MAKALELER

Bir Yuvadır Tiyatro

2020.03.27 00:00
| | |
12617

Eğer etinize batan bir kıymık varsa ve o kıymığın çıkarılabilmesi için uzunca bir bekleyiş süreci gerekiyorsa size şarkı söyleyen biri bir anlığına da olsa ağrınızı unutturabilir.
27 MART DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN “BİR YUVADIR TİYATRO”
 
Eğer etinize batan bir kıymık varsa ve o kıymığın çıkarılabilmesi için uzunca bir bekleyiş süreci gerekiyorsa size şarkı söyleyen biri bir anlığına da olsa ağrınızı unutturabilir. 
Sanat umuttur ve “iyileşecek miyim?” diye doktorunun gözünün içine bakan hastaya doktorunun söyleyebileceği bir sözü olmasa da yaşamın sonsuzluğunu hatırlatacak bir nen’e güç aldığı, şiir, resim tiyatro, film üretilmiş bir sanat eserine ihtiyacı vardır. Tüm hayatımız bir iki damla gözyaşına evrilirken * bizden öncekilere ve bizden sonrakilere bir şey söylemeye ihtiyaç duyduğumuzu da fark ederiz ya da bize bir şey söylemeye çalışanları duymaya. İlle de anlamlı mesajlı bir şey olması gerekmiyor. Boşluk öylesinelik de olabilir bu çaba. Çocukken köyünüzden geçen koyunların boyunlarına bağlı çan seslerini hatırlattığı için devlerin boyunlarına bağlanmış çan seslerinin yer aldığı bir görüntüyü sevmek gibi… Tıpkı bizi çocukluğumuzun ağacının iç suları ile harmanlayacak yeniden iç yaşantılarımızı, çocukluk kokularımızı duyumsatacak parçalanmış varoluşumuzu bütünleyecek şeylere ihtiyaç duyarız. 
 
Ayrıca işlevsel tarafı da var sanatın.  El yıkamasının önemini,  birine bir müddet niçin sarılmaması gerektiğinin önemini anlatırken de etkileyici bir söyleyişe ihtiyaç duyarız. 
Sanatçılar örnek çilekeşlerdir.* Tüm hayatı herkes için duyumsayan analiz eden, bilimsel bilginin sezgisini eş zamanlı taşıyan kişilerdir. Bir mayın tarlasına ilk önce kendini uzatıp güvenli ise arkadakilere gelin diye bağıran kimselerdir. Sanatçı olmak bir kat zar eksik doğmaktır. Ve bu eksiklik daha fazla duyumsamaya neden olur. Daha güçlü duyumsamaya. Bir toplum olabilmenin kuralı evin temel direkleri yıkılınca o direkleri ayakta tutan şeyi gereksiz görüp atmak değildir. Çünkü ev yeniden yapılır ve yeniden yuvayı canlı kılacak bir şeye ihtiyaç duyarız. Örneğin tiyatro hayatı şekillendiren bir kalıptır. Oyun biter kalıp sökülür. Tiyatro yokmuş gibi görünür. Boşmuş gibi. Hiç boş iş olur mu harç kalıba doldurulur, binayı artık orada olmayan ağaç kalıplar ayakta tutar. Bir kent sadece bir senfoni yüzünden en zor koşullara direnebilir.
 
Yerlere tükürmemenin, çöplerin sokakta insanlar mikroplara maruz kalmayacak şekilde düzenlenmesinin, bir müddet birbirinden uzak durmanın gerekliliklerinin anlaşılabilmesini sağlamak için ihtiyaç duyduğumuz yöntemler sanatla yatağını bulur. Ortaçağ karanlığını yaşamamak için insana insan olduğunu hatırlatır sanat…  James Joyce, “…Rönesans’ın en büyük faydası yaydığı hümanizmin etkisi ile insanlara merhamet duygusunu yeniden hatırlatması olmuştur…” diyor. ** Özellikle günümüzde ille de bir işlevi olmak zorunda olmadığı halde buna zorlanan sanatın işlevi budur. İnsana merhamet duygusunu yeniden hatırlatması.
 
Tiyatro sezgiseldir. Tiyatro öngürüseldir. Tiyatro uyarır. Tiyatro önlem aldırır. Tiyatro öngörür. Tiyatro aydınlatır. Tiyatro herkesin anlayacağı şekilde söylemenin yolunu arar. Bir topluluk sanatı olan tiyatro geniş halk kitlelerini etkiler. Tiyatronun ritüelistik iyileştirici etkisi vardır. Baskılanan biriken her şey “işte tam da ben de bunu diyecektim, ya da “hay aklınla bin yaşa”, “yalnızım değilim, demek ki benim gibi duyan benim gibi hisseden, düşünen birileri varmış…” “ birlikte olmak çok güzel…” “ Birlikte olunca tek başıma bir dağ gibi görünen sorunlarımın üstesinden bir çırpıda gelebiliyorum.” Bu duyguları yaşatır tiyatro. Düşünsel karmaşalarımızı aralar. Bir yaşam formu oluşturur. Ağaç başlarında gördüğümüz kuş yuvaları gibi prova prova, tel tel, bir emeğin sonucudur. Metinden ışığa…
 
Birbirimize oyunla tıpkı hayatta oluşumuz gibi çıkarsız bir bağla bağlanırız tiyatro sayesinde. Sadece var olduğunuz için. Tiyatro varoluşçudur. Tiyatro yapısal anlamda yaşama duyulan şükrandır. Gidebilen bir hayatın üstünde yükselir. Bu yüzden hayatın gidebilmesine hep katkıda bulunur. Yapıcı birleştiricidir. 
 
Bu yılki 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü vesilesi ile James Joyce Eleştiri ve Deneme Yazıları adlı kitabında yer alan tiyatro düşüncelerini paylaşmak istiyorum. 
 
“Tiyatrodan anladığım, duygular vasıtası ile gerçeğin ortaya konmasıdır; tiyatro çatışmadır, sürtüşmedir, evrimdir ve sınırsız bir şekilde harekettir.  Bir şekle bürünmeden önce de bağımsız bir şekilde vardır aslında; sahneye konularak dile getirilir ama kontrol edilemez. Fantastik bir yaklaşımla insanlar hayat sahnesinde yerlerini aldığından beri üzerlerinde ve içlerinde, varlığından hayal meyal haberdar oldukları, aralarında misafir ettikleri ve zamanla, kendilerine el versin diye aramaya koyuldukları bir ruh olduğu söylenebilir. Hava gibi değişime karşı hassas olan bu ruhlar, bakış açılarını değiştirmedikleri ve gökkubbe başımıza yıkılmadığı sürece bedenlerini terk etmeyeceklerdir. Zaman içinde şu ya da bu bedeni mesken tuttukları görülecektir-ama kişinin bir anlık yanlış davranışıyla kişiyi terk eder ve mekânda boş kalırlar. Birisinin kolayca tahmin edeceği şekilde bir cin adresi belirsiz bir mektup, bir denizkızı gibidir bu ruhlar. Bu nedenle onlarla mekânlarını ayrı tutabiliyor olmamız gerekir. Kırsal bir manzara ve saman yığınlarının her zaman pastoral bir görüntü yaratmaması gibi mersiyeler ya da ağdalı öğütler de her zaman bir trajedi oluşturmaz. Ne sükûnet ne de kaba kuvvet tiyatroyu gölgelemeyecektir. Duygularımızın nasıl tonlandığı, diksiyonun ve hareketin nasıl idare edildiği, bir oyunun bir müziğin ya da bir sahnenin umutlarımızı nasıl yansıttığı, arzu ve nefretlerimiz veya doğamıza yönelik sembolik bir sunum, her ne kadar doğanın bir anı olsa da o zaman işte tiyatroya dönüşür.”
 
“…Tiyatro öylesine gönül işi ve saygıdeğer bir daldır ki hiçbir kalp barındırdığı doğruluğa özgür yaklaşımına, doğal teatral yapısına ve görselliğine kayıtsız kalamaz. Tolstoy’un dediği gibi öncelikle “Ne yapmalıyız” sorusu gelecektir. Öncelikle zihnimizi riyakârlıktan arındırmalı, destek olarak ortaya sürdüğümüz sahtekârlıklarımızı bertaraf etmeliyiz. Özgür insanlar ve özgür bir toplum gibi eleştirmeli ve burada yönteme de önem vermeliyiz.” 
 
“Tiyatro ile oyuncu arasında, görmezden gelemeyeceğimiz bazı gerçeklikler söz konusudur. Tiyatro temelde toplumsal bir sanat dalıdır ve geniş kitlelere hitap eder. Tiyatro sınıflarüstüdür. Sanata değer veren ve üretken bir toplumda tiyatro, tüm sanatsal kurumlar içinde muhakkak ki en tepedeki yerini alır.”
 
“Bana tiyatronun fırsat mı gereklilik mi olduğunu soracak olursanız kesinlikle gereklilik olduğunu söylerim. Hayvani içgüdünün insan zihnine en keskin biçimde uyarlanmış halidir hatta. İnsanoğlunun dünyanın varoluşu kadar eski, mazgallardan fırlatılan ateş topları gibi görülür olma arzusunun da ötesinde, yapıcı biçimlendirici olma isteği vardır. Tüm sanat dallarının gerekliliği buradan kaynaklanır. Tekraren tiyatro sanat dalları içinde bu malzemeye en az ihtiyaç duyandır. Dünyanın kalıba sokulabilir malzemeleri ile taşları yok olursa heykel bir hatıraya dönüşür. Doğadaki pigmentler tükenirse, resim sanatı da kesintiye uğrar. Ama taş kaya pigment olsa da olmasa da tiyatro her zaman var olacaktır. Ben üstelik tiyatronun hayatın içinden anlık çıktığına ve hayatla yaşıt olduğuna inanıyorum.”
 
“Sanat dinin ruhani küresine yükseltilmeye çalışıldığında genellikle gerçek dingin sükûnetini kaybeder. Bir başka sinsi kavram da güzellik beklentisidir. Sanat gerçeklerle ilgilendiği zaman sağlam bir nitelik kazanır.” 
 
“Hayatı gözlerimizle gördüğümüz gibi algılamamız, insanları gerçek hayatta tanıdığımız şekilde kabullenmemiz, hayata bir peri masalının sunduğu şekliyle bakmamız gerekir. İnsanın içinde yer aldığı ve paylaştığı büyük ve gerçek komedi, gerçek bir sanatçıya, dün de bugün de yarın da sınırsız malzeme sunar.” 
 
“Sanat, özellikle de tiyatro bize daha geniş bir bakış açısı sağlayan, temeli sağlam, pencereleri iyi ve adil, soluk alma alanları yaratacaktır.”
 
En önemli gerçekleri delilerin söylemesi gibi böylesi kriz zamanlarında da en son akla gelebilecek tiyatronun kara perdesi söyler en önemli şeyleri insana. Ölüm ve benzeri salgın hastalıklar ezen ile ezilen ilişkisinin absürd grotesk yüzünü ortaya çıkarır. Herkes sahne zemininde eşittir. Kral da halk da. Oyunun bir başlangıcı ve bir sonu vardır. Şimdi buradadır. Üç günlük dünyada içtenliği baki kılar tüm içten pazarlıkları ortaya çıkarır. Maskeler düşer. 
 
27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü Kutlu Olsun
 
*Sanatçı Örnek Bir Çilekeş, S.Sontag
**Eleştiri ve Deneme Yazıları, James Joyce
Leningrad Senfonisi, Sostokovich
* Eleştiri ve Deneme Yazıları, James Joyce

Anahtar Kelimeler: 27 Mart, 27 mart dünya tiyatro günü



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





TİYATRONLİNE

E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir