MAKALELER

Yücel Erten ve Muhsin Ertuğrul

2024.08.21 00:00
| | |
2750

Unutmayın ki tiyatro aşkı ve ahlâkı, bizim varlık nedenimizdir. Ve biz elden çıkarmadıkça, onu bizlerden kimse alamaz

                             
                                                      
" Unutmayın ki tiyatro aşkı ve ahlâkı, bizim varlık nedenimizdir. Ve biz elden çıkarmadıkça, onu bizlerden kimse alamaz." (  Yücel Erten ) 

(Not : Bu yazı Sevgili Dost Cengiz Korucu 'nun Muhsin Ertuğrul' un ilham veren  yazısına ithâf en yazılmıştır.) 

İzmir Şehir Tiyatrosu'nda yaşanan sorunları kişilerden bağımsız ele aldığımızda karşımıza çok ilginç şeyler çıkıyor. Sanki tarih ve bir dönem (Muhsin Ertuğrul Dönemi ve Tiyatro Savaşımı) tekerrür ediyor.

Günümüzden on yıl , elli yada yüz yıl sonra bu yaşadığımız süreç üzerine ne yorumlar yapılacak , ne analizler , incelemeler , eleştiriler yazılacak acaba ?

Nasıl ki "futbol sadece futbol değildir" ise bu yaşadıklarımız da sadece Türk Tiyatrosu'nun  ve Kurumsal Tiyatroların yaşadığı ve kol kırılır yen içinde kalır yollu bir  "iç mesele"den ibaret olmadığını söyleyebiliriz. 

Çünkü meselenin özünde, değişen siyasete paralel olarak sanata ve tiyatroya siyasetin ve dönemin bakış açısının nasıl değiştiğini gösteren boyutlarıyla sanat-devlet(burada Siyaset- Belediye Yönetim) ilişkisi, çelişkisi ve çekişmesinin bulunmuş olduğunu ileri sürebiliriz. 

Tıpkı günümüzden yetmiş beş ile altmış beş yıl öncesi o on yılda olduğu gibi. 

"Muhsin Ertuğrul'un DT. Genel Müdürlüğü' den uzaklaştırılmasıyla başlayan tartışmaların ve siyasetin gölgesinde "Devlet Tiyatrosu"  - (Prof. Dr. Zehra Aslan) araştırma ve inceleme yazısı, İzmir Şehir Tiyatrosu' nda yaşananları daha iyi anlamamız için ibretlik bir örnek olabilir. 

Sayın Zehra Aslan yazısına, şöyle başlıyor  :

" Tanzimat'tan itibaren tarihsel süreç içerisinde siyasi anlayışın değişimine paralel olarak dönemlerin ruhunun sanata yansıması, en çok tiyatroda etkisini göstermiş ve tiyatro, toplumun "sosyo-ekonomik", "kültürel", "siyasi" yönlerine de adeta ayna tutmuştur. "

" Tiyatronun  duyarlı insanlar  için trajedi , düşünen insanlar için komedya olduğu" söylenir. "Tarihte de her olay  iki defa yaşanır, ilkinde trajikse ikincisi komedidir" de  denir. 

Şimdi bakın bakalım uzak açıdan , tarihin perpektifinden Yücel Erten'in İzmir Şehir Tiyatrosu'ndan bir dönem (üç yıl) görev yaptıktan sonra başına gelenler ile Muhsin Ertuğrul'un Ankara 'da DT. Genel Müdürü iken yaşadıklarının paralellik ve  benzerliğine. 

Sonra da karar verirsiniz dilediğiniz, gülmeye yada ağlamaya, trajediye yada komedyaya ! 

"1957 seçimlerden sonra tahammülsüz bir siyasi anlayış, gittikçe sertleşen siyasi hava, iktidar-muhalefet çekişmesi, Türkiye'de dengeleri değiştirecek gelişmeleri de beraberinde getirdi." (a. g. e) 

O dönemde Türkiye Tek Partili Dönemden Çok Partili Döneme Geçiş yaşıyordu (Rusya'nın Boğazlarda Üs ile Erzurum ve Kars'tan toprak istediği ültümotoma karşılık ülkemizin Nato'ya girerek yakınlaştığı Amerika'nın da yönlendirmesi ile). 

" Muhalefet tarafından, iktidara karşı "İş Birliği", "Güç Birliği" ve iktidar tarafından da muhalefeti sindirmek için "Vatan Cephesi" gibi cepheleşme faaliyetleri başlatıldı. Siyasi nezaketin yerini kargaşa aldı, insanlar gruplaştı, taraf oldu. "

Allah Allah neler neler olmuş geçmişte. Şimdilerde hiç olmuyor böyle şeyler. Sağ sol birbirine karıştı maşallah, herkes kardeş , herkes bütün. 

" Sertleşen siyasetin ortaya çıkardığı bölünme, başta basın olmak üzere kültürel-sosyal alanlara, dolayısıyla "devletin tiyatrosuna" da sıçradı. "

1923 Cumhuriyetin Kuruluş Ruhu , DT'nin kurulmasına karar veren kurucu akıl, DT'yi ilk kurulduğu yıllarda edebi mektep dediği kurumsal tiyatroyu Maarif Müdürlüğü'ne (Milli Eğitim Bakanlığı' na bağlanmasının üzerinden onlarca yıl geçmiş şimdi  kurumsal tiyatroya yeni bir  işlev öngörülüyor, Muhsin Ertuğrul zamanında  açılan sanat-siyaset makası, kapatılmaya çalışılacaktı bundan böyle. 

Muhsin Ertuğrul, Genel Müdürlükten uzaklaştırıyor  :

(Yücel Erten'in İzmir Şehir Tiyatrosu 'ndaki Genel Sanat Yönetmenliği bir üç yıl - bir dönem daha uzatılabilirdi, hemen herkes bunu bekliyordu, şartlar buna çok uygundu, yeni seçilen başkan yine aynı partidendi, dolayısıyla radikal bir sanat-tiyatro politikası değişikliği beklemiyordu, tam tersine Yücel Erten gibi yürüyen Tiyatro Tarihi ve Tiyatro Büyücüsü ve Dahisi-"Tiyatro  Adam'ı" nı bulmuşken neden kaybetsindi ki, tiyatro üç yıl önce kurulmuş İzmir seyircisi tarafından kucaklanmış, üç sahnede hizmet veren Birim Tiyatro Anlayışı  ve (Belediyeden) Özerk Yönetimi ile şahane  bir tiyatro doğmuştu.) 

Ama olmadı. Yücel Erten de Muhsin Ertuğrul gibi benzer bir şekilde  deyim yerinde iken  (nezaketsizce) görevden alınacaktı.

"Siyasetin bu sancılı dönemi, Devlet Tiyatrosu'na ilk olarak yönetim değişikliği ile yansıdı. 13 Temmuz 1957 tarihinde Muhsin Ertuğrul yaş haddini doldurduğu gerekçesi ile görevinden ayrıldı. Fakat yerine atama yapılmadığından görevine devam etti." 

Yücel Erten'in tiyatroda verimliliği ve rekabeti sağlamak üzere yıllarca aklında - üzerinde çalışarak  geliştirdiği bir ideal ütopyası- nasıl ki" Birim Tiyatrosu" ise  ; Muhsin Ertuğrul'un ideal ütopyası da (Kurum Tiyatrolarının henüz yetişemediği gelişemediği ve yayılamadığı yerlere, - gönlünde-yerel güçler ve sanatçılarca açılacak bir "Bölge Tiyatroları"  kurulması (projesi) vardı. Bu amaçla Mersin'e bir pilot çalışma yapmak hazırlığında idi. 

" 1958 yılının ağustos ayında ise Mersin'de açacağı tiyatronun hazırlıklarını tamamlayıp Ankara'ya döndükten sonra Milli Eğitim Bakanı Celal Yardımcı tarafından görevinden uzaklaştırıldığını öğrendi." 

Yücel Erten de yeni başkan ile defalarca başvurduğu ve talep ettiği rendevu kendisinden esirgendi ve en hafif deyimi ile nezaketsiz bir şekilde" yola başka bir isimle devam edileceği "bir başkan yardımcısının telefonu ile kendisine bildirildi. 

" Bu uzaklaştırma ile Devlet Tiyatrosu'nda kısa süren belirsiz bir dönem yaşandı. İzmir Şehir Meclisi adına Belediye Reisi Faruk Tunca (burada zaman ve mekan İzmir özelinde gerçekten kuantum geçişi yapıyor sanki) ve İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği Gençlik Tiyatrosu adına Ertuğrul Üçel başta olmak üzere Başbakan Menderes'e Muhsin Ertuğrul'un tekrar görevine iadesi için telgraflar çekildi."

Bundan böyle Yücel Erten tarafı iyi bilindiği için paralellikleri ve benzerlikleri özetleyeceğim. 

Basında ve sosyal medya gazete ve  tiyatro sitelerinde Yücel Erten'e yapılanlar , Bursa-Nilüfer ile Hatay Belediyelerinde yaşanan  tiyatro vandallıkları eleştiriliyordu. 

"Oktay Akbal, 29 Ağustos 1958 tarihli Vatan gazetesindeki köşesinde Muhsin Ertuğrul'un görevinden uzaklaştırılmasını, politikanın sanata müdahalesi olarak yorumlamıştı. Bu tür müdahalelerin sadece kültürel olarak geri kalmış ülkelerde olabileceğini de eklemişti. "

Peki bilin bakalım Muhsin Ertuğrul en çok ne ile, ne olmakla eleştiriliyordu o dönemdeki  yandaş medya ve çevresi tarafından ? Hadi size bir ipucu vereyim. Yücel Erten ne ile ve ne olmakla suçlanıyor ise, onunla ! 

" Vatan gazetesi yazarı Erol Aksoy, "Tiyatronun Tek Adamı" başlığı ile kaleme aldığı 28 Eylül 1958 tarihli makalesinde Muhsin Ertuğrul'un çekilmesi ile Devlet Tiyatrosu'nun dağılacağı şeklindeki düşüncelere "Muhsin Ertuğrul tek adam kişiliği ile kendisinden ayrı yaşayabilecek bir tiyatro kurmamaktadır" sözleri ile tepki göstermişti."

Sözün kısası Muhsin Ertuğrul ile Yücel Erten arasındaki paralellikler ve benzerlikler pek çoktur ve  özellikle de politika-sanat ilişkisindeki fikirleri birbirinin aynısıdır. 

Muhsin Ertuğrul hayır  ne tek adamdı ne diktatör. Sadece işini seven , emrindekileri çalıştıran ve denetleyen disiplinli bir insandı sadece. Tıpkı Yücel Erten gibi. 

İkisi de kendisini tiyatroya adamıştı, hem sanat insanı hem de kalemleri ile bir tiyatro davası adamı idiler. 

Muhsin Ertuğrul, Şehir Tiyatroları' nda tanıdığı bir emektar perdecinin işini mükemmel yapması ile, zamanlaması ile nasıl oyunun  alkış aldığını görünce yazılarında "Perdeci" mahlası o-imzasını kullanmaya başlamıştı. 

Yücel Erten'in de aynı şekilde tiyatronun onuru için kalemini bir kılıç gibi kullanmaktan ve her koşulda kişisel çıkarları için tiyatroya kötülüğü dokunanlara ve politikanın sanata müdahalesine yol açanlara karşı sanatı, tiyatroyu, demokrasiyi savunmaktan yılmayan bir aydın ve tiyatro savaşçısıdır. 

Muhsin Ertuğrul'un Şehir Tiyatrosu macerası da, değişen  sağdan yada  soldan yeni başkanlar ve partilere koşıt olarak Vasvi Rıza Zobu ile, halef-sekef olarak gitgelli idi.

23 Aralık - 12 Ocak 1970 arasında 60. sanat yılını büyük programlarla kutlayan Muhsin Ertuğrul'a, 23 Ekim 1971’de Kültür Bakanı Talât Halman’ın çabasıyla Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir sanatçıya verilen Devlet Kültür Armağanı takdim edildi. 1974 yılında 82 yaşındaki Muhsin Ertuğrul, Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliğine atandı. Semt tiyatrosu, öğle tiyatrosu, gezici tiyatro gibi çeşitli uygulamalarla yeni bir tiyatro seferberliği başlattı; Gültepe Tiyatrosu'nu ve Bayrampaşa Tiyatrosu'nu açtı (1974-75), Deneme Sahnesi'ni kurdurdu. Ne var ki iç çekişmeler üzerine (kendi yetiştirdiği öğrencilerinin Yerinden Yönetim Uygulaması'nda koltuk kapma yarışı yüzünden onu terk ederek deyim yerinde ise arkasından vurması ile) 1976’da görevi bıraktı.

Malum sözdür ,  bu ülkede iyilik ve başarı cezasız  ve ihanetsiz ödüllendirilmez ! 

Son söz  : Muhsin Ertuğrul günümüzde yaşasaydı  (tiyatro aşkı ve ahlakı anlamında) adı Yücel Erten olurdu. 

Ya da diğer bir değişle, Yücel Erten , (tiyatro ahlakı ve aşkı anlamında) Yaşayan Ertuğrul Muhsin'dir. 

Savaş Aykılıç 

Anahtar Kelimeler: yücel erten, muhsin ertuğrul



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir