MAKALELER

Dilek Türker ve SOYTARİÇE

2023.12.02 00:00
| | |
8891

27 Kasım 2023, itiraf etmeliyim ki, hayatımın en önemli tarihlerinden biri oldu.Ve hep öyle kalacak, biliyorum.

27 Kasım 2023, itiraf etmeliyim ki, hayatımın en önemli tarihlerinden biri oldu.Ve hep öyle kalacak, biliyorum.

27 Kasım 2023 Pazartesi günü Dilek Türker ile röportaj yaptım.Türk tiyatrosunun gelmiş geçmiş en değerli, en güzel, en yetenekli, en özel oyuncularından biri olan Dilek Türker'den " Soytariçe " nin gerçek hikayesini dinledim...anıların istilasıyla çoğalan sözcüklere bıraktım kendimi.

Yıldız Kenter'in, Melahat İçli'nin " Bahar yüzlü " olarak tanımladığı, Aziz Nesin'in " Ruhu bedenine, bedeni kendine sığmayan coşkular prensesi " diye söz ettiği Dilek Türker ile hayattan, tiyatrodan konuştuk uzun uzun.

- Şöyle bir açıklamanız var:" Ben tiyatronun, toplumun ve kendimin ‘Soytariçe’siyim. "Kim bu Soytariçe ?

- Gün oldu yalnız kaldım.Daha doğrusu, yalnız bırakıldım. Hor görüldüm.İşime tutkuyla sarılmışken çelmeler bile takıldı.Bütün bunlardan beni sadece Soytariçem korudu.Severek ve bana hiç ihanet etmeyerek.Atlamak zorunda kaldığım eşiklerde, bir göz kırpışı yetti.Soytariçe yoldaşım, sevgilim, koruyucu meleğim, hayatımın merkezi oldu...benim yarattığım Soytariçe oldu.Dahası içimde erdem sayılacak her ne varsa yine ona borçluyum. Eril dünyaya, bir kadın olarak, Soytariçe'yi armağan ettim sanırım. Evet, ben bir Soytariçe'yim.Bilir misin, Soytariçe muhaliftir, eleştirel düşünceyi seçmiştir, savaş karşıtıdır, ırkçılık karşıtıdır, hümanisttir, sözünü esirgemeden, dolandırmadan söyleyendir.Eğilip bükülmeyen, baş eğmeyendir.İlkelerinden, hiçbir koşulda geri adım atmayandır.

- Sahneden, 50 küsur yıldır “Kral çıplak” demekten vazgeçmediniz bunun bedelleri oldu mu ?

- Hem de ne çok.Gün oldu villalar, eşler, sevgililer, yakın saydığım dostlar çekip gitti.

- Neden ?

- Çünkü dünya gerçeğini haykırdım.Çünkü, dediğim gibi, muhalif bir duruşum vardı.Üstelik tiyatro yapıyordum.Sanatımdan asla ödün vermedim.Ağır maddi kayıplarım oldu bu uğurda.An geldi eşiklerde yardımsız yürümeyi sergiledim.Ölüm ve yaşam arasındaki o keskin eşikte yürümek zordur.Cesaret ister.Kendin olmak da zordur.Dürüst kalmak da.Kendim olmak adına, Dilek Türker olmak adına ödediğim her bedel helal olsun, diyorum şimdi.Pişman değilim.Vardığım noktada hayata, kendime, tiyatroya ve Soytariçe'me aşığım...onları tutkuyla seviyorum. 

-  Ragıp Ertuğrul ile " Soytariçe " yi yazmaya nasıl karar verdiniz ?

- Sevgili Ragıp'ın içtenliği, masum çocuk bakışı, güzel kalbi, naif kişiliği beni etkilemişti.İnsan olarak çok sevdim onu.Güven duydum.Üç yıl sürdü bu kitabın hazırlanması...güzel zamanlardı.Ragıp'ı her zaman sevgiyle, özlemle anıyorum.

- Bir röportajınızda " Dilek Türker ise bir televizyon yıldızı değil. Ama Dilek Türker bir oyuncu. Ve Dilek Türker tiyatrosunun tek sponsoru. Dilek Türker bir Don Quijote.”demişsiniz.Don Quijote olarak nelere katlandınız ? Nelerden vazgeçtiniz ? 

- Az önce belirttiğim gibi, çok ağır bedeller ödedim her defasında.Ama yılmadım, doğrularımdan sapmadım.Tiyatro Ayna senelerce Kültür Bakanlığı tarafından destek görmedi mesela...belediye salonlarında oyun oynamam zorlaştırıldı.Yakın bir geçmişte ‘Dualar Kalıcıdır’ adlı oyunumuzun Özgürlük Parkı’nda sergilenmesi için yaptığım başvuru geri çevrildi, Kadıköy Belediye'si bize sahip çıkmadı.
Bakırköy Belediyesi de, Yunus Emre Sahnesi’nde oynamak için defalarca başvurmamıza rağmen, bizimle ilgilenmedi bile.
Tiyatromun tek sponsoru oldum.Başımı hep dimdik, alnımı pak tuttum.Serkan, şu gerçeği çok iyi öğrendim yıllar içinde...her zorluk, önümüze konulan her engel bir sınav aslında. O sınavı yüz akıyla veren güçlüdür. Ayakta kalmayı başarandır, bana göre.

- O halde umut hep var, öyle mi ? 

- Umut, insanın evrimini tamamlaması için ihtiyaç duyduğu tek ışıktır.Umudu kaybetmek yok olmak demektir.Aslolan umutları korumak, umut hırsızlarına fırsat tanımamaktır.

- Türkan Saylan, Nakşidil Sultan, Halide Edip, Latife Hanım, Rosa Luxemburg ve en son Sarah Bernhard ...önemli karakterlere sahnede can verdiniz.Onlara nefes oldunuz.Bu biyografik oyunları seçme nedeninizi sorabilir miyim ?

- Hepsi güçlü, vazgeçmeyen, mücadeleci, hayata ve insanlığa anlam katmak adına toplumsal hedefleri olan, örnek kimliklerdi.

- Mesela Halide Edip Adıvar...

- Serkan, şöyle anlatmaya çalışayım.Shakespeare bilen, romanlarını İngilizce yazabilen gerçek bir yurtsever Halide Edip.İşgal sonrası, İstanbul’dan Ankara’ya, yuları, üzengisi ipten, semeri tahtadan bir atın sırtında gidiyor. Rahatsızlıkları var. Ama yılmıyor. ‘Attan düşersem, gidemeyiz, yolculuk biter’ diyor kendi kendine. Direniyor. Onbaşı Halide olarak milli mücadeleye katılıyor.Dahası, Halide Edip çok tartışılan bir kadın. Üsküdar Amerikan Koleji mezunu, düzene başkaldırma cesareti olan, vatansever, özgürlükçü, yaşadığı dönem itibarıyla olabildiğince aykırı bir kimlik. Düşünsene, o dönemde arkasına bile bakmadan, iki çocukla eşini boşayabilmiş.Halide Edip’in Mustafa Kemal’e tutkulu bir hayranlığı, sonsuz bir inancı var. Ama Mustafa Kemal’in vizyonuna sahip değil. Mustafa Kemal’in yapabileceklerini hayal edemiyor, onun gücünü algılamaya yetmiyor aklı. O mucizeleri göremiyor, diyelim.Yine de her zaman doğru bildiğinin arkasında sonuna kadar duran şahsiyetli bir kadın.

- “ Yerli yazarların oyunlarını sahnelemeyi, seyirciyle buluşturmayı hep görev bildim. Çünkü Türk tiyatrosunun bizim yazarlarımızla var olması gerektiğine inanıyorum,” demiştiniz.Bunu açıklar mısınız ?

- Dilek Türker ve Tiyatro Ayna olarak Türk yazarlarının eserlerini sahneye taşımaya özen gösterdim hep.Seslerini sesimize kattık, satırlarını sözlerimize.Aziz Nesin, Dinçer Sümer, Rekin Teksoy, Nezihe Araz, Ataol Behramoğlu benim için oyunlar yazdılar.Hiç kuşkusuz, geçmişte Lorca’dan, Brecht’e, Gorki’den, Shakespeare’e dünya tiyatrosunun en önemli oyunlarında başroller de oynadım.Ama tiyatromuzun var olmasında yerli yazarların gücüne hep inanmışımdır.

- Oscar Wilde in bir cümlesi : “Uzun süren zevkli bir intihardır sanatçının yaşamı.” Bu tanım neden sizin için önemli ?

- Zulada hep intihar vardır, çünkü.Güçlü, üretken, hayatı seven birinin ikilemidir bu...bir varoluş sorunudur aslında.

- Gençlere ne söylemek istersiniz ?

- Tavsiyelere, dayatılan fikirlere kulak asmak yerine, içinizdeki gücü, yeteneği, gerçek duygu ve kararlarınızı bulup çıkartın.Cesur olun.Farklı kişilerle değil, farklı değerler, bilgilerle çoğalan aşkları seçin.Kendi beklentilerinizi yaratın herşeyden önce. Hedefler belirleyin, bu hedeflere tutkuyla sarılın.Kendiniz olun.Sadece kendiniz.Dahası kendinizle başbaşa kalmaktan korkmayın.Hayatın sunduğu kadehi sevgi duygusuyla doldurun...koşulsuzca sevmeyi öğrenin.Ne derdi Rosa Luxemburg : ' Herşey başka türlü olabilirdi...Dünyada niçin mavi kafalı arıkuşları Var? Bilmiyorum...' Madem, herşey farklı olabilir, o halde hayata daha özgürlükçü, daha barışçıl bakmayı deneyin.

Dilek Türker ile söyleşi yapmak, onun anlattıklarını yazıya dökmek, kendisiyle bir fotoğraf karesinde yer almak, sofrasında oturmak, hayatın bana cömetçe sunduğu bir armağandı.

Şimdi düşünüyorum da, tam elli yaşında hayat önce Tarık Günersel ile buluşmamı, onun yazıp / yönettiği " Aşk ve Siyaset " adlı oyunda rol almamı, yeniden sahnede olmamı ve 27 Kasım 2023 tarihindeyse Dilek Türker ile röportaj yapma onurunu, güzelliğini sundu bana.

O halde " Hoşgeldin ellinci yaş," diyebilirim." Her yaşın ayrı bir güzelliği var," diyenler haklı !

 

Anahtar Kelimeler: dilek türker



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir