MAKALELER

Umut - Ankara Devlet Tiyatrosu

2016.01.07 00:00
| | |
8615

Ankara Devlet Tiyatrosu, 2014-2015 sezonunu Nuri Pakdil'in Umut adlı oyunuyla tamamlıyor.

 

Ankara Devlet Tiyatrosu, 2014-2015 sezonunu Nuri Pakdil'in Umut adlı oyunuyla tamamlıyor. Pakdil'in sahnelenen ilk oyunu olan Umut'un yönetmenliği T. Murat Demirbaş'a ait.

Düşünür kimliği ön planda olan Nuri Pakdil, deneme ve şiir türünde pek çok esere de sahip. Yazdığı metnin türü ne olursa olsun felsefi bir alt yapı taşıyan bu eserler, içerikleri itibariyle yazarı Türkiye'de muhalif bir konuma getirmiştir. Kentli insanın modernleşmeye koşut birbirleriyle iletişimi koparması, aidiyetsizliğe saplanması, inandığı değerleri kaybetmesi ve nesnenin boyunduruğu altına girmesi onun temalarını oluşturur.

 

Pakdil, düşünür kimliğinden dolayı eserlerinde söz/ anlam ağır basmasına rağmen eyleme de önem vermiş, dört piyes kaleme almıştır. Kronolojik olarak "Umut" (1974), "Korku" (1980), "Put Yapımevleri" (1980), "Kalbimin Üstünde Bir Avuç Güneş" (1982). Bu dört oyun aslında XX. yüzyılla hesaplaşma adında tek bir oyun olarak da okunabilir. Korku "XX. Yüzyıl Tutuklandı", Put Yapımevleri "XX. Yüzyıl Yargılanıyor", Kalbimin Üstünde Bir Avuç Güneş "XX. Yüzyıl Hücrede" başlıklarıyla açılıyor. Umut adlı oyun ise tümünü kapsayacak hacimde ve nitelikte bir üst başlık biçiminde. Dört oyununda da söz/ sözcükler oyunların taşıyıcısı konumundadır. Yazarın düşüncesi okuyucuya/ seyirciye söz aracılığıyla aktarılır.  Pakdil'in temalarını güçlendiren söz/ sözcüklerin başında  kent, insan, doğa, mezarlık, kötü ruh, evrensel ruh, cellat, işçi, köylü, kitap vb. gelir. Bu sözcükler taşıdıkları simgesel anlamlarla yazarın inanca yönelik mesajına hizmet ederler. Çok çeşitli anlamları çağrıştırabilen bu sözcükler belirli metaforlarla da desteklenir.

ABSÜRT TİYATRO VE PAKDİL
Umut oyununun yönetmeni Murat Demirbaş'ın da ifade ettiği gibi Pakdil, Ionesco'nun herhangi bir eserini ilk kez çeviren isim olmasıyla Absürd tiyatronun Türkiye'de tanınmasında önemli bir kişilik olmuştur. 
Yazarın absürd tiyatroya olan yakınlığı bu çevirilerle sınırlı kalmamış, oyunlarına da yansımıştır. Tematik olarak aynı sayılabilecek bu benzerlik dört oyununda da göze çarpar. İletişim sorunu çeken insanlar, bu insanların kent içindeki yalnızlığı ve birbirlerine karşı yabancılığı sözün gücüyle verilmeye çalışılır. Sözün anlamsızlığını iletişim kuramamayla birleştiren absürt tiyatroyla ayrışma ise bu noktada başlar. Karakterlerin kendi konuşmalarında ya da diyaloglarda verdikleri duraklamalar, susmalar iletişimsizliğin dilsel boyutunu vurgularken Pakdil'in eserlerindeki konuşmalarda bir üst dil söz konusudur. Duraklamalarda ya da susmalarda aslında var olan ya da olması gereken bir ses düşünülür. "Makine soyutu eziyor" diyen insanın bilincini kaybetmesi ile dili kullanmadaki gücü de zayıflar ve onun yerini dolduran üst dil devreye girer. 
Absürd tiyatronun insanın var oluşuna dair hiçbir çözüm getirilemeyeceği görüşüne karşıt olarak Pakdil, oyunun adından da anlaşıldığı üzere bir umut taşımaktadır.  Zamana ve mekana yenilen insanın bilincine kavuşması için yapması gereken tek şey inanmaktır. Oysa absürdde bir boyun eğiş, umutsuzluk havası hakimdir.
    
DEMİRBAŞ'IN SAHNELEMESİ
Oyunun yönetmeni Murat Demirbaş, dörder tablo ve iki perdeden oluşan oyun metnini tek perde ve yaklaşık doksan dakikalık bir sahnelemeye dönüştürmüş. Oyun başında yer alan öndeyiş metne uygun olarak bir anlatıcı/ söylevci ile ortaya konuyor. Söylevci oyunun mesajını doğrudan seyirciye ileterek seyredeceğinin bir oyun olduğunu, yanılsamaya kapılmaması gerektiğini vurgular. Pakdil tiyatrosunun benzetmecilikten uzak göstermeci yapısı henüz oyun başlamadan verilmiş olur. Oyunun adının aksine anlatıcının vurguladığı temalar ölüm gibi karamsar özellik göstermektedir. Bu şekilde seyirci de rahatsız edilmiş olur. 

Pakdil'in oyun metninin söze/ sözcüğe verdiği önem yönetmenin sahne üzerinde işini zorlaştırmakla beraber ona sunduğu çok anlamlılıkla yaratıcılığa da imkan sağlar. Yönetmen de sahne üzerinde farklı eylem biçimleri yaratma çabasına giriyor. Bay ve bayanın diyaloglarındaki ağırlığa karşıt sahnede yedi dansçı yer alıyor. Dansçılar eylem oluşturmakla kalmayıp estetik bir gösteri de sunuyorlar. Kent yaşamına hapsolan insanı hareketli dekor içinde rahatsız edici sesler çıkararak yine semboller aracılığıyla yansıtan Demirbaş, fiziksel aksiyonu sözü desteklemenin ötesine taşır. Çatışma ögesinin ve farklı karakterlerin bulunmadığı herhangi bir gelişimin gözlenmediği oyunda metnin ağırlığı ile sahnenin esnekliği birbirini tamamlar. 

Rıza Duru'nun Pakdil'in Umut oyunu üzerine söylediği ilk baskısında Kufi yazı şeklinin kullanılması da tesadüf değildir. Labirente benzetilen kitap kapağı Demirbaş'ın sahnelemesinde de sezilir. Hareketli dekorun açılan ve kapanan kapılar şeklindeki sunumu labirent simgesiyle benzeştirilebilir. Bu da  yazar ile yönetmenin simgesel anlatımı farklı biçimlerde kullandığının bir başka kanıtıdır.

Kitabının kapağında eski yazı biçimlerinden birini kullanan Nuri Pakdil'in eserlerinde öz Türkçe kelime seçimini de göz ardı edemeyiz. Oyunlarında modern insanın sorunlarına yer veren yazar, insanın dil konusunda yaşadığı ikilemi yenilikçi tarafta durarak aşmaya çalışır. Pakdil'in Edebiyat dergisinde on altı farklı takma ad kullandığını da ayrıca belirtelim.

OYUNCULUKLAR
"Kötü ruh en çok şiirden korkuyor", "Köyün doğayı sorgulamasıdır güneş" cümleleriyle oyun yazarı gibi şiir sevgisini gösteren Bay, her anlamda kendisine bağlı olan bayanla "biz dili"ni kullanarak konuşur. Karakterlerini olumlu kişilik özellikleriyle donatan Pakdil, istediği iletişim biçimini de göstermiş olur. "Sözle arası açılmış insan", sahnede de soyutlanmış olarak sunulur. Yazarın kendisini yabancı hisseden karakterleri Bay (Serkan Ekşioğlu) ve Bayan (Aysın Işımer) tarafından olabildiğince dingin biçimde yansıtılır. İnsanın kendisini sorgulamasını dik bir duruş, ifadesiz bir yüzle yansıtan Soruşturmacı (Hüseyin Baylan) oyun bitiminde akılda en çok kalan isim oluyor. En büyük alkış sözü eyleme dönüştüren ve oyunun görsel gücünü artıran yedi dansçıya. İşçi, emekçi, köylü... Her türlü konumuyla...

SAHNE PLASTİĞİNİN SUNUMU
Söz üzerine kurulu oyun metninin okunma amacının dışında dramatik yanıyla birlikte sunulan sahne tasarımı, ışık kullanımı ve dans koreografileri eylemi sağlayan öge konumundalar. Sahne solundaki bank; sağındaki iki koltuk, masa, sandalye, radyo ve telefon sabit konumlarıyla kenti ve kentte yaşayan insanı temsil ediyor. Dekor tasarımcısı Murat Gülmez ve yönetmenin birlikteliği saydığımız nesnelerin durağanlığının yanında derinlikli sahne içinde hareket eden demir kafesleri kullanmasıyla zıtlıkları bir araya getiriyor. Oyunun görsel zenginliğinde ışık kullanımın da payı büyük. Ancak renk yelpazesinin çeşitliliğinin sinevizyon, lazer ve yoğun sis kullanımıyla birleşmesi sahne üzerinde tematik kaos oluşturmasının ötesinde seyircinin seyrini zorlaştırdığını belirtelim.
    
"Yıkanmakla temizlenmez insan", ön deyişiyle yapılan giriş, Nuri Pakdil'in oyun metninin içinde bilince kavuşan insanı çözüme götüren yolu sunmasıyla Umut'lu bir biçimde gelişiyor. Thomas Hobbes'un "doğa halinde insan"ı absürd tiyatrodan farklı olarak "çözüme kavuşan insan"a dönüşüyor. İnsanın evrendeki konumunu sorgulayan zamansız ve mekansız bir kurgulama tercih eden yazar, oyunu yazmasının üzerinden kırk yıl geçtikten sonra Ankara Devlet Tiyatrosu ve Murat Demirbaş sahnelemesiyle seyircilerini de sorgulamaya çağırıyor. Felsefi bir söylem ve ritmik aksiyona dökülmüş bir sahnelemeyle anlamlar üretebilecek yerli bir absürdizm, Umut.

Kaynakça: Rıza Duru, Yedi İklim dergisi, Sayı 58, Ocak 1995


Mustafa BAL

 
Yazan: Nuri Pakdil
Yöneten T. Murat Demirbaş

DEKOR TASARIMI: MURAT GÜLMEZ
GİYSİ TASARIMI: CEREN KARAHAN
IŞIK TASARIMI: ZEYNEL IŞIK
MÜZİK: ÇAĞRI BEKLEN
KOREOGRAF: A. BURÇAK IŞIMER
GÖRSEL TASARIM: MUSTAFA UZMAN
YÖNETMEN YARDIMCISI: BAHATTİN DOĞAN
ASİSTAN: BETÜL TİRBEN
SAHNE AMİRİ: EYÜP ŞEN
KONDÜVİT: BARIŞ RANDA
IŞIK KUMANDA: AHMET DEMİR
SUFLÖZ: BELGİN ULUSOY
DEKOR SORUMLUSU: MEHMET ATAY
AKSESUAR SORUMLUSU: UMUT ÖZKAN
KADIN TERZİ: MİHRİYE TAŞDELEN
ERKEK TERZİ: UFUK İLGEN
PERUKACI: AHMET ERMİŞ
SİNEVİZYON SORUMLUSU: ÖZKAN ÖZYÜREK

OYUNCULAR
AYSIN IŞIMER
SERKAN EKŞİOĞLU

HÜSEYİN BAYLAN
ZUHAL TAŞAR

ŞAHAP SAYILGAN
ERKAN ALPAGO

BÜLENT TÜRKMEN
UMUT ÖZKAN

HABİP HACIMUSTAFAOĞLU
Y. EMRE ERTAN

BETÜL TİRBEN
DAMLA PAKSOY

BAŞAK GÜLEÇ
MERAY TUNÇ

ALPER AHMET ERALP

Anahtar Kelimeler: umut, ankaradt, ankara devlet tiyatrosu, ankara devlet opera ve balesi



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir