Prof. Dr. Hülya Nutku, bu yıl “Metin And Akademik Ödülünü” kazandı. Hayatını tiyatroya adayan Hülya Nutku çok yönlü değerli bir aydın. Öncelikle hocaların hocasıdır. Bugün sahnelerde gördüğümüz çok sayıda usta oyuncunun üzerinde Hülya Nutku’nun emeği vardır. Dünyada tiyatro sahnelerine yansıyan bütün sıra dışı oyunların peşine düşen Hülya Hoca bitmek bilmeyen merakıyla hem kendini daima genç tutar, hem de çevresindekilere ilham kaynağı olur. Dokuz Eylül GSF’de yetiştirdiği sayısız öğrencilerin arasında bugün çok değerli oyun yazarları bulunuyor. Bütün bu değerli genç kuşağın ortak noktası, Prof. Dr. Hülya Nutku’nun imzasını taşıyor olmalarıdır. Hülya Nutku’yla sevgili hocası Metin And’ı, aldığı ödülü ve hocasının hayatına yaptığı katkıları konuştuk.
SDK - Bu yıl size “Metin And Akademik Ödülü” verildi. Bu ödülün sizin için anlamı nedir?
Hülya Nutku - Bu anlamlı ödülü veren 6.Anadolu Ödülleri Jürisine beni düşünerek oyladıkları için çok teşekkür ederim. Bu ödül benim için çok değerli, çünkü akademik yaşantıda lisans ve yüksek lisanstan sonra doktora bir dönüm noktasıdır. Dikkat ederseniz doçent ve profesör olsanız da Doç. Dr. ve Prof. Dr. diye tanımlanırsınız. Doktora yapan bir akademisyen artık ders vermekle yükümlü ustalarından el almış biridir. Bu anlamda lisans çalışmamı Prof. Dr. Özdemir Nutku ile yüksek lisans projemi Prof. Dr. Melahat Özgü ile tamamladıktan sonra Prof. Dr. Metin And’ın doktora babam olması nedeniyle bu ödül benim için çok değerli. Her zaman Prof. Dr. Metin And’ın yanında doktora yapmış olmaktan gurur duyarım. Doktora tezim “Tarihsel Dram ve Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosunda Tarihi Oyunlar” üzerineydi.
SDK - Metin And sizin hocanızdı. Onunla çalışırken neler öğrendiniz?
Hülya Nutku - Hocam,1927 doğumlu. Galatasaray Lisesinden mezun olduktan sonra, İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirmişti. 1960’ lı yıllarda DTCF ye asistan olarak giren Özdemir Nutku ile ortak bir yanı vardı. Her ikisi de Ferdi von Statzer’den ders almıştı. Yüksek lisans için Londra’ya giden Metin And, ardından Rockefeller Vakfı bursu alarak New York’a gider ve sonra ülkesine geri döner. Forum Dergisini yönetirken, eleştirilerinden onu tanıyan Özdemir Nutku üniversitenin bu değerli insanı kazanmasını ister ve Metin And öğretim görevlisi olarak üniversiteye alınır. DTCF den 1994’ de emekli olan And, ayrıca Boğaziçi ve Bilkent’te dersler verir. Maalesef 2008 yılında hocam Metin And aramızdan ayrıldı.
SDK – Hocanız Metin And ile nasıl tanıştınız?
Hülya Nutku – 1970’de lisans eğitimi alırken onun 4 yıl boyunca Türk Tiyatrosu Tarihi öğrencisi oldum. İlk yıl Geleneksel Türk Tiyatrosu ile başlayan bu yolculuğum Tanzimat, Meşrutiyet, Cumhuriyet dönemini tiyatrolarıyla devam etti ve bütün bilgileri hocamın değerli kitaplarından ve titiz anlatımından öğrendim. Ama asıl zenginlik yüksek lisansta başladı. Metin And “Asya Tiyatrosu” dersi veriyordu ve inanılmaz bir bilgi birikimi vardı. Örneğin Kathakali dansçılarının el hareketlerinin anlamından tutun, No ve Kabuki tiyatrolarındaki oyuncuların tavrına ve müzisyenlerin çalgılarının ayrıntılarına kadar zengin bir bilgi hazinesine sahipti. Hint, Çin, Japon tiyatroları kadar, Osmanlı şenlikleri, minyatürler, şaman törenleri, ritüeller, şenliklerdeki nahıllar, törenler, esnaf loncaları, cambazlar, oyuncular üzerine verdiği ayrıntılarla o kadar çok şey öğrendim ki hakkı ödenemez.
SDK – Metin And nasıl bir insandı?
Hülya Nutku - Engin bilgisine karşın çocuk ruhu taşır, naif tarafları çoktur. En önemli özelliği de nüktedan oluşudur. Sevda ve Cenap And ikilisinin varisidir ve Kavaklıdere şaraplarının ortağıydı, bir dönem orada yöneticilik yaptı. Kış günü bizler atkı, bere, eldiven takmış fakülteye giderken onun kısa kollu gömlek ve ince bir ceketle okula gelmesine her zaman şaşırırdık.
SDK – Okulda Metin And nasıl biriydi?
Hülya Nutku - İdari görevleri hiç sevmeyen Metin hocam, Sevda Şener hocamın diretmesiyle bir ya da iki sömestir de olsa bölüm başkanlığı yapmıştır. Hatta Sevda hocam “Metin hiç olmazsa bölümün tarihinde bu güzel görevi ifa etmelisin bir, emekliliğine göstergene yansıyabilir iki, ama en önemlisi idari işlerden hiç hoşlanmazsın, merak etme her işe ben koşacağım bu da üç” diyerek Metin hocayı ikna ettiğini anlatmıştı. Bu da bizim DTCF geleneğindeki hocaların dayanışmasının en değerli örneklerinden biridir. Yabancı dilde kitapları da olan hocamın 1500 kadar inceleme, tanıtım ve eleştiri yazısı var. Ayrıca Simavi Ödülü, Fransa Hükümetinin Nişanı, İtalya’dan aldığı Şövalyelik Nişanı, TÜBA’nın hizmet Ödülünü alması çok anlamlı. En son Tüyap’ın konuğu olduğunu anımsıyorum.
SDK - Metin And hocanız hangi yönleriyle sizi etkiledi?
Hülya Nutku - Bir akademisyen olarak, en çok onun “hoşgörülü” yanını çok severdim. Metin And dinlemeyi, sizi anlamayı, yol göstermeyi seven bir öğretim üyesiydi. Sanırım 1974 yılıydı. Ankara Devlet Tiyatrosu’na konuk olarak Kabuki Tiyatrosu geldi. Büyük Tiyatro’da sahne alacakları zaman hocam beni tanıtım için görevlendirdi. Elime ayrıntılı bir tanıtım çevirisi verdi. “Temsilden önce seyirciye okuyacaksın, onları tanımak ve anlamak için tiyatroya erken git” dedi. Kabuki oyuncularının saatlerce süren makyaj yapışlarına tanıklık etmek, onların tavırlarını izlemek, beden dilini keşfetmeye çalışmak benim için müthiş bir deneyimdi. Yüzlerini kat kat çok kaliteli makyaj malzemesiyle adeta maskeye dönüştüren oyuncu, son olarak gözüne damlattığı kırmızı damlayla bakışlarına inanılmaz bir derinlik kazandırıyordu. Ama tüm bunları Metin hocamın derslerinden öğrendiğim için açıkçası şaşırmadım, sanki yaptıkları her şeyin daha önceden tanığıydım. Metin And Hocam “Hashigakari, “çiçek yolu” oyuncunun seyircinin içine doğru uzandığı yola denir” dedikten sonra, bu yolu tanımlamak için “defilelerde kostüm gösterimi için yürünülen yol gibidir” diye anlatırdı. Ama en çok nüktedan yanıyla, verdiği şu örneğe çok gülerdik. “Çiçek yolu biz de yanlış anlaşılmış. Şarkısını söyleyerek seyircinin arasına doğru yürüyen şarkıcının başına gül yaprakları serperek yürüdüğü yoldur”. Bu bilgilerin üstüne Özdemir Nutku’dan Brecht ve epik oyunculuk bilgisini alırken en çok Mei Lanfang adlı oyuncunun bu yabancılaştırmaya dayalı oyunculuk tekniğini öğrendiğimizde, doğu tiyatrosunun ne denli zenginliğe sahip olduğunu fark ettik.
SDK – Metin And’ın öğrencisine bakışı nasıldı?
Hülya Nutku - Metin hocam öğrencisine, onun “geleceğine inanan” bir hocaydı. Bir gün odasında hayran olduğum Güney Kore’den alınmış maskları gösterip “hocam ne kadar güzeller, elimizde imkan olsa da bizler de sahip olsak” dediğimde “Bir gün sen de gidip bunlardan alabileceksin buna inan!” dedi. Bu o zamanlar bana şaka gibi gelmişti. Ama 1998 yılında Ayşegül Yüksel Hoca ve Refik Erduran’la 27. Dünya Tiyatro Kongresine Güney Kore’nin Seul kentine gitme daveti aldığımda, oradan dönerken birçok mask alma şansını yakalamıştım. Kısaca bana inanmayı, başarılı olmayı, hedef sahibi olmayı öğretti diyebilirim.
SDK - Metin And ile yaşadığınız ve unutamadığınız bir anınız var mı?
Hülya Nutku - O kadar çok anım var ki bir iki tanesinden söz edeyim. Öncelikle hocamın içtenliğini ve nüktedan yanını anlatayım o zamanlar tiyatro bölümümüzün personeli olan İsmail Efendi vardı, biz öğrenciler ona “hoca” diye hitap ederdik. Bir gün İsmail Efendi yanımdan geçerken laubali bir tavırla “Ne haber lan hoca?”dediğim sırada yanımdan geçen Metin hocamın “İyilik teşekkür ederim.”dediğini duydum. Hak verirsiniz yaprak gibi titredim. Kapısının önünde uzunca bir süre bekleyip, cesaretimi toplayıp kapısını çalıp odaya girdim. “Hocam çok özür dilerim. Çok üzgünüm biz öğrenciler İsmail Efendiye hoca lakabı taktığımız için böyle laubali bir tavrım oldu. Özür dilerim” dedim. Yüzüme bakmadan “Küstüm sana” dedi. İyice üzülmüştüm. Tam o sırada nüktedan bir tavırla “Ben de sevinmiştim. Öğrencilerim bana ne kadar samimi davranıyor diye” diyerek beni rahatlattı.
SDK – Metin And sizi çok desteklemiş ve bir kongrede sizi konuşma yapmak üzere kürsüye davet etmişti. Öyle değil mi?
Hülya nutku - 1975 yılında yüksek lisans yapıyorum. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde Prof. Dr. İnal Cem Aşkun ve Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen 1.Türk Tiyatro Kongresi’ni yapıyorlar. İnanılmaz katılımcılar var. Metin And, Sevda Şener, Özdemir Nutku, Adalet Ağaoğlu, Başar Sabuncu, Vasıf Öngören, Haşmet Zeybek, Belma Ötüş, TRT den kimi yapımcılar katılıyorlar. Metin hocam “Bana senin tebliğin yok kongrede ama sanki katılacakmış gibi bir tebliği hazırla ve deneyim kazanmak üzere kongreye gel.” dedi. Ben de “Türk Tiyatrosunda Yönetmen Sorunu” başlıklı bir tebliğ yazarak, gözlemci olarak kongreye gittim. Ancak Metin And Hocamın oturum başkanlığı yaptığı sırada, katılımcılardan birinin gelmemesi üzerine salona dönüp bana fakülte numaramla seslenerek “13 numara Hülya kürsüye davet ediyorum. Bildirini sunmaya” deyince titreyerek çıkıp bildirimi okudum. Daha sonra Vasıf Öngören’ den kocaman bir “Aferin” aldım. Adalet Hanım alnımdan öpüp “Çocuk sende iş var” dedi. Başar Sabuncu ise “Çok sorum vardı ama o kadar heyecanlıydın ki vazgeçtim.”dedi. Bu anım da bir hocanın öğrencisine olan güveninin örneğidir. Aynı kongrede otel koridorunda elindeki fotoğraf makinesini Özdemir Hocanın kafasına dayayarak deklanşöre basıp “Özdemir, beyninin fotoğrafını çektim. Bunu tiyatro müzesine vereceğim. Böyle bir beyin az yetişir” demesi yine aklıma gelen onun nüktedanlığının bir yansımasıdır.
SDK – Metin And ilk hocalık deneyimini yaşamanızı sağlayan kişiydi. Öyle değil mi?
Hülya Nutku - Sevgili hocamın yüksek lisansta “Ankara Devlet Konservatuarı’nda Tiyatro Eğitimi” başlıklı tezimi hazırlarken beni çağırıp “Hülya benim Basın Yayın Yüksek Okulu’ndaki dersimle, Konservatuar’daki ders saatlerim çakışıyor. Beni asiste ederek ‘Metinlerle Türk Tiyatrosu’ dersine sen gider misin?” diyerek benim hem araştırmamı yaptığım Konservatuara girmemi sağlaması benim için çok önemliydi. Benim hocalık deneyimime bu güzel kurumda başlamama neden olması, orada yıllarca sürecek çalışmam sırasında, devlet tiyatrosunun ilerde en güzide sanatçıları olacak bu gençlere ders vermemi istemesi onun yüce gönüllü oluşunun en güzel örneğidir.
SDK – Metin And deyince aklımıza akademik bakımdan neler geliyor?
Hülya Nutku - Metin And bir kültür tarihi profesörüydü. Sadece Karagöz, kukla, ortaoyunu, minyatürler, halk dansları, oyun ve bügü (oyun ile büyü) fikri, şaman kültürü ritüelleriyle değil aynı zamanda sahne sanatlarıyla da ilgilenirdi. Evrensel bale sanatı üzerine yazan bir hocaydı. Bir tarihçi titizliği ile Türk Tiyatrosu’nu kaleme alan akademisyen yanıyla tanınırdı. Bunun yanı sıra, hobisi olan göz bağcılığını (sihirbazlığı) da aynı ciddiyetle sürdüren bir bilim ve sanat insanıydı. İllüzyonistti. Bir 23 Nisan günü Amerikan Kültür Merkezi’nde onun gözbağcılık (sihirbazlık) gösterisine gittiğimi anımsıyorum.
SDK – Metin And’ın öğrencisini koruyan ve destekleyen bir yaklaşımı vardı. Destekleme anlamında sizi en çok etkileyen ne oldu?
Hülya Nutku - Yüksek Lisans yaptığım sırada İngiltere “İnternational House” adlı bir dil okuluna yazılıp dil öğrenimi için İngiltere’ye gideceğim zaman Metin Hocam, o yıllarda Londra’da ITI’nın (Uluslararası Tiyatro Enstitüsü) başında bulunan Miss Bird’e bir mektup yazarak, “Mektubu getiren değerli bir öğrencimdir, kendisine Londra’da oynanan oyunları izlemesi için gereken kolaylığı sağlayın” diye yazmıştı. Oraya gittiğimde hocamın uluslararası bir isim olmasıyla gurur duydum. İlgili bayan bana özen göstererek sadece ulusal tiyatroların biletlerinin tümünü verdi, özel tiyatrolar konusunda bir şey yapamayacağını ama indirim yapılacak bir ITI kartı verebileceğini söyledi. Hocamın sayesinde o kadar çok oyun izledim ki müteşekkirim.
SDK – Sizi şaşırtan, hocanın sürprizli bir yanını keşfettiğiniz bir anınız var mı?
Hülya Nutku – Londra’da dil eğitimi alırken bana mektup yazan ve neler yaptığımı soran hocam, “Marks’ın mezarı Londra’da oraya da git. Bir de senden bir ricam var.”diyerek bana bir adres yollayıp o adresten siparişlerini alıp Türkiye’ye getirmemi istedi. Gittiğim yer “Magic Land” adlı fantastik bir mekandı. Orada da hocamın yine uluslararası olarak gözbağcılar (sihirbazlar) arasında da tanındığına tanık oldum ve bana birçok illüzyon aletlerini paketleyip verdiler. Sadece gümrükten geçerken korkmadım desem yalan olur ama hocama ulaştırabildim. Anılarım bitip tükenmez hocam hayatımıza ne kadar çok dokunmuş.
SDK - Yaptığınız tez çalışma sırasında karşılaştığınız ve sizi şaşırtan bir bilgi oldu mu? Yaptığınız çalışmanın adı ve içeriği neydi?
Hülya Nutku - Benim için en büyük şans sevgili hocamın benim 1976 da Ege Üniversitesi’nin bünyesinde kurulan Güzel Sanatlar Fakültesi’ne asistan olarak girdiğim sırada, onun da bölümümüzde ders vermek üzere her hafta Ankara’dan bir diğer hocamız Prof. Dr. Sedat Veyis Örnek’le İzmir’e birkaç yıl gelerek ders vermesiydi. Böylece hocamla her hafta görüşme fırsatım oluyordu. Hatta bir keresinde birlikte depremi de yaşadık. Yine o nüktedanlığıyla “Hülya küstüm sana sarsıntı sırasında kapının pervazına sığınıp görevli personeli de yanına aldın, bana yer bırakmadın!” dediğini dün gibi anımsıyorum. Tez çalışmama Tarihsel Dram kavramı ile başladık, hocamın derin bir tarih bilgisi vardı. Tez Cumhuriyet döneminde yazılmış tarihsel oyunlar üzerinde durularak bir senteze gitmemi istiyordu. Çalışma başladıktan sonra danışmanımın “Sadece Kurtuluş Savaşı’nı içeren oyunları alsak” dediğinde şaşırdım. Evet o süreci çok iyi biliyordu ama sıra oyunlara gelince çok zayıf metinlerle karşılaşınca derhal vazgeçtik. Çünkü 1933 yılında Cumhuriyetin 10.yılıyla ilgili CHP bir oyun yazma yarışması açmış, ancak gelen oyunlar son derece hamasi metinlerdi, bu nedenle vazgeçtik. Dolayısıyla kurban, martir (din uğruna şehit olan), tiran (zorbalık oyunları), suikast oyunları, kahramanlık üzerine kurulu oyunlar belli bir sınıflandırmayla batı tiyatrosundaki yerini almıştı. Yerelden evrensele giden metinlerdeki özellikler, tarihi hicveden metinler, romandan oyunlaştırmalar, belgesel ve biyografik nitelikli oyunlar ve tarihsel dönemlere yönelik tasnifler yaptık. Bu çalışmaların sonucunda doktora tezim “Tarihsel Dram ve Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosunda Tarihi Oyunlar” Turgut Özakman’ın Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü sırasında iç hizmetler yayınlarından 4 cilt olarak basıldı. Kapsamlı bir çalışma oldu. 1983 de doktor oldum. Bu doktora çalışması sayesinde Haldun Taner, Sina Akşin, Afşar Timuçin ve Orhan Asena ile yazışma fırsatı buldum ve böylece “tarih bilinci” kavramı zihnimde oluştu.
SDK - Yaptığınız bu çalışmanın önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Hülya Nutku - Bu çalışmayı öncelikle önemseyen, o sırada Sanat Sevenler Derneği Başkanı olan Anıl Çeçen oldu. Bunun için bir panel düzenleyerek benim veri elde etmemi sağladığı için ona teşekkür borçluyum. Metin And, Orhan Asena, Sevda Şener, İlber Ortaylı, Emre Kongar gibi isimlerin konuşmaları bana doktora öğrencisi olarak yön verdi. Hatta birkaç yıl önce Karşıyaka Belediyesi’nin konuğu olarak İlber Ortaylı çalışmamı bastırmadığım için “kaynak gösteremiyorum” diye bana çıkıştı. Sanırım bu çalışmayı yayınlamak boynumun borcu oldu. Önemine gelince, Bernard Shaw “Tarihten hiçbir şey öğrenilemeyeceğini yine tarihten öğreniriz” demesi tarihin ne denli yaşamla ve insanların yönelişleriyle ilgili olduğunu gösteriyor. Yine çok yararlandığım Historical Drama adlı kitabın yazarı Herbert Lindenberger’in bir tarih dram tanımı vardır. Herbert Lindenberger “dram tarihin gerçekliğini soruştururken, tarih dramın düşselliğini sınırlar” der. Bu söz her zaman benim kılavuzum oldu.
SDK - Metin And ile çalışmak dönüp geriye baktığınızda size neler kazandırdı?
Hülya Nutku - Kazandırdığı en önemli şey hoca olmadan önce “insan olabilmek”, öğrenciyle empati kurabilme becerisi, en önemlisi de öğrencinizin yeteneğini ön plana alarak onu nasıl desteklerim diye yollar araştırmak. Bunun dışında da hoşgörülü bir disiplin anlayışı içinde araştırma yapmanın ciddiyeti, elde ettiğiniz belgelere duyulan sevgi, bilginin, sanatın, bilimin önemini kavramak. (Sadece Metin And mı, Sevda Şener, Özdemir Nutku, Sevinç Sokullu, Melahat Özgü, Gültekin Oransay, Alim Şerif Onaran, Mahmut Tali Öngören tüm hocalarımın kattıkları için teşekkürler. Böyle bir kuşak ülkemize tekrar gelir inşallah)
SDK - Metin And’la çalıştığınız dönemde çevrenizde olan ve karşınıza çıkan sanatçılar, hocalar, yazarlar, oyuncular sizi nasıl besledi? Ve bu insanlarla kurduğunuz dostluklar, arkadaşlıklar size ne tür bir farkındalık kazandırdı? Hayata olan bakışınızı nasıl zenginleştirdi?
Hülya Nutku - Daha önce sözünü ettiğim gibi hocamın beni Konservatuara göndermesi dönemin hocaları olan Ergin Orbey, Ahmet Levendoğlu, Yücel Erten, Cihan Ünal, Can Gürzap, Muammer Çıpa, Edvina Levendoğlu, Cüneyt Gökçer, Mahir Canova, Nüzhet Şenbay, İlyas Avcı gibi hocalarla tanışmamı sağladı. Ayrıca dönemin öğrencileri Tamer Levent, Mehmet Ali Erbil, Mehmet Büyükağaoğlu, Derya Baykal, Serap Sağlar, Zuhal Olcay, Bülent Arın, Haluk Bilginer, Bülent Arın, Levent Öktem, Cevdet Arıcılar, Semra Karlıbel gibi isimler aramızdaki yaş farkı az olsa da öğrencim oldu. Tomris Çetinel, Mazhar Alanson, İlyas Salman, Cüneyt Çalışkur, Civan Canova, Metin Oyman, Cemil Özbayer ve Erkan Alpago gibi isimler de yüksek lisans tezimde araştırmama yardımcı oldu. Yıllara dayanan bu dostlukları kazandığım için ne kadar şanslıyım.
SDK – Doktora tezinden yola çıkarak yaptığınız özel bir çalışmasıyla önemli bir ödül almıştınız, öyle değil mi?
Hülya Nutku – Tez çalışması yaparken, tarihi oyunlar konusunda en iyi yazar olarak Orhan Asena’yı bulduğum zaman Orhan Asena üzerine özel bir çalışma yapmaya karar verdim. Yine bu çalışma sırasında tanıdığım aslında Özdemir Nutku’nun tanıştırdığı Orhan Asena üzerine yazdığım “Cumhuriyetin 75.Yılında 75 Yılın Tanığı Bir Yazar: Orhan Asena” başlıklı biyografik çalışmamla Kültür Bakanlığı Biyografi dalında büyük ödülü kazandım. Eskişehir’de birçok tiyatro insanı ve yazarı tanıdığımdan söz ettim. Her yeni sanatçıyla tanışmak, insana her zaman farkındalıklar kazandırır ve hayata bakışınızı zenginleştirir. Bu tanışıklıklarla yaşamınız anlam kazanır.
SDK – Hocanız Metin And’ı en son ne zaman gördünüz?
Hülya Nutku - Son olarak, doktora babam Metin And’ı 2004 yılında, Özdemir Nutku’nun Afife Jale Ödül töreninde “Muhsin Ertuğrul Özel Ödülü”nü aldığı zaman, arkadaşı ve meslektaşı Özdemir Nutku’ yu görmek için geldiğinde gördüm.
Anahtar Kelimeler: hülya nutku, metin and
0 Yorum