Hezarfen Ahmed Çelebi Efsanesi Sahnede Boy Gösterirse…
Hakan Çimenser’ in üçleme biçiminde düşlediği ve ilki geçtiğimiz aylarda İstanbul DT’de prömiyer yapan Ömer F. Oyal imzalı ‘Uçmak’ adlı oyun, sahnelerde dünya tarihinin bir türlü görmek istemediği önemli bilim insanı, Hezarfen Ahmet Çelebi’ nin hikayesini anlatıyor. Evliya Çelebi’ nin Seyahatname adlı eserinde bahsi geçen dünyanın ilk uçan insanı, ki maalesef dünya tarih kitapları bunu kabul etmez, şimdiye dek benim bildiğim kadarıyla ilk kez tiyatroda anlatılıyor. 90’lı yıllarda ‘İstanbul Kanatlarımın Altında’ filminde detaylı şekilde irdelenen bu hikaye, dönemin koşullarını net biçimde tarafsız şekilde göstermesi açısından mühimdir. 4. Murad devrinde yaşayan Osmanlı bilim insanlarının neleri yapabildiklerini birebir aktaran ‘Uçmak’, Hezarfen’ in çocukluk döneminden başlayarak başından geçenleri güzel bir seri ile seyirciye aktarıyor.
Oyunun daha çok vakanüvist tarih algısının bir yansıması olarak yazıldığını belirteyim. 1632’de Galata Kulesi'nden kuş kanatlarına benzer bir araç ile istanbul Boğazı'nın üzerinde 3358 metre uçarak Üsküdar'daki Doğancılar Meydanı'na inen Hezarfen’ in biyografik algıda anlatılan olay örgüsü güzel bir biçimde seyirciyle buluşuyor. Hezarfen, tanıştığı İtalyan kadından aldığı Da Vinci’ nin uçmakla ilgili çizimleri sayesinde kendisini bir hayalin peşine iter. Bu hayal öylesine muhteşem bir düşüncedir ki, bahsi geçilen çizimlerin gerçeğe dönmesi için yapılması gereken çok iş vardır. Anlattığım Da Vinci durumunu oyunun içinde görmek mümkün değilken, yazarın Hezarfen’in çocukluğundan başlayarak sürekli uçma olayına takılmasını belirtmesi oyundaki büyülü atmosfere girmemizi kolaylaştırmış. Zaten gösteri hareketli ve canlı bir sahne ile başlıyor.
Yönetmen Hakan Çimenser’ in ışık kullanıma ağırlık vererek oluşturduğu sahne yapılanması ve oyuncuların yerinde seçimleri oyunu bir adım öne çıkarak ayrıntı! Sahne tasarımında üçlü biçimin tercih edilmesi, başkahramanın yaşantısına ışık tutmak için sahne içinde sahne tekniklerinin kullanımı, ayrıca İstanbul görüntüsünün eşliğinde Galata Kulesi sunumu oyunun akışını hızlandırmış. Siz bir sahneden diğer sahneye geçerken yorulmuyor, aksine bir sinema filmi izler gibi konunun derinliklerine eğiliyorsunuz. Çimenser’ in bundan önce de bir çok oyununu izleme şansım oldu, içlerinden en beğendiğim işi ‘Uçmak’ oldu dersem yanlış bir yargıda bulunmuş olmam.
Peki yönetmen neden bu oyunda çok başarılı peki? Sorunun cevabı oyunu algılayan için basit; bir defa kalabalık kadronun kendi içinde uyumu öylesine güzel ki, ses-ışık-sahne üçlemesinin birbirini bu kadar net biçimde tamamladığı bir oyun bu sezon içinde izlememiştim. Ayrıca Hezarfen rolünde sahneye çıkan Tolga Evren’ in performansına şapka çıkarmak lazım. Bu sezon sahnelerde gördüğüm ‘en iyi erkek oyuncu’ performansına sahip. Çimenser, oyuncu üzerinde karakteri derinlemesine işlemiş. Dönemin politik olgularının konunun içine ince ince aktarılması ise zaten karakterlerle kurduğumuz bağı daha güçlü hale getiriyor. Ay’a gitmek için kendisini gökyüzüne fırlatan Lagari Hasan Çelebi ile Evliya Çelebi’ nin konuda yer alması akıllara ‘İstanbul Kanatlarımın Altında’ filmini getirdi. Zaten oyunun yazarının bu filmden epeyce etkilendiğini anlıyoruz.
‘Uçmak’, oyuncularıyla, teknik ekibiyle fevkin fevkinde İstanbul Devlet Tiyatroları’ nın prodüksiyon anlamında gördüğüm sağlam işlerinden. Hakan Çimenser’ in en iyi rejisini sezon içinde mutlaka görün!
Anahtar Kelimeler: Uçmak, istanbul devlet tiyatrosu, hakan çimenser, yaşam kaya
0 Yorum