Uyumsuz Tiyatro’nun İlknur Güneş tarafından uyarlanan ve yönetmenliğini de yine kendisinin yaptığı yeni oyunu Solist, Jean Cocteau’nun yazdığı bir monodrama olan “İnsan Sesi”nin farklı bir uyarlaması. Bir kadının uzun süredir telefonla konuştuğu sevgilisinin ertesi gün evlenecek haberi almasına şahit olduğu bir ana ve sonrasında kadının değişimlerinin depresyona varan tetikleyicileri ele alan bir psikolojiyi telefonla elimize tutuşturan, bugüne kadar hem tiyatro hem sinemada alanında birden çok uyarlaması olan derinlikli bu metni, İlknur Güneş, insan tarihinin en umutsuz dönemi belki değil ama en anlamsız zamanlarından birine şahit bir kadınla ele alıyor ve yorumluyor.
Normal metin, insanın ihtiyaçlarını, gerçeklerle olan bağını, fikirlerini “telefon” enstrümanıyla ele alırken, Solist oyunu burada bir adım daha öne giderek çağın alerjeni dijital yozlaşmayı da günümüz insan profiliyle gözümüze sokuyor. Bu oyunda izlediğimiz kadın karakter hızlı bir senfoniyi andıran cümleleri ile bizi aralıksız kendi kendimizi imha edecek bir saldırı tufanına tutuyor.
Gamze Bayraktaroğlu’nun soluksuz izlenen gerçekten inanılmaz performansıyla 21. yüzyılın bu dönemine ait tipik bir kadın (insan) karakterini izliyoruz.
Onu izlerken her şeyin farkında olan ama sistemin esaretinden çıkamayan paralize olmuş birini, özçekimlerimizi görüyoruz.
Sistemin tutsak hale getirdiği her alana hayırlarıyla karşı çıkmasına rağmen bu durum kadının kendisini derin yalnızlığından ve aidiyetsizliğinden kurtaramamaktadır.
Tüm bunlar bir kadın kimliğiyle buluşturulmuş olsa bile global insanın ihtiyaçları ve duygularına tümüyle ayna tutuyor. Oyunun koreografisi ise ayrıca çok güzel. Oyun süresince bir bateri sesi ve köpek havlama sesi kullanılıyor ve kadın oyuncu bir yandan bu seslere uyum sağlamaya çalışıyor. Bu ses kullanımı, kendimizi sisteme uyarlamakta ne kadar zorlandığımızı, uyumsuzluğumuzu çok yerinde veriyor.
Çıkan gürültü zaman zaman oyunu takipte zorlayan bir kakofoniye dönüşürken, sonlara doğru karakterin ne yapması gerektiğini seslere sorar bulmasıyla izlenebilirlik yeniden bir yükselişe geçiyor.
Dekorun boşluğu, sahnenin ifadesiz bir hala bürünmesini sağlamamış aksine günümüz yetişkin bireylerin yaşamın anlamını tamamen yitirdiği ve “anlam”ı tamamen kaybettiği hal ve anlara güzel bir zemin hazırlamış.
Demir bir merdiven, boş bir eski kanepe, birkaç poşet ve valizle içimizden hiçbir şey gelmeme haline harika bir anekdot da tutuyor.
O soğukluk ve aidiyetsizlik sahnede en çok hissedilen duygulardan biri. Bireyin cinsiyet kimliğine sokulmasının kadın ve erkek karakterler üzerinden ustaca ele alması, insana ait güzelliklerin metal ve betonların arasında oluşan yeni değersizliklerimizle nasıl da yok olduğunu izliyoruz Solist’te.
Dijital yaşamımız içinde zihinsel yorgunluklarımızı izleyiciye iyi aktaran bu oyunu izlerken, internet hakkında “Rahatsız edici, anlamsız, gerçek değil.
Havada bir yerde bulunuyor” yorumu yapan Ray Brandbury’e tekrar hak vereceksiniz.
Müzikleri Burak Taşdemir’e ait olan oyunun ışık tasarımını Ayşe Sedef Ayter, dekor/köstüm tasarımını Eda Ağaoğlu’Na ait Solist en yakın tarihte 17 Mayıs Kadıköy Emek Tiyatrosu, 25 Mayıs Martı Sahne’de izleyebilirsiniz.
Şafak ULUSOY 14/05/2024
Anahtar Kelimeler: uyumsuz tiyatro, solist
0 Yorum