MAKALELER

Nereye Gidiyoruz - Dostlar Tiyatrosu

2012.01.16 00:00
| | |
4894

Korku, en beşeri duygudur. Benim iktidarlara başkaldırışımı görenlerden kimi beni korkusuz insan sandılar...

 

GENCO ERKAL KORKU İMPARATORLUĞUNDAN SORUYOR “NEREYE GİDİYORUZ?”


“Korku, en beşeri duygudur. Benim iktidarlara başkaldırışımı görenlerden kimi beni korkusuz insan sandılar. Oysa ben korkarım. Ne var ki, bende, başkalarına yararlı olacaksa, doğru bildiğimi, inandığımı söylemek, açıklamak duygusu, korku duygusuna her zaman üstün gelmiştir. Korkarım, yine söylerim.”Aziz Nesin

Genco Erkal , 1960’larda oynadığı Aslan Asker Svayk’la büyülediği Türk tiyatro seyircisini “Bir Delinin Hatıra Defteri” gibi tek kişilik bir oyunla seyirciye dev kişilik bir kadro sunan bir isim. Dostlar Tiyatrosunda sahnelediği pek çok Brecht oyunundan sonra son üç yılda yakın tarihimize damga vuran Sivas 93, Marx’in Dönüşü ve Kerem Gibi oyunlarıyla hafızalarımıza kazınan oyunlara imza attı. Büyük ustanın üstüne çok yazılacak şey var ama şunu belirtmeden geçmeyelim ki kendi tiyatro anlayışını ve yapısını kurarak özgünlüğünü her daim koruyan ve buna rağmen seyirciye yeni şeyler sunmak için durmadan çalışan bir tiyatro adamı. Dostlar Tiyatrosu 1970’lere geldiğinde Genco Erkal’ın bizzat Aziz Nesin’den izin alarak öykü deneme ve yazılarından oluşturduğu derlemeyi Azizname adı altında bir taşlma örneği olarak ortaya çıkardı. Oyun 1973-1974 yılları arasında sahnelendi.1995’te ise Büyük Usta Nesin’in ölümünün ardından ustaya saygı oyunu olarak Yücel Erten tarafından sahnelenen Aziz Nesine’e Saygı olarak oluşturulan "Azizname" oynandı. Aziz Nesin’in ölümünün ardından bu kez Genco Erkal, Büyük Usta’nın öykü , şiir ve denemelerinden tek kişilik “Birtakım Azizlikler” oyununu sahneye koydu. Genco Erkal “Azizname” ve “Birtakım Azizlikler”’den sonra 2000’lere gelindiğinde Türkiye’nin gidişatına bakmış olacak ki bu iki metinden yola çıkarak “Azizlikler” adlı 21.yy taşlayan oyun çıktı. 2009-2010 döneminde Eskişehir Büyükşehir Belediye Tiyatroları tarafından sahnelendi. Bir yandan Kerem Gibi’yi bir yandan Marx’ın Dönüşünü sahneleyen ve Pazar Bir Ticaret Masalı,Prensesin Uykusu gibi iki önemli sinema filminde yer alan Erkal boş durmadı 2011 yılından beri sahnelenen tek kişilik Aziz Nesin derlemesiyle bize  “Nereye Gidiyoruz” diye sorup,sorgulatmaya başladı.

“İnsan oğlu vaki değil devrilir .Bütün devrilenlere , devirilecek olanlara selam .”


Aziz Nesin’in ölümünün 15.yılı nedeniyle ustaya saygı niteliğinde olan "Nereye Gidiyoruz" geçtiğimiz yıldan beri sahneleniyor. Genco Erkal “Tek kişilik tiyatro benim parçam haline geldi” dese de Genco Erkal sahnede asla tek kişi değil, içinden çıkardığı binlerce karakterle adeta bir ordu. "Sayın bayanlar baylar merhaba,sayın olmayan bayanlar baylar merhaba” diyerek seyircinin içinden giriyor Genco Erkal sahneye. Hukuk devletine uygun olmayan yasaların ve baskı rejiminin getirdiği yasaklamaların arttığı, gazetecilerin gazeteci olamadığı bir ülkede Erkal “Yasalar kimi zaman var kimi zaman yok” diyor. Ve boy aynasında kendimize bakıp Türkiye tablosunun traji-komik episotlarına kendimizi bırakıyoruz. Genco Erkal, karakterden karaktere büründükçe ağlanacak halimize gülme tabiri yerini buluyor. Uzun tiradından sonra Sadi Bey’in hikayesiyle başlıyor .Sadi Bey; 1956’da doğmuş, evde susmayı öğretmişler. Biraz büyümüş misafirin yanında susmayı öğretmişler. İlkokula gitmiş öğretmeni “sus” demiş.Çok konuşmuş ve hep susmuş. Böyle böyle derken Sadi Bey üniversiteye gelmiş “aman ha sus olaylara karışma “ demişler. Ve Sadi Bey yaşlanmış, yaşlılar sussun demiş gençler. Susmak, susturulmak,bastırılamak,koyun sürüsünden biri olmak. Bize Sadi Bey’in hikayesi hiçte yabancı gelmiyor değil mi? Genco Erkal’ın kendi düzenlediği basit ama işlevsel sahne dekoru tahtadan şeritlerden oluşuyor. İnce tahta zemini mükemmel bir bedensel hareketlilikle -bir sirk cambazı gibi- kullanarak başka başka hikayelere sürüklüyor. Ergenekon, hükümet, İslami burjuvazi, liberalizm kavram ve paradigmaları; hem karagöz, meddah ve orta oyunu hem de batının tiyatral dilinin de kullanılmasıyla sentez bir taşlamaya dönüşüyor. Devlet kürsülerinden, basın-yayın organlarından kimsenin sormaya cesaret edemediği gerçekleri tek başına çok kişilikli bu adam sormayı başarıyor. ”Atam izindeyiz” diye bağırıpta her türlü karanlık işi yapanlara “Sorma Atam halimizi hal mi kaldı anlatacak işte geldik dizindeyiz” diye cevap veriyor hükümete lafını esirgemekten korkmayan usta. Kapitalizmin dişli çarklarını hızla ördüğü, İstanbul’un taşının toprağının AVM’lerle dolduğu günümüz dünyasına en güzel cevabı Genco Erkal; televizyon ekranın arkasından bol hicivli ekonomi programı sunarak veriyor. Adam Smith’in“Bırakınız Yapsınlar,Bırakınız Geçsinler” sözü oyunda yerine tam da güzel bir noktada oturuyor.

Aziz Nesin’in hiç eskimemiş metinlerinden oluşturulmuş bu oyun, oyunculuk adına da bir ders niteliğinde. Canlandırma- benzetme, geleneksel tiyatronun anlatmacı, çok eklemli ve güldürü özellikleri başarıyla hayat bulurken; bir oyuncunun sahnede ses ve beden kullanımının nasıl olması gerektiğininde güzel bir örneğini görüyoruz. Koreografilerde Ece Göktay’ı kutlamak gerekiyor zira oyunda ritmin düştüğü yerlerde oyuna bir ivme kazandırmış. Minimalist ve oyunculuğun önüne geçmeyecek kostüm tasarımı ( Özlem Kaya) yerinde bir çizgide. Karagöz tasvirlerinin kullanıldığı kısım oyunun en doruk noktası. Hem dekor olarak Haluk Yüce temiz ve güzel bir iş çıkarmış , hem de Genco Erkal ses tonunu öylesine iyi kullanıyor ki bir an sahnede iki kişinin olduğunu düşünebilirsiniz.Oyunda en eksik bulduğum kısım ışık tasarımı oldu. Tek kişilik oyunlarda özellikle ışık tasarımı günümüz seyircisi açısından önemli. Daha net, daha keskin ve Erkal’ın mesajlarını doğrudan verdiği noktalarda daha farklı bir ışık tasarımı beklerdim. Oyunun müzikleri Genco Erkal’ın uzun zamandır beraber çalıştığı mimar,müzisyen,tiyatro-sinema sanatçısı A rif Erkin’e ait. Geleneksel motiflerden, çağdaşa varacak nitelikte güzel bir kompozisyon yapılmış. Ne oyunun önüne geçecek kadar epik ne de oyunun çok arkasında kalacak kadar yalın olması ayrıca önemli bu yüzden Arif Erkin’i tebrik etmek gerekiyor.

“Bu alacakaranlıkların hiç sabahı yok”

Öğrenci hareketlerinin kuvvetlenmesi, sendikaların bilinçlenmesi, halkın baskıya ve susturulmaya olan tepkisinin artması, durdurulmaya çalışılsada devam eden eylemler, gazetecilerin gazetecilik mesleğini yapamaması, medyanın hükümetin eline geçmesi, onca sefalete karşın steril bir Türkiye tablosu çizilmesi politik tiyatroya ilgiyi artırıyor. Ancak değil ödenekli tiyatrolarda, özel tiyatrolarda bile bağırara bağıra bir “taşlama” örneği görmek imkansızlaştı, imkansızlaştırıldı. Aziz Nesin’in hiç eskimemiş ,belki de bu düzen devam ettikçe eskimeyecek metinleri Genco Erkal’ın hem yönetmenliğini, sahne tasarımını yaptığı ve hem de oyunculuk dersi verdiği “Nereye Gidiyoruz” ile tüm yazdıklarım ve daha nicesi yüzümüze ince bir şekilde vuruluyor. Erkal’ın her sosyo-kültürel ve etnik gruptan kişiye bürünüp bir Türkiye fotoğrafı çizdiği bu oyunu kaçırmadan seyretmeye ve seyrettirmeye çalışın.

Hiç kimse buyur etmedi beni 
Bu dünyada hiçbir yere 
Ama açtım bütün kapıları tekmeleyerek 
Bütün engelleri göğüsleyip yıkarak 
Buyrun dediler o zaman incelikle 
Buyur ettiler 
Ve 
Buyurdum 

Elimden geldiğince görevimi yaptım 
Gülümsedim hıçkırıklarımı boğarak 
Sonunda kimsenin yorulmadığı denli yoruldum 
Artık kapılar açık kalsın 
Bundan sonra gireceklere 
Şimdi dinlenmeye gidiyorum 
Hoşcakal güzel dünyam.
Aziz Nesin.

http://www.dostlartiyatrosu.com/

Anahtar Kelimeler: nereye gidiyoruz, dostlar tiyatrosu



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir