MAKALELER

Yüz Yılın Evi - GalataPerform

2019.04.11 00:00
| | |
7029

Türkiye’de ilk kez 22. İKSV İstanbul Tiyatro Festivali’nde izleyici karşısına geçen GalataPerform imzalı ‘Yüzyılın Evi’
Yüz Yılın Evi: “Bir Konak, Bir Tarih, Bir Bellek!”
 
Türkiye’de ilk kez 22. İKSV İstanbul Tiyatro Festivali’nde izleyici karşısına geçen GalataPerform imzalı ‘Yüz Yılın Evi’ İstanbul’da şu anda var olmayan bir köşk üzerinden tarihsel belleğimizi beynimize işliyor. İnsanların dünyaya gözünü açtığı andan itibaren başlayan hayat, kişilerin gördükleri ile ibaret olunca, geçmişin bellek sorgulaması toplumsal alanda şart oluyor. Yeşim Özoy ve Ferdi Çetin ikilisinin yazdığı; Yeşim Özsoy’ un tek başına oynadığı ve yönettiği gösteri tarihsel alanda kayıplara karışan köşk üzerinden İstanbul’ un dönemsel yaşantısına, yönetimsel alanda değişimlerinin şehir üzerindeki etkilerini vakanüvis algıdan sıyrılarak çarpıcı şekilde irdeliyor. Yeşim Özsoy’un 100 yaşındaki anneannesinin anılarından yola çıkılarak hazırlanan gösteri; Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, aradan geçen bir asrı, yok olan binaları, eşyaları, duyguları konağın bakış açısından anlatıyor. 
 
Oyunu uzun zamandır aksilikler birbirini kovaladığı için izleyememiştim. Fakat en nihayetinde sahnedeki konuyla buluşunca şunu rahatlıkla söyleyebildim; sezonun kaliteli işlerinden birisini iyi ki görmüşüm! Peki bu iş neden kaliteli? Üniversitelerin konservatuar bölümlerindeki bazı hocalar, söylediğim ‘kaliteli’, ‘iyi iş’, ‘başarılı’ kelimelerinin altını dolduramadığımı iddia ediyor(muş). Bazı akademisyenler kendi işlerine baksalar ve pratikte yorumlama işini bize bıraksalar hani?... Ha bir de akademisyenlerin tiyatro ödül jürilerine başkanlık yaptığı, ödüllerde jüri olduğu fena bir döneme girdik. İyi de güzel kardeşim, ben gelip senin kürsünde ders veriyor muyum? Sen gelip anlamadığın alanda sözüm ona ‘ödül’ vermeye kalkıyorsun! Ayıp diye bir şey var. Tabi bunu anlayana!?
 
Oyundan çok kopmadan GalataPerform’ un bizleri tarihsel derinliklere sürüklediği etkileyici projesine geleyim. Sahnede gösterilen görüntüler eşliğinde İstanbul’daki konağın izlerini arayan seyirci, daha sonra konağın içsel yolculuğunda yaşayan insanların hayat izlerine varıyor. Biz burada sahneye çıkan Yeşim Özsoy ile konak içinde yerini alan eşyaların diline şahit oluyoruz. Zaten oyunun farklı konseptteki yapısı buradan geliyor. Eşyaların dili sayesinde ev içinde olup biten olayların hangi mecralara aktığına tanığız.  Osmanlı’dan başlayarak tarihsel dönüşümün ince ince hafızalara kazınarak ilerlediği bölümlerle oyun, konakta yaşayan ve hayat mücadelesi veren kişilerin öyküleriyle kesişiyor. Mesela Osmanlı saray erkanı yazlık konakta hayat bağlarını güçlü tutmak adına birbirlerine sımsıkı sarılıyor. Sonra kadınlar konakta tek başına kalıyor, erkekler ölüyor. Bir dönem bu kadınlara maaş bağlanıyor, sonra koca konakta tek kalıyor insanlar. 1959 senesinde istimlak ediliyor ve yerine Zeynep Kamil Hastanesi dikiliyor. Yani tarihsel evin dönüşümüne baktığımız zaman, duygusal girdabın içine sürükleniyoruz. 
 
Oyunu yöneten ve tek başına sırtlayan Yeşim Özsoy, müziğin evrensel dili eşliğinde eşyaların görüp geçirdiği evrimleri şahane bir tasavvurla sahnede ince ince işlemiş. Geçişler, zamanın aktarımı, dönemsel değişimler, insanların çaresizlik içinde çırpınışları… oyunun her noktasında detaylı biçimde aktarılmış. Burada yönetimsel başarıyla beraber Yeşim Özsoy’ un oyunculuk alanındaki yeteneğini göz ardı edemeyiz. Kadın oyuncunun sahnede duygu geçişlerinde yarattığı atmosfer büyüleyici. Bir defa karşınızda zor bir metin var. Tarihin anlık gösterimlerini o dönemin koşullarına göre yorumlamanız gerekli. Burada oyuncuya en büyük destek perdeden gösterilen görüntüler, ama o görüntülerle birleşen, yani tek vücut olan Yeşim Özsoy, performansıyla bellek sorgulamasını son derece dikkatli gerçekleştiriyor. Oyunun kırılma anlarında metafor diyeceğimiz objelerle karşı karşıya kalışımız ise bizleri tarihin acımasız atmosferine hızla sokuyor. 
 
‘Yüz Yılın Evi’ hafıza ve bellek açısından ‘belgesel’ niteliği de taşıyan bir yapım. Günümüzde var olanı veya geçmişi akıllara, ruha sabitleme arzusu oyunun ana unsurunu oluşturmuş. Toplumsal hafıza kaybını yok etmek için böylesi konuların sahnede çoğalarak artması gerekli. Osmanlı’ nın insan psikolojisi açısından altı yüz yıllık yaşantısını anlamaya başlar isek, elimizde sonsuz tarihsel metinler olacaktır. Hele ki tiyatroda Osmanlı insan yapısının analizlerini süslü cümlelerden, şaşalı tarih abartılarından bağımsız biçimde görür isek, işte o zaman toplumsal alanda mükemmel sanatsal kazanımlar yakalayabiliriz. Yeşim Özsoy’ un insanı etkileyen oyunculuğu bizi bu kazanımların içine çekmeye başladı bile. Oyunu mutlaka ama mutlaka görmenizi öneririm.  
 

Anahtar Kelimeler: yüzyılın evi, Yeşim Özsoy, yaşam kaya, GalataPerform



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir