MAKALELER

Cyrano de Bergerac- Tiyatro Ak'la Kara

2015.08.19 00:00
| | |
5921

"Şairin Romanı" adında bir eseri vardır Murathan Mungan'ın. Romanın ana karakterleri birer şairdir.


Bir Şairin Oyunu: Cyrano de Bergerac- Tiyatro Ak'la Kara


 Bu şairler Anakara adlı ütopik bir dünyada yaşarlar. Şiir ve roman edebi birer tür olarak karakterlerle özdeşleşmiştir. Bütün roman bu türler arasındaki ilişki içinde gelişir.

  
 

“Şairin Romanı” adında bir eseri  vardır Murathan Mungan'ın. Romanın ana karakterleri birer şairdir. Bu şairler Anakara adlı ütopik bir dünyada yaşarlar. Şiir ve roman edebi birer tür olarak karakterlerle özdeşleşmiştir. Bütün roman bu türler arasındaki ilişki içinde gelişir.
    
Edmund Rostand'ın "Cyrano de Bergerac" adlı oyunu da, "Şairin Romanı" gibi edebi türlerin iç içe geçtiği bir eser. Ancak bu kez roman ile şiirin buluşmasına değil, şiir ile tiyatronun buluşmasına şahit oluruz. Bütün eser boyunca okuduğumuz manzum bir destan sayılabilir. 17. yy. de yaşamış olan Cyrano de Bergerac'ın gerçek hayat hikayesinden yola çıkarak 19. yy. de Edmund Rostand tarafından kaleme alınan eseri, Yedi Meşaleciler'den biri olan Sabri Esat Siyavuşgil manzum bir tiyatro diliyle 1942 yılında dilimize çevirmiştir. (Siyavuşgil'in kendi şairliğinin bu eserin çevirisinin altında kaldığını söylersek yanlış olmaz.) 
    
Karakterimiz Cyrano de Bergerac, çok iyi bir silahşör olmasının yanı sıra çok da iyi bir şairdir. Kılıç kullanımı ve söz ustalığıyla karşısına çıkan kişileri oldukça rahat bir eda ile etkisiz kılabilmektedir. Ancak Cyrano'nun bu meziyetlerinin karşısında fiziksel olarak kendisini de rahatsız eden bir özelliği daha vardır: Büyük burnu. Sevdiği kıza kendisini gösterememesine neden olan bu özelliği, onu kompleksli bir kişiliğe büründürmüştür. Bu durum sevdiği kızın bir başkasını sevdiğini öğrenmesi ile daha da yıkıcı bir hal almıştır. Kızı seven gencin genç ve yakışıkılı olmasına rağmen etkili ve güzel konuşmayı becerememesi Cyrano için de bir fırsat olur. Roxanne için Cristian'ın ağzından aşk mektupları yazmaya başlar. Fiziksel güzellik Cristian, ruhsal güzellik ise Cyrano'nun kalbi ve sözleriyle temsil edilir. Savaşa katılan her iki âşık, sevdalarını birbirleri üzerinden karşı tarafa iletmektedir. Önceleri hem fiziksel hem ruhsal güzelliğe vurulan Roxanne, zamanla fiziksel güzelliğin geçici olduğunu anlar ve kendisini etkileyenin sözler ve ruh olduğuna inanır. Savaşta hayatını kaybeden Cristian'a söz veren Cyrano, kendi aşkını on beş yıl boyunca saklayacaktır. 
    
Tiyatro Ak'la Kara'nın 2014-2015 sezonu oyunlarından “Cyrano de Bergerac”, Atilla Şendil rejisiyle sahneleniyor. 1942 tarihli Siyavuşgil çevirisi kullanılan Rostand'ın oyununun sahnelenmesi, iki perde ve üç saate yakın sürüyor. Oyun metninin kısaltmaya gidilmeden bir ön oyunla verilmesi ilk dikkat çeken özellikler oluyor. On metre uzunluğundaki sahne seyirci ile oldukça sıcak bir iletişim kurulmasına da imkân veriyor. Örneğin düello sahnesinde ön sırada oturanlar, sahnenin neredeyse içinde olduklarından ürktükleri anlara şahit oluyoruz. Oyun metninde kalabalık bir kadro olmasına rağmen bu sahnelemede bir oyuncunun birkaç role girmesiyle on iki kişilik bir kadro ile temsil gerçekleştiriliyor. 
    
Yönetmen Atilla Şendil; Rostand'ın ve Siyavuşgil'in oyun metnini kurgularken düzenlediği yapıyı bozmadan sadece bir ön oyun eklemesiyle sahneye taşımış. Aynı zamanda bir şair olan Cyrano'nun günlük yaşamdaki olaylara karşı her türlü yaklaşımı da dramatik dilin en özgün şekillerinden biriyle verilmiş. Koşuklu dramatik dil olarak adlandırılan bu yapı, destansı bir havayı da beraberinde getiriyor. Cyrano'nun iç dünyasında yaşattığı kibir, dostluk ve aşk gibi farklı duygular manzum bir biçimde onun şair kimliğiyle örtüşerek ortaya konuyor. Özellikle Cyrano'nun tiradlarında etkisini gösteren bu koşuklu dramatik dil, Shakespeare'in diliyle de benzer özellikler taşıyor.
 
Burun tiradından: 
Bu kadarı az delikanlı!
Hâlbuki neler neler bulunmaz söyleyecek!
Asıl iş edada. Meselâ bak,
Hoyratça:
“burnum böyle olsaydı, mösyö, mutlak dibinden kestirirdim!
Dostça: “yana yatmaz mı,
senden evvel davranıp kadehine batmaz mı?”
Tarifle: “burun değil bir kere, coğrafyada
böylesine dağ denir, dağ değil, yarımada!”
Mütecessis: “acaba neye yarar bu alet?
makas kutusu mudur, divit midir izah et!”
Zarifâne: “kuşları sevdiğiniz besbelli!
Yorulmasınlar diye yavrucaklar, temelli
bir tünek kurmuşsunuz!”
Pür neşe: “birader, şu koskocaman burnunla tütün içince, komşu “yangın var!” demiyor mu?”
Müdebbir: “aman yavrum,
bu ağırlıkla yere düşmenden korkuyorum!”
Müşfik: “yaptırın ona küçücük bir şemsiye,
yazın fazla güneşten rengi solmasın diye!”
Alimâne: “görmüştüm Aristophane’da belki
hippocampelephan tocamélos adındaki hayvanın burnu gayet büyükmüş! Sen ne dersin?”
Nobran: “zaten bilirim, sen misafir seversin,
bu, şapka asmak için ne mükemmel bir icat!”
Şairâne: “ey burun! Bütün cihana inat,
seni baştan aşağı nezle etmeye kadir
tek rüzgâr bulunamaz, karayel istisnadır!”
Hazin: “bir de kanarsa, Kızıldeniz, ne belâ!”
Hayran: “lavantacıya ne mükemmel tabela!”
Safiyâne: “abide ne günleri gezilir?”
Hürmetkârâne: “beyefendi kibarsınız muhakkak, yoksa imkânı var mı cumba sahibi olmak?”
Sivri akıllı: “bunu tombalaya koymalı!
Kim elinden kaçırmak ister böyle bir malı?”

 

    
Karakter odaklı bu oyun metni, Şendil tarafından yine karakter odaklı biçimde sahneye taşınmış. Cyrano karakterini canlandıran Savaş Özdural, oyun boyunca bir silahşor, bir şair ve aynı zamanda tiyatro oyuncusu olduğunu tam anlamıyla ispatlıyor. Cyrano'nun içinde taşıdığı her türlü duyguyu, bu duyguların birbiriyle çatışmasını iç aksiyonu yaşayarak ve sahne üzerinde kıvrak hareketleri, kılıç kullanımıyla bedensel gerçekliği de tam anlamıyla yansıtarak veriyor. Levent Ünsal'ın Raguenneau rolüyle bir karakterin dönüşümünü gerçekçi olmasının yanında samimi bir biçimde aktarması da unutulmaz doğrusu. Cristian rolüyle Ayhan Aktaş'ın, ses kullanımında hiç sorun yaşamamasına rağmen sahneye biraz da sağlam basması gerektiği belli oluyor. Cem Kurtoğlu, Tanju Yıldırım gibi isimler sahne duruşlarıyla yılların tecrübesini göstererek gençlere örnek oluyor.
    
Oyunun sinema ve opera için de uyarlamalarının yapıldığını düşünecek olursak bu sahnelemede dekor kullanımı oldukça sade diyebiliriz. Ortaçağ Avrupası düşünülerek hazırlanan dekor ve kostümler, sadeliğinin yanında tarihsel gerçeklere uygun olarak hazırlanmış. Oyunun ilk perdesinde bir yemek masası ve sandalyeler hâkim iken ikinci perde savaş cephesini andıracak birkaç ögeyle sınırlandırılmış. Sahnenin seyirciyle iç içe olması, seyircinin olayın içine girmesini kolaylaştırıyor ve yazılan mektupların gerçekçi yanını görmesini sağlıyor. Yarım maske kullanımıyla da Ortaçağ özelliklerinin minimal bir sunumu yapılmış. Ateş Yaylıoğlu'nun koreografisiyle kılıç kullanımında oyuncuların performansı da takdire şayan. Özellikle  Bergerac (Savaş Özdural).
"Bunlar Gaskonya Beyleri,
Başlarında Castel-Jaloux."  
    
Gaskonya Marşı'nın dizeleriyle destansı yönü ön plana çıkarılan oyun, müziksiz olmasıyla da ilginç bir özelliğe sahip. Sahne değişiminde tekrar edilen Gaskonya Marşı, oyunun şiirsel yanına güç katıyor. Bu sade müziği destekleyen, diyagonal kullanılan sarı ışıkla beraber mavi lokal ışık Yüksel Aymaz tarafından başarıyla uygulanmış. Son sahnede fona uygulanan ay ışığı şiirselliğin yarattığı atmosferi tamamlayan bir öge olmuş. 
    
Düelloda rakibine  "Son dizeye gelince bitecektir işin..."diyen Bergerac,  "Her şey olmak isteyip hiçbir şey olamayan adam" olarak niteleyecektir kendisini. Tiyatro'nun bu unutulmaz karakterini Tiyatro Ak'la Kara'da her haliyle görüyoruz, göreceğiz...
    
(İstibdat döneminde II. Abdülhamit'in yasaklarından biri de burun sözcüğüydü. Sözcük herhangi bir gazetede ya da basılı bir organda geçerken yazılmaz, onun yerine coğrafi terim anlamı olan  “karaların denize doğru çıkıntı yaptığı yer” denirdi. Bu nedenle oyunun tiyatroyu sevdiği iddia edilen Abdülhamit tarafından oynanmasının yasaklandığı bilinir. Sansür, yine sansür, yine sansür...)

Mustafa BAL

Anahtar Kelimeler: cyrona bergerac, cyrona de bergerac, tiyatro akla kara



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir