Her insan bir renk taşır. Ve her renk doğaya ait bir güzelliktir.
Savaşlar bütün renklerin aynılaşmasını sağlar.
Kocaman bir gürültü, gökyüzüne yükselen toz ve duman.
Sonrası kan rengi kırmızı, kör karanlık bir siyah…
Yüz kişi ile sokakta performans sanatı ile savaşın kötülüğünü anlatabilmek.
Proje hayal dünyamdan masama ilk düştüğünde içimdeki yaratım kelebekleri kanatlarını açıp Alsancak’tan İzmir’e sonrasında da tüm ülkeye doğru uçmaya başladı.
Bir kelebeğin kanat çırpmasının Dünya üzerindeki isyanı ve öfkesi ile sokağa kocaman bir merhaba.
İzmir Büyükşehir Belediyesi bu güzel projeye omuz verdi ve 1 Eylül 2020 tarihinde gerçekleştirmek üzere aylar öncesinden çalışmalara başladık.
Yüz kişin kostümleri, ayakkabıları, makyaj malzemeleri, rengarenk tişörtleri ve havaya atılacak toz boyalar.
Sokak Sanatları Atölyesinin emekçileri gecelerini gündüz eyleyip bu hayale gebe oldular.
Yüzlerce kilo gümüş renk kumaş boyası aldık. Tek tek her yaş düzeyinden katılımcıları belirleyip kostümlerini hazırladık.
Vücut boyalarını ve havaya atılacak toz boyaları hem doğaya hem insana zarar vermeyecek şekilde organik ürünlerden hazırladık.
Savaşa karşı bir duruş sergilerken birincil önceliğin insan ve doğa bilincinde olması gerektiğini her aşamada tekrar tekrar kendimize hatırlattık.
Sürecin en sıkıntılı yani Dünyanın üzerinden silindir gibi geçen Pandemi döneminde Türkiye’de daha önce hiç yapılmamış bir sokak performansını yüz kişiyle yapmaya çabalamak oldu.
Onar kişilik ekiplere bölüp birim asistanlarına ve birim makyaj sanatçılarına eğitimler verdik.
Hazırlık aşamasında pandemi kurallarına ve sosyal mesafe uygulamalarına özen gösterdik.
En küçüğü 10 yaşında en büyüğü seksen yasında olan katılımcılar etkinlik alanına geldiği anda önceden hazırladığımız ve kendilerinden daha önce teslim aldığımız kostümlerini ve rengarenk tişörtlerini ve toz boyaları teslim ettik.
Üzerinde Savaşa Hayır yazan maskelerini steril koşullarda takmaları konusunda gerekli uyarıları yaptık.
Bu proje ülke genelinde yeni normal denilen dönemde yapılmış en kalabalık proje olması ve sanat etkinliklerinin yasaklandığı bir zaman diliminde sokakta yapılacak olmasından dolayı oldukça kıymetli bir yaratımdı.
Kocaman bir hikayeyi alt hikayeleri ile birlikte konuşmadan yüz kişiyle anlatmaya çabalamak bir başka zorluk oldu.
Makineleşmek ana fikrinden yola çıkıp yerelden evrensele bütün insanların sosyal medya ve teknoloji ile birlikte aynılaştığı bir ütopik evrende renklerin önemini irdelemek istedik.
İnsan mı teknolojiyi ve parayı yönetiyor yoksa teknoloji ve kapitalizm mi insanı güdüyor?
Özellikle yasakların olduğu ve sokağa çıkmanın ölümcül bir sonuca yol açabileceği kavramının sürekli insanların kafasına işlenmeye çalışıldığı bir dönemde sanat için sokağa gel ve birlikte üretelim söylemi umuda dair bir hedef gözetiyor.
Bencil olan insanın mülkiyet kavramına, benim rengim sana senin rengin bana diyebilme cesaretini vermek istedik.
Birliktelik başarısının ve diğer insanlara güvenme duygusunun en değerli paylaşım olduğunu o gün daha önce birbirini tanımayan yüz kişiyle hissettik.
Dünyaya bir daha gelsem ; ne kadar tank, tüfek ve silah varsa hepsini eritip saz, cümbüş ve zurna yapacağım diyen Aram TİGRAN ustaya kocaman bir selam çaktık…
Anahtar Kelimeler: sokak tiyatrosu
0 Yorum