MAKALELER

Işıltılı Haşereler - İkincikat

2020.05.02 00:00
| | |
18112

“Onunla konuştun mu sen?” Ollie dehşet içinde Jill’e bakıyor. Altın kuralı bir kez daha anımsatıyor.

Dünyanın Bütün Sokaklarındaki “Işıltılı Haşerelerle” Yenileme Projeleri…


“Onunla konuştun mu sen?” Ollie dehşet içinde Jill’e bakıyor. Altın kuralı bir kez daha anımsatıyor. “Yüzüne bakma, konuşma, ismini sorma, onlar sadece malzeme!” Dünyanın bütün sokaklarını işgal eden toplumun atıklarından, evsizlerden, topraksızlardan, göçmenlerden, sığınmacılardan, dilencilerden, dışlanmışlardan, pisliklerden kısaca imha edilmesi gereken “haşerelerden” bahsediyoruz. Aslında bu strateji bize hiç yabancı değil. Biz bunu daha önce, Nazi toplama kamplarında da gördük. “Konuşma ! Onlara sadece bir numara ver. Onlar insan değil, onlar sadece bir birim”. Nazi komutan mahkumları insan olarak görmeye devam eden askere durumu böyle açıklıyor. Yani “malzeme” ya da “birim” arasında hiçbir fark yok. Sonuç olarak, her ikisi de imha edilmesi gereken “atıklar”.


Kentsel dönüşüm projesinin fırtına gibi estiği bir dönemde, insanı pençesine alan tüketim krizini sorgulayan “Işıltılı Haşereler” görünen gerçeğin ardındakini sorguluyor. Bütün dünyada “kentsel dönüşüm projesi” adı altında sunulan ve sadece holdinglere büyük para kazandırmayı hedefleyen ev yenileme projelerine farklı bir bakış getiriyor. Televizyonlarda ciyak ciyak bağıran “bilmem ne yapı sizi hayallerinizdeki evle buluşturuyor” reklamlarının arkasında hep bu ışıltılı haşereler yatıyor. 


İngiliz yazar Philip Ridley’in kaleme aldığı ve Hasan Can Utku’nun Türkçeye kazandırdığı “Işıltılı Haşereler”, “hayalinizdeki eve ulaşmak için neleri göze alabilirsiniz?” fikrinden yola çıkıyor. İnsanın sınırlarını ne kadar zorlayabileceği konusunu kara komedi tarzında ele alan oyun, İkinci Kat tarafından sahneye konuyor. Eyüp Emre Uçaray yönettiği oyunda başrolleri Pınar Çağlar Gençtürk (Jill) , Ünal Yeter (Ollie) ve Selen Uçer (Bayan Dee) paylaşıyorlar. Oyunun kostüm tasarımını Hilal Polat, dekor ile ışık tasarımını Cem Yılmazer ve müzik tasarımını Eda Er yapıyor.

Kırmızı etekli, kucağında bir bebek tutan sarışın kadın bir yandan bebeğini pış pışlarken bir yandan da seyircilere gülümser. Yanında kısa kollu tişörtüyle duran genç bir adam var. Kocası. “Biz, Ollie (kocasını işaret eder) ve Jill. Biz, iyi insanlarız. Yani, öyle olduğumuzu sanıyoruz. Ne yaptıksa bebeğimiz için yaptık. Hayalimizdeki evi, Rüya Evleri’nden almak için çok uğraştık. Hem de Çernobil gibi şık bir yerde. Öğrendik ki, bir şey gerçek olamayacak kadar güzelse, o şey gerçek değildir.” 
   

Ollie ve Jill, zengin hayallerini dar bütçelerine sığdırmaya çalışan binlerce genç çaresiz çiftten biridir. Kendi halinde, sıradan, orta sınıf ahlakıyla donatılmış çiftimiz kendilerine sorsanız kesinlikle “iyi insanlardır”. Bu iyi insan olma hali, hayallerinin eviyle vicdanları arasında sıkışıp kalınca ciddi biçimde sınanacaktır. Oturdukları evin büyük bir soruna dönüştüğü bir dönemde, talih kuşu Ollie ve Jill’in başına konar. Kentsel dönüşüm projesi için seçilen sözde talihlilerimize, gelecek vaat eden bir semtte yıkık dökük bir ev verilir. Bu sırada karşılarına emlak komisyoncusu Bayan Dee (Selen Uçer) çıkacaktır. Gizlilik konusunda, talihli çiftimize bazı evraklar imzalatır. Kendilerine verilen enkaz kıvamındaki ev karşısında hayal kırıklığına uğrayan kahramanlarımız, hayallerini süsleyen “rüya evine” nasıl ulaşacaklarını düşünürken, sıra dışı bir maceraya doğru sürükleneceklerdir. Jill iyi insanlar oldukları konusunda ısrarlı ve bunu seyirciye onaylatmak istiyor. Bu nedenle, rüya evi nasıl aldıklarının hikayesini anlatmaya başlıyor. Amaç vicdanını rahatlatmak. İşi “emin olun, siz de benim yerimde olsaydınız aynısını yapardınız” demeye getiriyor.
“Az önce burada bir ceset vardı ama şimdi gitmiş”  Ollie korkudan ve dehşetten avaz avaz bağırırken Jill olayı daha sakin karşılıyor. “Ollie ceset kaybolmuş ama baksana eski mutfağın yerine Selfridge’de gördüğümüz ve çok beğendiğimiz o yeni mutfak gelmiş”. Ollie şaşkın, kulaklarına inanamıyor.”Yeni bir mutfak mı? Yoksa içinde ceset olan bir mutfak mı? Ama bunun sonuçlarıyla yüzleşmek zorundayız.” Jill olayı anlamaya çalışıyor. “Şimdi sen bir serseriyi öldürdün ve bu bize yeni bir mutfak olarak mı geri döndü?” Ollie itiraz edecek olur. Mutfağa indiğinde, bir parça ekmek yemeğe çalışan, onu görünce kaçmak için mutfak kapısından geçerken çengele takılan ve ensesinden çengele asılarak ölen adamın korkunç görüntüsünden kurtulamayan Ollie onun basit bir serseri olmadığını söylemek ister. “Sadece bir parça ekmek almak istemişti. Beni görünce çok korktu. Kulaklığı düştü. Düşün Jill adam sağırdı ve ekmek çalacak kadar açtı. Tepenin ardındaki göçmenlerden biri olmalı. Aklı başında, vicdanı, kalbi olan hiç kimse bu evde kalamaz .” Ollie’nin hala bir vicdanı vardır.

Aradan bir süre geçer ama onlar hala bu rüya evde kalma konusunda ısrarlılar. “Biz burada ne yapıyoruz?” diye sorar Ollie ama Jill duruma çoktan adapte olmuştur. “Birinin gelmesini bekliyoruz. Öldürmek için Ollie. Adamın kokusunu duyuyorum. Canının bedeninden çıkışını hissediyorum. Sonra peri ışığı gibi bir ışık çakıyor. O kadar çok parlıyor ki. Yeni banyoyu gördün mü? Demin burada iki adamı öldürdüm, canlarını aldım. Her şeyi unutacak mıyız? Eveeet unutacağız, evi yenileme işlemlerine devam edeceğiz.” 

Giderek daha profesyonelleşirler. “Ev yenileme çalışmalarının insancıl yanını bulmamız lazım. Rüya ev için yenilemenin “malzemesi” nerede ebediyete intikal ediyorsa orası yenileniyor.” Bunu söyleyen o vicdanlı adam mı? Ollie vicdanını hangi ara kaybetti? Ev yenileme işlemleri hız kazandıkça, ev güzelleştikçe,  Jill ve Ollie kendilerini hepten kaybederler. Jill karnı burnunda ikinci çocuğuna hamile, çok pis çalıştıklarından yakınıyor ama aklına parlak bir fikir gelir. “Malzemelerin küçüklerini seçeriz, sen malzemeyi banyo küvetinde halledersin oradan da yenilenecek yere taşırsın böylece etraf kirlenmemiş olur.” Tabii yerler kirlenmez ama keşke vicdanlarınız da yerler kadar temiz kalsa. 

Jill seyircilere dönerek, kendini savunmaya çalışır, “Yok, yanlış anlamayın, küçük çocukları kast etmek istemedim. Yani ben hamileyim, bebek bekleyen bir kadın böyle bir şey nasıl söyler, öyle değil mi?” Hadi ama Jill, “küçük malzemeler” derken bal gibi de çocukları kast ettin, bari kendini kandırma. Jill daha sonra utanma duygusunu tamamen yitirecektir. Ollie o kadar çok malzemeyi tek başına küvetten evin diğer yerlerine taşıyamayacağını söyleyince “bizim oğlanlar da sana yardım ederler” diyecek kadar yüzsüzleşir. Yani daha doğmamış bebeğini cinayete ortak edecek kadar gözü dönmüştür. Tüketim açlığı, sürekli yeni şeyler alma ihtiyacı onu insanlıktan çıkarır, bir canavara dönüştürür. Jill’e sorsanız “ biz kötü bir şey yapmıyoruz ki” diyecek kadar vicdansızdır. Üstelik bu söylediğine kendisi de inanır. Mazereti de hazırıdır. “Bu işi yapıyoruz ama biz çocuğumuza umudu borçlu değil miyiz?” Umut derken? Bunu, küçük çocukları katletmeyi göze alan karnı burnunda hamile bir kadın mı söylüyor? 

Işıklar yanıp sönüyor, evin boruları ışıldıyor, yüksek sesle bangır bangır bağıran bir müzik eşliğinde dans eden Ollie, Jill ve Bayan Dee sahnede kendilerinden geçmişler. “Asla yetmez / daha büyük yap / daha parlak yap/ yetmez, yetmez asla sana…” müziği eşliğinde çılgınca dans ediyorlar. Büyük bir ihtiyaç gibi sunulan kentsel dönüşüm projesi evlerinin tanıtım reklamları neredeyse her gün  görmeye alışık olduğumuz manzaralardır. Belki de onlar sokaklardaki sessiz milyonların gerçek yüzüdür. Yeni bir rüya ev için gözünü kırpmadan “malzemeleri” ortadan kaldırmaya dünden gönüllü potansiyel “yenileyiciler”! 
      

Her üç oyuncu da mükemmel performanslarıyla nefesleri kesiyorlar. Özellikle ikinci yarıda, bahçede verilen doğum günü partisi sahnesinde, Jill ve Ollie karakterlerini canlandıran Pınar Çağlar Gençtürk (Jill) ve Ünal Yeter (Ollie) komşuları olan 6 çiftin karakterine bürünerek 12 ayrı insanı birden aynı anda canlandırıyorlar. Bir karakterden diğerine çok hızlı bir şekilde geçerken karakterin yapısını hiç bozmuyorlar. İnanılmaz yüksek bir tansiyonla,  karakterden karaktere geçişi heyecanlı bir tenis maçını izler gibi nefessiz izliyoruz. Biz izlerken nabzımız hızlanıyor, nefesimiz tıkanıyor, oturduğumuz yerde yoruluyoruz ama oyuncular oyunun temposunu hiç düşürmeden muazzam bir başarıyla 12 farklı karakteri mükemmel bir biçimde sahneye taşıyorlar. Üstelik harika oyunculuklarıyla ciddi ciddi sahnede 12 kişi farklı kişi olduğuna bizi inandırıyorlar. Işıltılı Haşereler oyununa bu sahneyi izlemek için bile defalarca gidilebilir.
   
Oyunda dekor çok basit ve fonksiyonel olarak hazırlanmış. Metal konstrüksiyonlarla çerçevelenmiş bir ev modeli aynı zamanda eserin de belkemiğini oluşturuyor. Gündelik kostümler de oyunu zamansız kılıyor. Oyunun akışı sırasında duyulan müzikler anın duygusunu güçlendiriyor, oyunun enerjisini yükseltiyor. Özellikle, yüksek sesle çalınan “Asla Yetmez” disko parçası eşliğinde salon inlerken, hiçbir şeyin doyuramadığı tüketim çılgınlığının varacağı nokta insanı ürkütüyor. 
İstediğiniz bir şeye sahip olmak uğruna ne kadar ileri gidebilirsiniz? Mesela sahip olmak istediğiniz yeni bir mutfak bir insanın hayatına mal olsaydı, bu işi ne kadar sürdürebilirdiniz? Bir ışık parlamasıyla, aniden ortadan kaybolan insanlar. Akabinde yenilenen evler. Bu işten herkes karlı çıkıyor. Sokaklar göçmenlerden, evsizlerden, topraksızlardan, dilencilerden, kimsesizlerden yani dünyanın çöp muamelesi yaptığı haşerelerden temizlenirken evleriniz beş kuruş para harcamadan yepyeni oluyor, hep özlemini çektiğiniz son moda bir mutfak, dergilerden imrenerek baktığınız banyolar eskisiyle yer değiştiriyor. E tabii sizin de yapmanız gereken bir şeyler olsun artık değil mi? Merak etmeyin Bayan Dee’nin sizin için de bir sözleşmesi var. Çözüm gereksiz vicdanlarınızla, rüya evler arasında bir seçim yapmaktan geçiyor. Sonuçta, Tanrı her yerdedir ama uğramadığı yerler de vardır.

Anahtar Kelimeler: ışıltılı haşereler, ikincikat



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir