Bu günkü öykümüz yine Amerikadan…Bir psikolog –aklına nerden estiyse-bir dahiler sınıfı yaratmaya karar vermiş…Yememiş içmemiş Amerikada ne kadar dahi çocuk varsa saptamak üzere bütün ülkede IQ testleri yaptırmış…Sonunda ülkenin her yanından yüzlerce dahi keşfetmiş…Hepsini bir okulda birleştirmeye gücü yetmemiş…O da hayat boyu bu dahi çocukları incelemeye almış…
Dahiler büyüdüklerinde psikolog 730 erkeğin kayıtlarına bakmış…Ve onları üç gruba ayırmış :
A GRUBU : (İlk % 20’si ; 150 kişi) Bunlar gerçek birer “başarı” öyküsüymüşler…Yıldızlarmış hepsi de…Avukatlar , mühendisler , akademisyenler…Bunların yüzde doksanı üniversite mezunuymuş ve yüzde doksan sekizi de lisans üstü derecelere sahiplermiş…
B GRUBU : (% 60’ı…) Bunlar “memnuniyet verici” olanlarmış…
C GRUBU : (% 20’si; 150 kişi) Psikolog , bunların üstün zihinsel yetenekleriyle en azını başarmış olduklarına karar vermiş…Bunlar postacılar , hayat mücadelesi veren muhasebeciler , işsizler …
Peki ama neden böyle bir sonuç çıkmış ? Psikolog uzun uzadıya bunu araştırmış…Ne hobileri , ne mesleki merakları , ne ilkokul ve lisedeki IQ karşılaştırmaları bir sonuç vermemiş…Sonuçta bir tek şey önemliymiş : bu da “aile altyapısı”ymış…
A’lar ağırlıklı olarak orta ve üst sınıftan geliyormuş…Bunların evleri kitap doluymuş…BU grubun babalarının yarısı üniversite ve üzeri eğitim almışlarmış…Oysa C’ler alt sınıftanmışlar…Neredeyse üçte birinin anne ve babası okulu ilköğretimden önce terk etmişlermiş…Daha da acısı , en alt sosyal ve ekonomik sınıftan gelen dahi çocuklardan neredeyse hiçbiri “başarılı” olamamışlar , harcanıp gitmişlermiş…
Zekilik ve dahilik aslında sadece bir potansiyelmiş…Önemli olan bu statik enerjinin dolaşıma çıkması , kinetik enerjiye dönüşmesiymiş…Nasıl ki basketbol oynamak için ortalama 1.80 ve yukarısı gerekli ise IQ için de yeterince zeki olmak , ortalama bir zeka yeterliymiş…Örneğin Aynştayn’ın IQ’su 150 imiş ama IQ’su 200 olup da başarısız olan dahiler de çokmuş…
Bir başka psikoloğun icad ettiği bu IQ testi de esasen şekiller ve benzerlerinin “benzerlerini” bulmak üzerine kuruluymuş , halbuki benzemezlikleri bulmak daha zor ama daha yaratıcı imiş , ezber bilgi değilmiş…Örneğin bir araştırma deneyinde tuğla ve battaniye üzerine dahiler sadece inşaat ve örtünme derken orta zekalı ama yaratıcı gençler (drama yönteminde olduğu gibi) bu objeleri on dakikada onlarca farklı şekilde kullanma becerisini tasarlamışlar…
Acaba neden zengin ailelerin dahi çocukları da % 100 başarılı olurlarken , aynı başarıyı yoksul ailelerin dahi çocukları gösteremiyorlarmış ?
Bilgi , sosyal ustalıkmış…Öğrenilmesi gereken bir dizi beceri imiş…Bu tür tavır ve yetenekler de ailerden gelir ve ailelerde öğrenilirmiş…Bu süreçle ilgili yapılan bir araştırma çok ilginç sonuçlar vermiş…12 farklı aile ile “nasıl çocuk yetiştirileceğine” ilişkin yapılan bu araştırmada normalde katı anne-babalar , kayıtsız anne-babalar , çocukların üstüne fazla düşen anne-babalar , hoşgörülü anne-babalar vb. farklı kategoriler beklenirken sadece iki kategori ortaya çıkmış : Fakirler , bir çeşit “saldım çayıra , mevlam kayıra” ya da “eti senin kemiği benim” –pasif-anlayışı ile çocuklarının eğitimini tamamıyla öğretmenlere bırakıyor ; zenginler ise çocuklarına “otorite karşısında bile kendilerini ifade edebilecekleri” bir eğitim veriyorlar ayrıca diğerlerinden fazla olarak çocuklarını boş zamanlarında spor , kültür sanat vb. etkinliklere gönderiyormuşlar…
(Bu özete yorum yapmayacağım zira tamamen katılıyorum…)
Savaş Aykılıç.
BAŞARISIZ ÇOCUK YOKTUR ; BAŞARISIZ EĞİTİM/SİSTEM/DEVLET/EBEVEYNLER VARDIR ! (3.BÖLÜM)
BAŞARI VE SOYAÇEKİM
Amerika n tarihinde kovboyların ve onların kan davaları yaşadıkları yıllarmış…1800’lü yıllar…Özellikle kentlere giden posta arabasına bile uzaklığın at sırtında iki gün sürecek kadar uzak kırsal yöreler…Kovboylar arası çıkan tartışma ve kan davalarının yıllarca sürdüğü,yüzlerce kişinin karıştığı,onlarca kişinin öldüğü çatışmalar…
Kovboy dediysek kovboy filmindeki artiz kovboylar değil bunlar…Bildiğin sığır çobanları…Kanunun giremediği,işlemediği kasabalar…Bir araştırmacı bu sert tabiatlı,çabuk sinirlenen , onur ve gururları için ölmeye , düelloya her an hazır çoban ve dağlı insanların kökenlerini araştırmış…
Bu kovboyların Avrupadan İngiltere-İskoçyanın ve İtalyanın dağlık bölgelerinden gelen çobanların Amerikaya göçen ailelerden geldikleri ortaya çıkmış…Aradan iki yüzyıl geçtikten sonra güneyliler ile kuzeyliler arasında yapılan bir araştırma ve deneyde bile bu soyaçekimin gücü bir daha kanıtlanmış…
Bu deneyde araştırmacılar insanların genellikle en çabuk hangi söze tepki verdiklerini araştırmışlar ve çabucak bulmuşlar : “Ahmak” !...Pek çok denek üzerinde seçilmiş birine bu sözü söyleterek tepkiler gözlenmiş…Sonuçlar ilginçmiş…Bazıları bu söze gülüp geçerken bazıları bir kızgın boğaya benzer tepkiler veriyormuş…
Tepki vermeyenler daha çok kuzeyden,birkaç nesildir kentlerde yetişmiş iken boğaya benzeyen tepkiler verenlerin ise daha çok güneyden ve bu kovboy soyundan geldikleri ortaya çıkmış…Kovboy kültüründe bireysellik ve onur çok önemliymiş…Onların çiftçilerin aksine toplumsal ve kolektif bir çalışma ve yaşama kültürleri varmış…
(Not : Bir sosyolog da çıkıp ülkemizdeki kovboyları ve sığır çobanlarını incelese , analiz etse , anlatsa ne iyi olur…)
Diyeceksiniz ki anladıkta bu hikayenin çocuğun eğitimde başarısı ile ne ilgisi var ? İlgisi şu,çocukların çoğu şu anda büyük kentlerde yaşasa da aile geçmişleri , eski yaşadıkları coğrafya , kalıtımsal olarak çok uzun bir zaman üstünden geçse bile devam ediyor ve onların düşünce,tavır ve davranışlarına,dolayısıyla da başarı ya da başarısızlıklarına etkide bulunuyor…
Toprağı sabırla eken, sabırla ürünün olgunlaşmasını bekleyen , sabırla yabani otlarını temizleyen , sabırla sulayan , sabırla ilaçlayan , sabırla olgunlaşan ürünü hasat eden ile ; davarlarına kötü davranan sinirli komşu çobanın bu hareketini misli ile intikam almak için hiç vakit kaybedilmemesini ; tahammülsüzlüğü hak ettiğini düşünen keskin sirke elbette ki bir değildir…
Kan davaları bizde de çoktur…Kovboylar da…Üstelik bu kovboylar şimdi de kentlerdedir…Onur ,şeref adına kan davasına da girerler,töre cinayetlerine de , kadına şiddete de…Bir Akdenizliye ; Egeli’ye “ahmak” derseniz ya güler geçer ya da en fazla bu sözü size iade eder geçer gider…Ama sıkıysa bu kovboylara “ahmak” deyin,kamera şakası bile yapsanız o aşiret ile başınız gerçekten belada demektir…
Elimizde bölgesel başarı grafikleri,anketleri,araştırmaları olsa da soyaçekimle ilgili bu kuramın doğruluğunu ülkemizde de test etsek…
Benim gördüğüm , özellikle son birkaç on yıl içinde yoksulluk,işsizlik,savaş vb. nedenlerle ; 1950’lerdeki halkın % 80’i kırsalda ve %’de 20’si kentlerde yaşama oranı bu tarihten itibaren yavaş ama son yıllarda iyice hızlanarak tam tersine dönüşmüştür…Artık kentlerde % 80 ve kırsalda % 20 nufus var…
Bu kadar hızlı , hazırlıksız , altyapısız , sağlıksız bir ani zorunlu ve zorlu bir şehirlileşme zorluğu uyumsuzlukları ve ayrıldığı eşini sokak ortasında öldürme ve sonra da genellikle intihar etmek gibi trajedilere yol açabiliyor…
Mafyacılık,tetikçilik,kiralık katillik,itirafçılık yapanların kökenleri incelense neler çıkar acaba ?Seri katiller,okulda sınıf basarak katliam yapanlar,testere cinayetleri işleyenler nasıl bir geçmişten geliyor olabilirler ?
Daha bugün televizyonlarda oğlunu zincirlere vurmuş bir tek hücreli bir yaratık haberi vardı…Bu ilkel ve hasta ruhlu babanın ruhunda ve yaşamında kölelik sisteminin hala capcanlı yaşadığı anlaşılıyor…Böyle bir babanın bu işkencelere maruz kalmış çocuğunun ileride psikopat olma olasılığı mı dha yüksektir yoksa Oksford mezunu olması mı ?...
BAŞARISIZ ÖĞRENCİ YOKTUR (SON BÖLÜM)
BAŞARININ ANA HATLARI VEYA ANAHTARLARI :
1.) ON BİN SAAT KURALI :
Berlin’de bir Müzik Akedemisinde yapılan araştırmaya göre ,profesörlerin yardımıyla okuldaki kemancıları üç gruba ayırmışlar : Birinci grupta , dünya klasmanında solo çalabilen yıldızlar ,ikinci grupta “iyi” olanlar ve üçüncü grupta ise profesyonel olamayıp müzik öğretmeni olmaya niyetli olanlar varmış…
Araştırmacılar daha sonra bütün kemancılara aynı soruyu sormuşlar : “Kemanı ilk elinize aldığınız andan başlayarak bütün kariyeriniz boyunca kaç saat pratik yaptınız ?”…
Üç gruptan hemen hepsi beş yaşından itibaren keman çalmaya başladıkları görülmüş…Ancak yıllar geçtikçe gruplar arasındaki ara açılmaya başlamış…Yirmi yaşında çok iyi performans gösterenlerden her birinin toplam on bin saatlik bir pratiğe ulaştıkları saptanmış…İyi olanlar sekiz bin saatte kalmışlar , geleceğin müzik öğretmenleri ise dört bin saati biraz aşmış durumdaymış…
Araştırmacılar “on bin sat kuralının” sadece kemancılar için geçerli olmadığını,aynı zamanda besteciler , basket oyuncuları , kurmaca yazarları , buz patencileri , konser piyanistleri , satranç oyuncuları için de geçerli olduğu kanıtlamışlar…
Oda büyüklüğündeki bilgisayarı bugün hala kullanılmakta olan programları yaparak televizyon ekranı kadar küçülmesini sağlayan Bill Joy ; usta işi eserlerini vermeye başlayan Mozart ; 1200 canlı performans ile ustalaşan Beatles ; Harward’ı terk ederek arkadaşları ile Microsoft’u kuran Bii Gates …hepsi de o “sihirli on bin saat çalışma eşiğini” başarı ile geçenler arasındaydılar ve başarılarının sırrı da işte şanslar , fırsatlar ve bu büyülü “on bin saat çalışma” kuralı idi…
2.) GİZLİ FIRSATLAR :
Amerikada yapılan bir araştırmada , insanlık tarihinin en zengin 75 kişisi belirlenmiş…Listede çağdaş milyarderlerin yanı sıra krallar , kraliçeler ve hatta firavunlar bile varmış…Bu 75 isimden 14’ünün on dokuzuncu yüzyılın ortalarında dokuz yıl arayla doğan Amerikalılar olduğu ortaya çıkmış…Rockefeller , Carnegie , Pullman vb…Neden ? …1860 ile 1870’lerde Amerikan ekonomisi tarihinin beklide en büyük dönüşümünü yaşamasıymış neden…Sadece bu zaman aralığını yakalayabilenler başarılı olmuşlar o dönem , öncesi ve sonrasına tarih böyle bir fırsat vermemişti çünkü…
Kişisel bilgisayar devriminde , Silikon Vadisi’nin en önemli tarihi de 1975 yılı imiş…Bu yılı yakalamak için de ideal doğum yılları 1953,54,55 ve 56 imiş…Bill Gates (1955) , Paul Allen (1953) , Steve Ballmer (1956) , Steve Jobs (1955) , Erick Schmind (1955) , Bill Joy (1954) vb…
3.) BAŞARIDA “AİLE” VE “ÇEVRE” FAKTÖRÜ :
Zenginlerin çoğunun kendilerinin de inandıkları bir “fakirlikten zenginliğe” geçiş hikayeleri olurmuş…Oysa başarılı insanların çoğu özel yerlerin ve ortamların ürünüymüşler…Jeb Bush’a , iş fırsatlarını sorduklarında , bir başkanın oğlu olarak “Toplamda Bush çocuğu olmanın aslında bir dezavantaj bile olduğunu , insanı yapabilecekleri konusunda sınırladığını” söyleyivermiş…
Kaynak : Outliers “Çizginin Dışındakiler”,(Bazı İnsanlar neden daha başarılı olur),Yazan : Malcolm Gladwell,MediaCat Yayınevi.(ABD’de de 1 numara imiş…)
0 Yorum