Toplumların yaşadığı olaylar ve evrensel sorunlar ardından gelen süreçlerde büyük travmatik sonuçlara neden olur.
Yirminci yüzyıl içinde iki büyük Dünya savaşına sahne olan ve oldukça yara alan insanoğlu
Pandemi süreciyle başka bir yıkımı topluca yaşadı.
Kapitalizm olabildiğince gerçek ve sığ yüzüyle bu süreci çok fazla yara almadan atlatacak.
Sermaye ve yönetim güçleri bir yolunu bulup kaynaklarına kaynaklar ekleyecek.
Muhtaç insan kültürü sürecin içinde ve sonunda daha fazla kabul edilecek.
Özgürlüklerinden edilen ve evlerinde kapalı kalmaya zorlanan düşük ve orta gelirli kitle sonrasında hallerine şükredip daha da muhtaç olmadıkları için her dilde ve her dinde dua edecekler.
Yaşamsal güven kırılması sorunu insanları kapalı alanlarda ve toplu şekilde bir arada kalma konusunda oldukça çekingen kılacak.
Tiyatro özelinde tüm evrensel gösteri sanatları birilerinin bilet kesip para toplamayı akıl etmediği orijinal hallerine geri dönecek.
Bedava bile olsa birçok insan gitmemeyi tercih edecek.
Sorabilirsiniz belki AVM için kuyruk oluşturan bireyler topluluğu neden tiyatroya gitmesin?
Gitmez çünkü diğeri sosyal medya ve diğer reklam araçlarıyla yaşamsal bir ihtiyaç olarak sunuluyor fakat sanatsal yaratımlara ayrılan para lüks tüketim olarak pompalanıyor.
Bu konuda sanat üreticilerinin bile kafası karışık.
Bu süreçte bir çok kumpanya önceki yıllarda sergilediği oyunları internet üzerinden paylaşıma açtı.
Ve bunu sanki çok matah bir şey yapmış gibi ballandıra ballandıra anlattı.
Dostlar yeni Dünya düzeninde bu durum sizin göreviniz.
Binlerce lira masraf yapılarak üç beş defa kısıtlı sayıda izleyiciye sahnelenme şansı bulan oyunlar yüz binlerce kişi tarafından izlendi.
Tabi ki izlenenler sadece oyunların esamesi okunmayan silik birer kaydıydı fakat ilk kez maddi durumu kötü olan bireyler için bir eşitlenme şansı yarattı.
İlk kez iyi oyun ve usta oyuncu kavramının ne olduğunu birinci elden görme şansı yakaladı.
Türkiye’nin dört bir yanında küçük büyük fark etmeden oyunlarını paylaşan kumpanyalarla Dünya üzerinde bulunan ve oyunlarını paylaşan kumpanyalar kardeşliklerini ilan etti.
İlk kez sanatın alınır satılır bir meta olmadığı ve paylaşılarak daha fazla sanat yaratılabileceği kanıtlandı.
Bizler bu süreçten sonra en önce sistematik bir duyarsızlaştırma uygulayarak kaybettiğimiz seyircileri açık alanlarda yakalamalı ve ilk kez öyle ya da böyle sanat tüketmiş bireyleri de seyirci olarak yetiştirmeliyiz.
O yüzden her kumpanya, her sanatsal disiplin ve kendini sanatçı hisseden her bireyin sonrasında sokağa çıkması en önemlisi.
Sokak herkesin eşit olduğu ve travmalarımızdan basit bir şekilde sıyrılabileceğimiz yegâne alan.
Toplumu yöneten siyasiler, yerel başkanlar, sivil toplum kuruluşları ve halka ait bir kaygıyı paylaşan her kurumun sokağa inmek isteyen sanatçılara destek olması gerekmektedir.
Ayrılan kültür sanat bütçelerinin önümüzdeki süreçte en azından yarısının sokak ve açık alan etkinlilerine ayrılması Dünyanın bütün ülkeleri ve bütün şehirleri için en önemli kazanım olacaktır.
İnsanların toplu halde bulunduğu etkinliklerden ziyade kentin birçok noktasında her branştan sanatçıların sunumlarını yaptığı ve kent kültürüne estetik bir algı kazandırdığı etkinlikler bir bütün olarak planlanmalı.
Bu sürecin en önemli duygusu olan mutsuzluk ve belirsizlik endişelerini sokaklarda akan sanatla dezenfekte edebilir ve gülümseyen ve kentlerine sevgi duyan vatandaşlar yaratabiliriz.
Önümüzde kocaman bir şans var çözüm ise basit.
Sonrasında sokağa…
Anahtar Kelimeler: sokak tiyatrosu
0 Yorum