MAKALELER

İKSV 29. İstanbul Tiyatro Festivali - Katedral

2025.10.29 00:00
| | |
1013

Paylaş:
İstanbul Tiyatro Festivali’nin 29. edisyonunda, Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde sahnelenen Katedral, Arvo Pärt’le Bir Akşam, festivalin başlangıcını adeta bir dua gibi yükseltti...

29.İKSV Tiyatro Festivali’nde Karanlık Bir Ritüel: “Scapino Ballet Rotterdam’ın Katedral, Arvo Pärt’le Bir Akşamı”

İstanbul Tiyatro Festivali’nin 29. edisyonunda, Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde sahnelenen Katedral, Arvo Pärt’le Bir Akşam, festivalin başlangıcını adeta bir dua gibi yükseltti. Aynı zamanda modern insanın manevi enkazını bedenlere döken bir meditasyonla yaptı. Hollanda’nın köklü topluluğu Scapino Ballet Rotterdam –bu yıl 80. yaşını kutlayan bir dans devi– Marcos Morau’nun koreografisiyle, Estonyalı besteci Arvo Pärt’in ruhani, minimalist müziğini dansa çevirdi. İzleyiciyi retro-fütürist bir labirente çekti. Yaklaşık 70 dakika süren, arasız bu performans, dansın sınırlarını mimari bir alegoriyle zorlarken, günümüzün kaotik dünyasında “sığınak” arayışını sorgulattı. Ancak bu sorgulama, hipnotik bir büyü olmanın ötesinde, yer yer rahatsız edici bir melankoliyle damgalandı.

Morau, Avrupa dans sahnesinin en yenilikçi seslerinden biri. Katedral onun imzasını taşıyan bir başyapıt: Sahne, geometrik kostümler ve keskin ışık oyunlarıyla bir inşaat alanına dönüşüyor. On iki dansçı –genç, çevik bedenler– Arvo Pärt’in FratresSpiegel im Spiegel gibi eserlerinin titreşen tekniği eşliğinde, taş bloklar gibi diziliyor, eriyor, yeniden şekilleniyor. Bedenler, katedrallerin gotik kemerleri gibi birbirine yaslanıyor; bireysel titreşimler kolektif bir yapıya evriliyor. Bu, bir diriliş hikayesi: Karanlık bir boşluktan –belki pandemi sonrası bir izolasyon, belki iklim krizinin gölgesinde bir manevi çöl– yükselen bir umut mimarisi. Morau’nun estetiği, sinema ve görsel sanatları dansa katman katman örüyor; Stanley Kubrick’in 2001: Bir Uzay Destanı filmini andıran retro-fütürist unsurlar, izleyiciyi kozmik bir yalnızlıktan toplu bir dua ritüeline taşıyor. Işık ve gölgenin sessizliğinde bedenler, ruhun mimarisini inşa ediyor.

Peki, bu büyüleyici ritüel neden yer yer ürpertiyor? Çünkü Morau, yenilikçiliği gelenekle çatıştırarak modern çağa bir ayna tutuyor: Dansçılar, 20. yüzyıl dışavurumculuğuna selam vererek –Potemkin Zırhlısı’ndaki kitle sahnelerinden Dr. Caligari’nin Kabinesindeki çarpık figürlere, Hans Bellmer’in erotik heykellerine kadar– karanlık bir imgelemle 21. yüzyılı speküle ediyor. Bedenler burada sadece estetik bir unsur değil; mimari birer parça, ama aynı zamanda kırılgan sinyaller. Hayata yeniden temas eden her figür, titreşerek akranlarını arıyor –bu, bireysellik ile kolektiflik arasında gerilim dolu bir dans. Arvo Pärt’in müziği, mistik bir fon sağlıyor; o tanıdık, yankılı zil sesleri ve keman soloları, sahnede bedensel bir dua gibi yankılanıyor. Işık, hareketle birleşince mekân yeniden anlam kazanıyor: Boş bir salon, son bir sığınak haline geliyor. Festivalin açılışında, Türkiye Down Sendromu Derneği’nin kapsayıcı dans gösterisiyle pekişen bu atmosfer, izleyiciyi önyargısız bir dünyaya davet ederken, Katedral’in hipnotic gücüyle taçlanıyor.

Yine de, eleştirmen gözüyle bakınca, Morau’nun matematiksel koreografisi yer yer fazla soyut kalıyor. Retro-fütürist evren, büyüleyici olsa da, duygusal katmanları yeterince derinleştirmiyor; izleyiciyi sorgulamaya itiyor ama yanıt vermekte cimri davranıyor. Dansçılar kusursuz –Scapino Ballet’in disiplini, her jesti bir mimari detay gibi işliyor– ama toplu sahnelerde bireysel hikayeler gölgede kalıyor. Bu, belki de bilerek yapılmış bir tercih: İnsanlık için “son sığınak” arayışı, nihayetinde kolektif bir yenilgi mi yoksa zafer mi, belirsiz bırakılıyor. Festival bağlamında, bu belirsizlik zenginleştirici; Mehmet Birkiye’nin küratörlüğündeki programın ilk adımı olarak, dansın tiyatroyla iç içe geçtiği bir köprü kuruyor.

Sonuçta, Katedral bir akşamı değil, bir iç hesaplaşmayı vaat ediyor. Zorlu PSM’nin akustiğinde Arvo Pärt’in notaları yükselirken, bedenlerin titreşimiyle kendi manevi enkazımızı sorguluyoruz. Bu hipnotik ritüel, festivalin geri kalanına –Baro d’evel’in Biz Kimiz? gibi yapımlarına– umut dolu bir eşik açıyor. Eğer dansın sessizliğinde bir dua arıyorsanız, kaçırmayın; ama hazır olun, bu dua karanlık bir katedralde yankılanıyor.

[email protected]

Anahtar Kelimeler: Katedral, Arvo Pärt’le Bir Akşam, İstanbul Tiyatro Festivali, 29. istanbul tiyatro festivali, mehmet birkiye, Yaşam Kaya, Zorlu PSM, zorlu performans sanatları merkezi, iksv, İstanbul Kültür Sanat Vakfı



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir