Tiyatrokare, geçen sezon oynamaya başladığı Müziksiz Evin Konukları oyunuyla turneye çıktı. Leyla'nın Evi ile büyük başarı kazanan ekip, bu sezon üç çocuk oyunu ve Aziz Nesin'in Zübük eseriyle karşımıza çıkıyor.
Müziksiz Evin Konukları, Nedim Saban tarafından Neil Simon'un orijinal adı "Lost in Yonkers" adlı eserini çevirip yönetmesiyle sahneye taşınıyor. Devlet tiyatrolarının en çok tercih ettiği yazarlardan Simon'un özel bir tiyatro tarafından 22 yıl sonra aynı oyununu tekrar oynaması Tiyatrokare'nin Macide Tanır'a saygı duruşu niteliğinde.
2. Dünya Savaşı sırasında ortalama bir Amerikan ailesinindeki kuşak çatışması üzerine dayalı oyun, babasının tefeciye olan borcunu ödemek üzere hasta olmasına rağmen gemide çalışmayı göze alarak iki oğlunu yıllardır görmediği annesine bırakması ve gelişen olaylar sonucu ailede yaşanan değişim anlatılır.
NEİL SİMON'UN TEMATİK VURGULARI
Simon, eserlerinde Amerikan orta sınıf ailesini, evlilikleri ve kadın- erkek ilişkilerini ağırlıklı olarak işler. 1929 ekonomik buharının Amerikan aileleri üzerindeki etkisi de eserlerinde görülür. Müziksiz Evin Konukları ise Alman kökenli bir ailenin Amerika'ya yerleştikten sonra aile ilişkilerindeki kopukluk üzerine inşa ediliyor. Kuşaklar arasındaki bu çatışma toplumsal yapının aileler üzerindeki etkisiyle açıklanıyor. Babaanne karakterinin içinde taşıdığı büyük duygusal birikim, onu çevresine karşı katı bir insan kimliğine bürümüştür. Gençliğinde kendi ailesinde gördüğü acıları, çocukları ve torunlarına da yansıtmaktan kaçınmaz.
Oyunda kendisini gösteren kuşak çatışmasının babaanne ile çocukları ve torunlar arasında üç kuşakta gerçekleştiğini görürüz. Yalnızca babaanne hem kendi çocuklarına hem de torunlarına karşı katı bir tutum sergilemektedir. İkinci kuşak sayılan baba, halalar ve amca ise çocuklara oldukça sıcak yaklaşmaktadır. Annelerinin ölümü sonrası babaları tarafından bakılan çocuklar, babaannenin evinde öncelikle Bella hala ve amcaları tarafından sahiplenilmekte ve sevilmektedir.
Aile bireyleri arasındaki sıcak ilişki, oyundaki dönüşüm ile daha da belirginleşir. Babaanne dahi kendi çocuklarına ve torunlarına karşı daha sevecen davranmaya başlar. Oyunun dramatik gelişimi de karakterlerin duyusal değişimleri sonucu sağlanmış olur.
OYUNUN SAHNELENMESİ
Yönetmen ve aynı zamanda oyunun çevirmeni Nedim Saban, 22 yıl önce de oynadığı bu oyunu oldukça sahiplenmiş. Yazar Neil Simon'un Amerikan orta sınıfına yaptığı eleştiriyi hem dramaturjide hem de sahne üzerinde doğru yorumlamış. Yaklaşık bir yıllık bir süre içinde gelişen olaylar dairesel anlatımla başladığı noktada, bütün olayların geçtiği ana mekan babaannenin evinde sona eriyor.
Oyunda yorumlamakta zorlanılan bazı ögeleri de belirtelim. Bunlar, Louie amcanın eve gelmesinden hemen sonra çocuklar ile arasında gelişen "petka" muhabbeti ve seyirci tarafından neden söylendiği anlaşılmayan espri niteliğinde cümleler. Petka, Arnavutça cesaret anlamına gelen, argo kullanımı da yaygın olan bir sözcük. Yumruğun üst üste birkaç defa sıkılıp açılması şeklinde de gösterilen bu hareket oyun metninde yer alıyor mu, yer alıyorsa bu şekliyle mi kullanılmış, merak ettim doğrusu. Nedim Saban'ın oyuna eklemesi olduğunu sanmıyorum. İkinci bir rahatsız edici yan ise oyuncuların kimi cümlelerde güldürü ögesini sözel olarak hatalı yorumlamasıydı. Seyircinin bu anlarda verdiği tepki bir an için oyundan kopmaya neden oluyor.
Oyundaki karakter deviniminin/ dönüşümünün en büyük göstergesi kızı Bella ile yaşadığı hesaplaşma sonucu birdenbire değişen babaannede görülüyor. Bu büyük değişimin metin ya da sahneleme üzerinde birden bire gerçekleşmesi aklımızda bir soru işareti yaratıyor. Karakter gelişiminde özellikle de bir yıllık bir süreç geçerliyse değişimin zamana yayılması daha da gerçekçilik kazandırır.
GERÇEKÇİ OYUNCULUKLAR
50. sanat yılını bu oyunun geçen sezonu ile beraber geride bırakan babaanne rolüyle Serpil Temur büyük başarı yakalıyor. Onu televizyon dizilerinde hep iyi anne olarak tanımamıza rağmen bu oyunda oyun sonu hariç olabildiğince katı bir biçimde karşımıza çıkıyor. Yüzüne yerleşmiş bu iyiyi karşıtıyla beraber ancak büyük bir tecrübe kotarabilirdi.
Oyunda annesinin katılığının tam karşıt kutbunu yaşına rağmen çocuk kalmış, sevecenliğiyle iki saat boyunca hep enerjik haliyle sunan Özge Özder de en az Serpil Temur kadar alkışı hak ediyor.
Eddy rolünde Abdül Süsler, oyunun başı ve sonunda sahnede, sesiyle de alt kattaki dükkan fonunda karşımıza çıkıyor. Sahnede az görünmesine rağmen özellikle ses tonuyla akılda kalıcı yer ediniyor.
Oyunun Amerika'daki afişinde yer alan iki kardeş Müziksiz Evin Konukları'nda da tam merkezde. Oyundaki dairesel anlatımın esas noktası, babaannenin dönüşümünü sağlayan kişiler de bu iki erkek çocuk. Arty rolünde Selim Tezin ve Jay rolünde Abdullah Semercioğlu çocuk rolleriyle fiziksel ve duyusal olarak uyum sağlamış.
DEKOR VE KOSTÜM TASARIMI
Sahneyi sağ ve sol iki karşıt nokta olarak düşünürsek iki hala ve babaannenin karakterine uygun olarak hazırlandığını söyleyebiliriz. Sahnenin tam ortasında bulunan yatak ve sandalye ise -Bella hala ve babaanne arasında- durağanlığın göstergesi. Bella'nın oyuncakları, film afişleri ve hatta dikiş makinesi dekorun ayrıntısını sunuyor. Babaanne'nin duvarında asılı fotoğraflarda yalnızca anne yer almıyor. Alt kattaki dükkan siyah perdenin arkasında yalnızca lokal ışıkla ve babanın mektuplarının okunması sırasında veriliyor. Dükkan olarak gösterilen bu nokta, şeker kavanozlarıyla yansıtılmış ancak oyun metninde şeker adı hiç geçmiyor. Amerikan ailesinin evinde kanepede duran dantellere ise ne diyeceğimi bilemiyorum!
IŞIK ve MÜZİK
Oyunun çeviri adı da oyuna hizmet ediyor diyebiliriz. Babaannenin ruhsuz denilebilecek evinde müziğin hiç çalınmaması ve bu eve geldikten sonra müziği de getiren konuklar (çocuklar), oyuna başka bir renk daha katıyorlar.
2. Dünya Savaşı yıllarını anlatan oyun, sahnede radyoda çalınan müzikler ile uyumlu seçilmiş. Oyun sonunda seslendirilen "Smile" adlı parça ise oyunun iyimser döngüsüne çok yakışmış. Sıcak bir nokta koyuyor oyuna.
Dekor ve kostüm üzerinde titizlikle durulmasına rağmen ışıkta yaşanan belirsizlikleri oyuna yakıştıramadım. Yavaş yavaş kararan ışığın tonu üzerinde sanki pek çalışılmamış. Bunu da oyununun turne nedeniyle sağlıklı prova yapamamasına bağlayalım. Ancak nereden baksak da bu bir sorun.
Ortalama bir Amerikan ailesinin toplumsal ve psikolojik durumlarının yansıtıldığı oyun, görsel olarak bizi New York yakınlarındaki bir kasabaya götürse de oyuncuların evrensel boyutta karşımıza çıkabilecek gerçekçi tutumlarıyla insanın özüne dair genellemeler yapıyor. Yönetmen Nedim Saban'ı bu ruhu yansıtmadaki başarısıyla kutlamak gerek.
Yazan: Neil Simon
Yöneten ve Uyarlayan: Nedim Saban
Dekor: Barış Dinçel
Kostüm: Serpil Tezcan
Işık: Mustafa Türkoğlu
Yönetmen Yardımcıları: İlknur Şaşmazer, Deniz Yazıcı
Müzik: Zülfü Livaneli & Ferhat Livaneli
Oyuncular: Serpil Temur, Özge Özder, Abdül Süsler, Asuman Çakır, Emrah Düzkaya, Selim Tezin, Abdullah Semercioğlu
Anahtar Kelimeler: müziksiz evin konukları, tiyatro kare
0 Yorum