı. Işıkla yaratılan atmosfer ve etkilemeler Yakup Çartık’ın tasarımından çıkıyor. Tam da formuna uygun bir şekilde oyunda etkin olarak kullanılıyor.
Biçimin bir parçası ve başlıca anlatım araçlarından biri olarak müziklere Okay Temiz, kendinden beklenen şekilde damgasını vururken, Mesci hareket düzeni ve koreografide anlatımı güçlendiren öğeleri çok iyi belirlemiş gibi görünüyor. Meltem Yorulmaz’ın dans düzeni de dansın oyun içindeki anlamsal boyutları göz önüne alındığında aynı başarıyı sürdürüyor. Bunların dışında yönetmenin her sahnenin temposuna, duygusuna ve atmosferine yönelik ufak detaylandırmaları, sahnelemede bir bütünlük oluşturuyor ve rejinin tutarlılığına büyük bir katkıda bulunuyor. Makyaj ve kostümün de bu bütünlükteki payını yadsımamak gerek.
Oyunculuklar figüranlardan başrolde Hakan Meriçliler, Gertrude rolünde Neriman Uğur’a kadar titizlikle çalışılmış ve yine biçimine uygun bir şekilde sahnelenmiş. Performansı odak noktası olarak alan ve yine gerçekçi olmayan üsluptaki oyunculuklar, teknik açıdan bu kadar görkemli olan oyunun başarısını bir adım ileri taşıyor.
A’dan Z’ye her noktasında büyük bir emek olduğunu hissettiriyor bu yapım bize. Hele ki bu kadar zor bir metni bu kadar başarılı ve yaratıcı bir sahnelemeyle sunan Mesci, performansı merkez alan yorumuyla da kendisine hayran bırakıyor. Eğer kendinizi farklı bir deneyime açmak ve yenilikçi bir yapımın olabilecek en iyi hallerinden birini görmek isterseniz “Hamlet Makinesi” bu sezon size bunu verebilecek en iyi seçim.
Anahtar Kelimeler: hamlet makinası, istdt, istanbul devlet tiyatrosu
0 Yorum