Ben bir sokak sanatçısıyım. Sokaklar oyun alanım.
Gösterilerimiz sadece ve sadece halk için ve halk adına.
Hiçbir zaman koruyucu bir siyasi kuruluş ya da bize destek olmasını beklediğimiz kurum ya da sponsor arayışında olmadık.
Halk için üretmek ve aracı olmadan halka sunabilmek adına dik bir duruşla uzun zamandır kendi sanatımız için sokaklara hayallerimizi seriyoruz.
Son üç aylık süreçte sokak sanatçısı dostlarım ve birçok sanatçı arkadaşım neredeyse tüm gelirlerini kaybettiler.
Sokağa çıkış yasakları ve sürecin içindeki topluma karşı sorumluluğumuz gereği gösterilerimize ara verdik.
İstanbul Balat semtinde büyüdüm ve sonrasında ise yaz aylarım Adana da annemin ailesi ile geçti.
Şanlıurfa da babamın ailesi ile kaynaşma ve birlikte olma şansını pek yaşayamadım.
Öncelikle dil sorunu en büyük etmenlerden oldu. Ben Kürtçe bilmiyordum onların çoğu ise Türkçe.
Ergenlik yıllarım ve sonrası İzmir’de geçti.
Dedemden kalan fıstık bahçeleri ile babam ilgilendi yıllar içinde.
Karantina günlerini tek başıma Alsancak’ta evimde geçirince bunaldım ve hemen sonrasında önce Adana sonra Mersin ve en son olarak Şanlıurfa'ya ulaştım.
Şubat ayında Elazığ’da depremzede çocuklar için topladığımız yardım malzemelerini teslim edip gösterileri yaptıktan sonra Mardin’e geçmiş ve oradaki dostlarımla hasret gidermiştik.
Mardin’den Şanlıurfa’ya gelmiş ve son kırk yılın en karlı gününün keyfini çıkarmıştık.
Yoğun kar yağışı nedeni ile köyde bulunan ve daha önce hiç görmediğim Fıstık bahçelerine gidememiştik.
Kentten köye yirmi kilometre uzakta bulunan Esemkulu köyüne doğru ilerlerken kafamın içinde birçok farklı duygu vardı.
Dedem senelerce bu yolu yayan olarak sabah gün doğarken dört saatte yürüyerek şehre ulaşmış tüm gün gündelikçi olarak çalışarak para kazanmış ve gece tekrar dört saat yürüyerek yedi çocuğuna ekmek parası götürmüş.
Babam ortaokulda okumak için köyden yamalı pantolon ve yırtık lastik ayakkabı ile şehirde bulunan bir odaya taşınmış ve tek başına senelerce o odada yaşamış.
Üniversiteyi bitirip öğretmen olduğunda birçok Anadolu şehrinde kendi gibi olan çocukların okuması için canla başla çalışmış.
Dedem yürüyerek Şam’a gidip yıllarca din eğitimi alıp köyüne geri dönmüş.
Okumak bizde dedelerden gelen bir keyif olarak kalmış.
Atalarımın yaşadığı ve neredeyse yüzlerce yıldır hiç çıkmadığı köyümüze çocukluğumdan sonra ilk kez bir akşam vakti girdik.
Ana yoldan sola dönen ve küçük bir yokuşla girilen köy yolunda iki yana sıralanmış bahçeler ve içinde bulunan ağaçlar karanlıkta bile insana kocaman bir neşe veriyordu.
Geçtiğimiz aylarda Antep ve bölgesini vuran dolu yağışı çevre köyleri ve bahçeleri etkilemesine rağmen bizim köy ve çevresinde bir soruna neden olmadığından son yirmi yılın en iyi mahsulünü bekleyen köylü çok heyecanlı.
Özellikle mahsul toplama zamanı var olan neşeyi göstermek adına olduğunu sonradan öğrendiğim silah sesleri eşliğinde köye girdik.
Amcamın evinin önünde arabadan indiğimizde etrafımızı saran akrabalarla hasret giderdik.
Ertesi gittiğimiz bahçelerde bulunan ağaçların azameti beni oldukça etkiledi.
Şam fıstığı ve Antep fıstığı olarak bilinen ağaçların ana vatanı olarak bizim bahçelerde bulunan altı yüz yaşındaki ağaçlar gösteriliyor.
Dikildikten sonra yaklaşık on dört yıl ürün almak için beklenen ve zor iklimleri seven bu ağaç doğru ellerde aşılanarak bugünlere ulaşmış.
Dedem ve amcalarım döneminin en usta fıstık aşıcıları olarak nam salmışlar.
Bize ait olan bahçede bulunan fıstık ağaçlarının iki yılda bir haşereden korunabilmesi açısından kireçlenmesi gerekiyormuş.
Dedemin dedelerinin diktiği dedemin elleri ile tek tek taşlarını temizlediği babamın dallarından küçükken sarktığı ağaçların bakımı bu kez benim ellerime kavuşmuştu.
Sanat yaşantım boyunca her gösteri öncesi kendimi uhrevi bir huzur halinde bulurum.
Sokağa çıkacağım ve benden önceki ustalarımın terlerinden ve gözyaşlarından oluşan kocaman bir mirasın taşıyıcısı olarak insanlara gülümseme olacağım diye hissederek motive olurum.
Elimde kireç kovası ve fırça ile bahçeye girdiğimde ağaçların beni selamladığını ve yapraklarıyla başımı okşadığını düşündüm.
Kocaman bir MERHABA…
Dallardan sarkan fıstıklar Merhaba.
Yerdeki, dedemin gözünden kaçmış çakmak taşları Merhaba.
Onca metre derine inmesine rağmen babama su vermemiş kuyu Merhaba.
Göbekli Tepe’den esen rüzgâr Merhaba.
Her gittiği yerden bir kadını alıp atının sırtına atıp kaçıran 13 karısı olan büyük dedem Merhaba.
Zimane min e zikmaki Kürdi Merhaba.
Anahtar Kelimeler: sokak tiyatrosu
0 Yorum