MAKALELER

1. Ordu Şehir Tiyatroları Festivali Sona Erdi.

2024.02.28 00:00
| | |
2550

Bence Türkiye tarihinde Tiyatro festivalleri arasında yerini prestij açısından ön sıralarda alan bir organizasyon olmuş...

1. Ordu Şehir Tiyatroları Festivali 27 Şubat 2024'de Kendi Oyunu Olan "Bu Kimin Hayatı" ile Gala Yaparak Sona Erdi.

 

Bence Türkiye tarihinde Tiyatro festivalleri arasında yerini prestij açısından ön sıralarda alan bir organizasyon olmuş..Dr.Mehmet Hilmi  Güler  ve Kültür, Turizm ve Sanat Daire Başkanı Zabit Yön Festivali yakından takip ederek Genel Sanat Yönetmeni A.Emrah Özdilek ve OBBKT İdare Amiri Zafer Bozdağ ve ekibi kusursuz  bir festival organizasyonuna imza attı. Gözlemlere göre festivale konuk olan şehir tiyatroları festivalden oldukça memnun kaldı. Çeşitli şehirlerden katılım sağlanan festival 8.gün 26 Şubat 2024 de şehirden ayrıldı.. Festivali yakından takip eden Ordu'lular oyunlara  yoğun ilgi gösterirken tüm oyunlar kapalı gişe oynadı. Festivale ev sahipliği yapan OBBKT festivalin 9. günü kendi oyunları olan " BU KİMİN HAYATI" oyun galası ile final yaptı. 

 

Yaşatmak mı ? Ölmek mi hak?

Doğum ile ölüm arasındaki zamanın, yani yaşamın son bulması kararını kimin vereceğine ilişkin eski bir tartışmayı sahneye taşıyor Ordu Büyükşehir Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu. 


27 Şubat akşamı OBBKT'de yönetmenliğini A.Emrah ÖZDİLEK in yaptığı Brian Clark'ın yazdığı, Nüvit Özdoğru'nun çerdiği Işık tasarım Zafer Bozdağ, dekor tasarım A.Emrah ÖZDİLEK, özgün müzik Zafer BOZDAĞ, Dekor realizasyon Murat Çavuş, Cemal Arslan, yönetmen yardımcısı Ömer Temiz, reji asistanı Zeynep Karagöz, ışık  kumanda İmdat Akyıldız, ışık Kumanda/ses efekt Ender Aydın, sahne amiri Alican TAZE ile adeta dizi mantığında hazırlanmış bir oyun izledim..

Zafer Bozdağ özgün müzik, ses ve ışık tasarımının tüm teknolojisini kullanarak bana dizi setinde olduğumuzu hissettirdi. Dekor ise oyunun mantığına tam anlamıyla hizmet etti. Yoğun bakım ünitesinde ki hastanın odasından çıkan hastane görevlileri yada ziyaretçiler hastanın arkasında bulunan camın diğer tarafında kendi aralarında konuşmaları ve poz verip gitmeleri reji konusunda A. Emrah Özdilek 'in farklı bakış açısını gösterdi.


Yaşatmak mı ? Ölmek mi hak?

Doğum ile ölüm arasındaki sürenin, yani yaşamın sona ermesi kararını kimin vereceğine ilişkin eski bir tartışmayı sahneye taşımış Ordu Büyükşehir Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu. Tıp Bilimi, en azından bugün için, ölümün kaçınılmazlığı karşısında ölümü geciktirme çabası ise eğer, bu çabaya direnen boyundan aşağısı felçli bir adamın öyküsü anlatılıyor ve kararına saygı duyulmasını istiyor.

İngiliz yazar Brian Clark'ın kaleme aldığı ve Nüvit Özdoğru'nun Türkçeye çevirdiği "Bu Kimin Hayatı?" adlı oyun, geçirdiği trafik kazası sonucu boynundan aşağısı felç olmuş bir hastanın ölümü isteme ve ölme hakkını kazanma sürecini irdeliyor. A. Emrah Özdilek'in yönettiği oyun, 19-27 Şubat 2024 tarihlerinde düzenlenen "1. Ordu Şehir Tiyatroları Festivali"nin son günü Kültür, Turizm ve Sanat Daire Başkanı Zabit Yön ve uzaktan ve yakından gelen davetlilerin katılımıyla galası yapıldı. Dün akşam kendi sahnesinde sergilenen oyun seyirciden tam not aldı. 

Ötenazi", ya da bir başka deyişle "Mutlu Ölüm" konusunda, Hipokrat'ın Benden zehir isteyen vermeyeceğim gibi ölümün yolunu da göstermeyeceğim diyen anlayışını, bugünün hekiminin ne pahasına olursa olsun yaşatma çabası ile özdeşleştiren oyun, tıp biliminin felçli hastanın ölüm kararına karşı çıkışını ele alıp, buna hakkı olup olmadığını tartışıyor. Hastanın "Mutsuz Yaşam" yerine "Mutlu Ölüm" hakkı olup olmadığını sorguluyor ve sorgulatıyor...

İsmail Özgür ÖZDEMİR 
Oyuncu / "Ken Harrison" Karekteri

 

- Özgür, seni kısaca tanıyabilirmiyiz? Tiyatro sevdan nasıl başladı? 

Merhaba . Öncelikle ilginize çok teşekkür ederim . Tiyatro , istemeyerek bitirdiğim ilk üniversiteden sonra bir gece daha fazla ertelememek ya da kaçmamak farkındalığına ulaştığım gün başladı. Beni bir kurs aşamasında eğitim alma seviyesine getiren  ve altyapı hazırlayan Cansu Saran Arslan ve şu an Gaziantep Şehir tiyatrolarında oyuncu ve yönetmenlik yapan Göksel Kart gibi isimlerin sınavlarıma yardımcı olup hazırlamalarıyla başladı. Ankara’da Sanat Üretim Topluluğu (SÜT) ile tanıştığım gün oyunculuk ve tiyatro adına çok kapsamlı bir eğitim aldıktan sonra ilk sınav tecrübemde öncelikle Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya fakültesini yedek olarak kazandım ve maalesef olmadı. Daha sonra da Ordu Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Tiyatro Bölümünü kazanarak Ordu’da eğitimi tamamladım . Ve bu eğitimi okul öncesinde tanıştığım oyunculukta bana en çok yardımı olan canım sevgilim Selin Deniz Atalay ile beraber tamamladık. Sahne arkadaşım sınıf arkadaşım ve şu an mesai arkadaşım… hep yanımda ve umarımda hep beraber oluruz . 

- "Bu Kimin Hayatı" nda


Ken Harrison  karekterine nasıl çalıştın? Beden dilini kullanmadan heleki böyle bir karekterde zordur. Duyguyu seyirciye aktarmak doğru tonlama ve vurgu yapmak zordur. Bu karektere nasıl çalıştın anlatırmısın? . Açıkçası ben keyifle izledim. Senin oyunculukta profesyonel anlamda kaçıncı oyunun? Bu oyunda zorlandığın anlar oldu mu ?  Başka hangi oyunlarda oynadın ve  Ken Harrison karekteri  diğer oynadığın karekterler arasındaki tecrübeni ve hislerini kısaca yazarmısın ?  Bundan sonraki hedeflerin neler ? 

Ken Harrison gibi bir karaktere çalışmak fiziksel yükümlülüğü ağır olan bir süreçten geçti . Fakat kolaylıklarda o zorlukların içinden çıktı zaten. İki buçuk saat gibi bir süre hareketsiz kalmak ve bir yatağa bağımlı kalmak üstüne bunun bir ömür olacağını düşünmek karakterin bakış açısını, vurgu tonlamasını ve de anlatısını ortaya çıkarıyor bana da sadece bunu görebildikten sonra pekiştirmek kalıyor. Birçok paradigmanın bir araya gelmesiyle ortaya çıkan bir anlatı var . Doğru tavırlar ve partnerlerle yaşanılan etki tepki alışverişi sahne üzerinde başarılı olabilirse bu tarz bir oyun seyirciyi ancak öyle dinç tutabilir. Bunlar üzerine çok çalıştık . Yattığı yerden nasıl oyunlar verebilir ya da nasıl bir tavır partneri harekete geçirerek ona bir devinim kazandırabilir.. Daha başka bir haliyle karakterin çizdiği çizgi üzerine yanında nasıl davranılır nasıl konuşulur nasıl bir çizgi Ken’de böyle bir aura yaratabilir bunları gözlemledim ve ekiple denedik.. Zorlandığım durumlardan örnek vermek gerekirse yatak üzerinde aşağı doğru kaydığım yahut hemşirelerin beni sağdan sola çevirirken tekrar doğru pozisyona getirebilme durumu bizi provalarda ve bazı oyunlarda zorladı. O yatakta kımıldamadan sadece o an uğruna mücadele verdiği konuya sabit kalabilmesi ve her gelen karaktere kendi dünyasındaki yaratısı üzerine davranabilmesi için o konfor alanına ulaşması şart diye düşünüyorum o yüzden benimle uğraşan oyuncu arkadaşlarıma da buradan teşekkür ediyorum . Okulun ilk senesinde olması lazım Ankara’da Antigone uyarlaması olan iki kişilik bir oyunda oynamıştım . Haliyle tabii ki çeşitli çocuk oyunlarıyla sahne üzerine ve turnelere çıkma imkanım olmuştu. Pek içime sinmediği için dışarda yapılanlardan çok okul içinde ve sonrasında yapılanlar benim için daha söylemeye değer işler diye düşünüyorum. Profesyonel olarak okuldaki hocam Hakan Alkan’ın rejisini yaptığı Sarı Köpek ve akabinde gelen Grönholm Metodu var . Çalışma ve bitme aşamasına kadar gelen oyunlardan ise Kanlı Düğün ve Orkun Öngen Rejisiyle Pamuk Tarlalarının Issızlığında oyunları var . Tabii ki Karadeniz Tiyatrosuna girdikten sonra da Bahar Noktası , Rumuz Goncagül ve Bu kimin Hayatı gibi oyunlarla devam ediyoruz . Şu ana kadar okul içinde yahut dışında hep etkili ve öncü karakterler geldi önüme. Bu açıdan çok mutluyum. Uç karakterleri oynamayı ve onlarla uğraşmayı seviyorum . Rumuz’un en uç ve renkli karakteri erkeklerde Refik . Ken ile arasındaki tek ortak nokta ikisinde de çok eğleniyor olmam. Birbirlerine yakın ya da benzer tecrübeleri yaşamış karakterler oynamaktansa en uç ve zorlayıcı karakterleri oynamayı tercih ediyorum . Karakterlerde oyunsu olanı yakalayıp sıradanlıktan çıktıktan sonra hangisi olursa olsun çok eğleneceğime de inanıyorum .Bu arada Ken gibi meydan okuyan bir karakteri bana verdiği için de yönetmenimiz Emrah Özdilek’e de çok teşekkür ediyorum. 

- "Ken Harrison" ın yerinde olsan ne yapardın? 

Ölmek isterdim fakat kendi irademle değil. İnsanlara yük hissetmek , her gün acının binbir haliyle yeniden tanışmak , hayatını yaşayamadığın bir dünyada kimseye de hayatını yaşat-a-mamak gerçekten çok yoğun ve ağır düşünceler. Psikolojik açıdan yıpranmamak ve hayata tutunmak çok zor. Bir şeyler üretebilen yapabilen bir insan olarak hayatına devam da etsen senin için hayatına devam edemeyecek birçok kişi olacak ve kimseyi kendime bağlama yükümlülüğüm yok diye düşünüyorum. İntihar etme ya da taburcu olma cesaretini gösteremezdim fakat kesinlikle ölmek isterdim . 

- Tiyatro senin için ne ifade ediyor?

Tamamen çocuk olabilmeyi. Bunu söylemek için değil her seferinde tecrübe edip hissettiğim için söylüyorum . O yalan olanın içindeki gerçeği ortaya çıkarmak ve ona inanıp inandırmak . İşte oyun budur diyorum. Oyunsu olan şeyi bulduğumuz an eğleniriz etkileriz . Bir anda beş yaşındaki zekaya evrildiğinizde aslında ne kadar büyüdüğümüzü görüyoruz . Söylenen replikler , yapılan devinimler ve eylemler insani olduğu müddetçe tiyatro her zaman benim için bir şeyler ifade edecektir . 

- Buğulu bir cama ne yazardın ?

Shakespeare’den yazardım .. "Kendiniz olun!" Fazlasını olmaya çalışırsanız bir hiç olursunuz."


Aslolan Yaşamaktır .

Ötenaziye karşı çıkan, sadece tıp bilimini temsil eden doktor değil elbette. Ancak, oyun dinsel gericiliğin kararı tamamen Tanrı'ya havale eden tutumunu tartışmaya bile değer bulmadığını, felçli hastaya "Mutlu ol, insanlar sana acıyıp, yardım edip sevaba girecek" diyen papaz şahsında dalgasını geçiyor. Ve elde kayda değer iki tez kalıyor. Hasta istemediği halde "aslolan yaşamaktır" deyip yaşatma kararı veren doktor ve kendi ölümüne karar verme hakkı olduğunu savunan hasta şahsında sembolleşiyor, bu iki tez.
Yazar, oyun metninde, ötanazi tartışmasında yer aldığı tarafı, oyunun her anında izleyiciye hissettiriyor. 
Felçli hastayı Ken Harrison oynayan Özgür Özdemir'in başarılı oyunculuğu, beden dilini  kullanmadan da duyguyu seyirciye geçirielebileceğini adeta virtüöz derecesinde hissettiriyor ve ötenazi konusunda olumlu bir hava estiriyor izleyicilerde.  Ken Harrison ölüm hakkını kazanabilmek için verdiği savaş, yargı süreci, doktorun bu karara direnişi derken, oyunun sonunda yargıç kararıyla yaşam destek ünitelerinden ayrılması ve ölümü ile, "zafer"e ulaşıyor. Ama bir çok soru da yanıtsız kalıyor...

 

Karakterler uçlarda gezinmiyor.. 

Oyunun yönetmeni A.Emrah Özdilek, "Bu açıdan oyun, insanın ölüm hakkı var mı, yok mu? sorusundan hareketle yaşamın tartışmasını yapıyor" diyor.  Özellikle de, yaşamıı temsil eden doktor, idealist, katı dogmatik, inatçı, yaptığı işe yabancılaşacak derecede mekanik düşünen bir tip" olarak karşımıza çıkıyor. Öyle ki, o durumdaki hastasını bir psikiyatrist göstermeyi bile akıl edemiyor. Dr. Michael Emerson karekterini oynayan Cemil Gündüz ise rolünün halkını vermiş olup,  kafası  hastaneye alınacak kalp cihazının ne kadar para kazandıracağı ile dolu gibi bir his uyandırıyor ilk başlarda.. Hal böyle olunca,  doktorun hastasının kararına saygı duymaması, izleyiciye oldukça  itici geliyor.
Felçli hastayı yaşamaya ikna eden sosyal hizmetler uzmanı, psikiyatrist gibi "yaşam"ı temsil eden diğer karakterler de, anti-sempatiklikte doktordan geri kalmıyorlar.

 

Mutlu "ölümün"' zaferi!

"Ölüm"ü temsil eden felçli hasta ise, onun kararını destekleyen avukat, yardımcı doktor, yargıç gibi ilk andan itibaren sempatik ve insancıl kişilikleri ile çıkıyorlar izleyicinin karşısına. İster istemez, ötanazi konusundaki iki ayrı tez kadar, karakterler de çarpışıyor. Ötanazi, karşıtının olumsuzlukları ile sorgulanıp, tıp biliminin "Yaşatma Hakkı" olmadığı tezi hakim oluveriyor. Ve elbette oyunun sonunda, izleyicinin alkışları arasında, kazanan "Ölüm" oluyor.
Özellikle hastane odasında yapılan mahkeme sahnesi, bir çok ipucu veriyor, ölüm ve yaşatma kapışmasına dair. Ancak tartışılan ölüm ya da yaşatma hakkı değil. Boyundan aşağısı felç olduğu için ölümü isteyen ve kendini yaşıyor saymayan bir hastanın, ruh sağlığını tartışıyor, doktorlar, avukatlar ve yargıç.
Zeki diyalogları ile aklı başında olduğunu belli eden Ken Harrison karşısında, hasta sağlıklı karar verebilecek durumda değil, bu yüzden yaşatmak benim hakkım diyen doktoru, Hipokrat'tan bugüne getirdiği kalıplaşmış düşünceleri ile birlikte küçüldükçe küçülüyor. Oturaklı ve tarafsız kimliği ile tartımaya son noktayı koyan ise, kalem kırma sevdalısı olmadığını söyleyen Yargıç Millhonse oluyor.  Hastanın ruhen sağlıklı olduğu ve isterse ölebileceği kararını vererek... Hastanın ölümünün koşullarını hazırlamak ve son anına kadar takip etmek de, öldürme fikrini tıp bilimine ihanet sayan doktora kalıyor.

Sahi..! Karar kimin?

Duygusal sahnelerin, zaman zaman mizahi öğelerin yer aldığı oyun, kendini büyük bir dikkatle izletiyor ve konu ölüm de olsa, izleyici keyifli tartışmanın ortasında buluyor kendini. Sonuçta, ötenazinin biçimleri ve haklılığı üzerine uzun tartışmalardan sonra, iki tezin de yaşamda bir arada hayat bulduğunu düşünüyor insan. Hasta haklı, doktor da haklı, "Ben olsam ne yapardım?",  Dr. Michael Emerson yerinde olsam ne yapardım? Düşünceleri arasında, bir arada sürüp giden bir karşıtlık kalıyor izleyiciye: Ölüm de yaşatmak kadar haktır, yaşatmanın ölmek kadar hak olduğu gibi...

Peki "Yaşatmak ya da Ölmek"  Sahi Karar Kimin ?


 

GENEL SANAT YÖNETMENİ / YÖNETEN A.Emrah ÖZDİLEK
YAZAR Brian Clark
IŞIK TASARIM  Zafer Bozdağ 
DEKOR TASARIM A.Emrah ÖZDİLEK
ÖZGÜN MÜZİK Zafer BOZDAĞ
DEKOR REALİZASYON Murat Çavuş, Cemal Arslan
YÖNETMEN YARDIMCISI Ömer Temiz
REJİ ASİSTANI Zeynep Karagöz
IŞIK KUMANDA İmdat Akyıldız
IŞIK KUMANDA SES / EFEKT Ender Aydın
SAHNE AMİRİ Alican TAZE 

OYUNCULAR / KARAKTER

Özgür Özdemir / Ken Harrison
Cemil Gündüz / Dr. Michael Emerson
Ayfer Yağız / Dr. Clare Scott
Zişan Buse Tınkaoğlu / Başhemşire Anderson
Mücteba Murtazaoğlu / Hastabakıcı John
Gizem Altıngövde / Hemşire Kay Sadler
Emrullah Yazıcı / Philip Hill
Deniz Selin Atalay / Mrs. Boyle
Furkan Dereli / Dr. Paul Travers
Doğukan Ekinci / Peter Kershaw
İlker Taze / Andrew Eden
Gamze Gül Kabadaş / Dr. Elena Fond
İbrahim Çapkın – A.Emrah Özdilek /
Yargıç Millhons
Ömer Temiz / Katip
Zeynep Karagöz / Gece Hemşiresi

Anahtar Kelimeler: Ordu Şehir Tiyatroları Festivali



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir