MAKALELER

Sevgili Deniz Bulut...

2024.12.02 00:00
| | |
1525

Deniz, ilk sorum da bunun üzerine. 'Hepimiz Sustuğumuz Yerden Yaralıyız' Neden?
Bugün, 2 sezondur devam eden bir tiyatro oyununun yazarı sevgili Deniz Bulut ile röportaj yaptım. Oyunun adı “Hepimiz Sustuğumuz Yerden Yaralıyız”. Adı bile bir hikayeyi anlatmaya yeterli gibi. Altını doldurabileceğiniz, derin düşüncelere daldıracak bir oyun ismi bence.
 
Ve başladık sohbete...
 
 
Serkan Aydın: Deniz, ilk sorum da bunun üzerine. “ Hepimiz Sustuğumuz Yerden Yaralıyız” Neden?
 
Deniz Bulut: Öncelikle bana vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Oyunu yazıp bitirdiğimde hala bir ismi yoktu. Sonra texti en baştan tekrar tekrar okumaya başladım. Textin içinde şöyle bir cümlem vardı “herkes içine içine konuşurken, biz içimize içimize sustuk anne. Düşünsene ne büyük yük”. Ve okuduktan sonra da şunu farkettim. Kendi hikayemi yazmak isterken aslında birçok insanın da hikayesini yazmışım. Bir annenin, bir çocuğun, aşık bir kadının, bir kızkardeşin, bir babanın, bir ailenin ve bir toplumun hikayesi aslında. Ve hepimizin sustuğu, yuttuğu ne çok şey var! Hani bazen dilinizin ucuna gelir ama şartlar elvermez konuşamazsınız ve çoğunlukla susmak zorunda kalırsınız. Ve o konuşmadıklarınız YARA olur artık size. Bu nedenden “HEPİMİZ SUSTUĞUMUZ YERDEN YARALIYIZ”.
 
Serkan Aydın: Bu senin ilk oyunun. Ne hissediyorsun? Heyecanını merak ediyorum. Ve oyun gerçek bir hikaye. Çok fazla oyundan da ipucu vermek istemiyorum ama ben ve sanırım izleyiciler de seni bu konuda cesur buldu. İnsanın özelini herkesle paylaşması kolay değil çünkü. Bu cesaret nasıl geldi, nasıl karar verdin yazmaya?
 
Deniz Bulut: Fazlasıyla heyecanlı ve şaşkınım. Bu benim çocukluktan beri hayalimdi. Ve gerçek oldu hala inanılmaz geliyor ve inanmak için ara ara gidip izliyorum :).       Galata Perform’a çok şey borçluyum bu konuda ve onlara her zaman teşekkür etmeye devam edeceğim. Özellikle hocam Yeşim Özsoy’a. Bu, atölyede çıkan bir oyundu. Aslında yazmak için 3-4 tane konum vardı ve karar veremiyordum ama hocam bana şöyle bir cümle kurdu “kendi gerçekliğini yazmaya ne dersin”. Kötü bir zamandaydım ve hayatın gırtlağıma kadar geldiği, “yeter artık” dediğim bir dönemdi zaten. Ve o “yeter artık” isyanından sonra yazmaya başladım. Meğer, zaten beynimde, ruhumda hazırda duruyormuş her şey ve kağıda dökülmeyi bekliyormuş.
 
Serkan Aydın: Oyunu izleyen biri olarak söylüyorum. Sanki ilk oyunun değil gibi. Karakterlerin replikleri, oyunun pkurgusu, sürekli merakta tutan bir metin ve sonunda ters köşe yapman ve de seyirciyi hem güldürüp hem de ağlatman... Yani toteline bakınca birçok oyun yazmışsın gibi duruyor ve farkındaysan bundan sonra işin daha da zor. Nasıl devam edeceksin? Yeni bir şeyler var mı?
 
Deniz Bulut: Evet, bir önceki cevabımda da dediğim gibi şaşkınım ben de. Ama bu sadece bana ait bir başarı değil. Hep söylüyorum, en büyük şanslarımdan biri kesinlikle yönetmenim Tuğçe Tanış. Bu hikayeyi sahiplendi ve hayalimin ötesinde sahneledi. Ve karakterler için düşündüğü oyuncular o kadar yerinde ve onlar da o kadar iyi oynadı ki! Herhalde bu hayattaki en büyük şansım onlara denk gelmek oldu. Bir hikayeyi sevmek, benimsemek çok kıymetliymiş, bunu onlar da gördüm. Benim için hayatımda hep kıymetli olarak kalacak hepsi.
 
Yeni bir şeyler var evet. Şu an kafamda dönen ve yazmaya başladığım üç tane daha oyun ve bir kısa filmim var. Fakat bu son 8-9 aydır yazmaya hiç vakit bulamadım. Aynı zamanda şef olarak çalışıyorum ve nerdeyse tüm günüm mutfakta geçiyor. Evet kağıda dökemiyorum ama kafamda sürekli  yazıyorum. Sadece bir boşluk lazım. O boşlukta üçünü de aynı anda yazabileceğimi biliyorum ve bu konuda kendime güveniyorum artık. Bu güveni de bana oyunumuza gelen seyirciler verdi. Onlardan çok güzel mesajlar alıyorum. Çoğunlukla mesleği oyunculuk olan arkadaşlardan. Bu oyunu izledikten sonra, başka bir oyununuz var mı, dahil olmak isterim diyen kıymetli oyuncular var. Bunu kendimi övmek için dile getirmiyorum. Yanlış anlaşılmak istemem. Çok çok çok mutlu olduğumu ve bu geri dönüşlerin beni kamçıladığını söylemek istiyorum sadece. Minnetarım….
 
Serkan Aydın: Yazdığın konu bir trans hikayesi aslında. Özel bir soru olacak, istersen cevap verme ama merak ediyorum ve eminim izleyenler de merak ediyordur; bu oyundan sonra kendini daha iyi hissetsin mi? Çünkü şu bir gerçek, zor bir hayat saklanarak ya da çekinerek yaşamak. Bu oyunla birlikte ne değişti?
 
Deniz Bulut: Bu soruya tabiki de cevap vereceğim. Hatta sorduğun için de çok teşekkür ederim. Bu oyunla birlikte çok şey değişti. Bir kere kendimi çok yalnız hissediyordum ve öyle olduğuma inandırmıştım kendimi. Ama gördüm ki benimle aynı yolda yürüyen, mücadele eden çok insan var. Bunun dışında bu konuya önyargılı bir yerden bakan çoğu insanın oyunu izledikten sonra önyargılarının kırıldığını ve empati yapabildiklerini gördüm. Ve bu cesaretle bu yaşa kadar atamadığım adımı attım ve ruhumun bedenimle bütün olması için yapmam gereken şeyi yaptım ve süreci başlattım. Çok heyecanlıyım. Uzun ve zor bir süreç olacak ama BEN olacağım. Buna değer! Ve evet arafta kalarak yaşamak çok zor. Gündelik hayatın da bile binlerce sorunla karşılaşıyorsun. En kötüsü de o anlamsız ya da aşağılayıcı bakışlar. Ne kadar güçlü durursanız durun gün sonunda etkileniyorsunuz.
 
Serkan Aydın: Peki bundan sonra yazdıkların tema- mesele olarak bu konu üzerinden mi olacak hep, yoksa hayır başka yerlerden bakarak da yazarım diyebiliyor musun?
 
Deniz Bulut: Bu benim tüm hayatım olduğu için bu taraftan yazmaya engel olamıyorum tabi ki. Ama bu topraklarda ve bu dünyada sadece benim- bizim acılarımız ve yaşanmışlıklarımız yok. Ben istiyorum ki üstü kapatılmaya çalışılmış ne çok yara varsa onları da anlatayım. 2. olarak düşündüğüm oyunda 6-7 Eylül olaylarından bir hikaye var, birinde de bir evliliğe hapsolmuş ama ruhu özgür Kadıköy sokaklarında gezen bir kadının fantastik bir hikayesi var mesela. Ama kısa filmimde de yine bir trans bireyin hikayesi var. Dediğim gibi bunu yazmaktan kaçamam. O benim parçam çünkü, bu konuda sürekli yeni mutluluklarım ve acılarım olacak. Ve ister istemez kağıda dökülecek…
 
Serkan Aydın: Son bir soru etkilendiğin bir yazar var mı? Ya da bu benim hayatımın filmi - kitabı dediğin eserler?
 
Deniz Bulut: Nietzsche! Benim için ilah gibi bir şey. Onun kitaplarını okurum, okurum biraz zaman geçer tekrar okurum. O cümlelerindeki derinlikler beni hayran bıraktı hep kendine. Herhalde bu hayatta birileri ile tanışma şansın var ama tek bir kişi deselerdi, bu kesinlikle Nietzsche olurdu benim için. Bir diğeri Arthur Schopenhauer. Genelde Alman yazar ve filozofları okurum. Hayatımın filmi bir tane değil. Biri BİSiKLET HIRSIZLARI, biri de Cinema Paradiso. İkisi de İtalyan filmi.  Ve tabiki de Ferzan Özpetek filmleri. Özellikle Karşı Pencere. Son zamanlarda da İran filmlerine ayrı düşkünlüğüm var. Asgar Ferhadi,Abbas Kiyarüstemi ve Mecid Mecidi.
 
 
Serkan Aydın: Soru sormuyorum senin özellikle eklemek istediğin bir şeyler varsa…
 
Deniz Bulut: Ben tekrar Galata Perform’a, Asmalı Sahne kurucularına ve en çok yönetmenimiz Tuğçe Tanış’a, oyuncularımız Can Yılmaz, Dilek Uluer, Güneş Sayın ve Ezgi Yılmaz’a ve de tabiki tüm teknik ekibimize teşekkür ediyorum. İyi ki sizlerle yolumuz kesişti. Son cümlem de şu olsun; lütfen çocuklarınızı sevin ve onları bir kez olsun dinleyin. Teşekkür ederim Serkan. İyi ki senin gibi sanat ile hala ilgilenen ve canı gönülden bu işi yapanlar var. Emeğine sağlık...
 
Teşekkür ediyorum Deniz samimi cevapların için. Ve herkesin bu oyuna gitmesini- görmesini tavsiye ediyorum.
 
 

Anahtar Kelimeler: Hepimiz Sustuğumuz Yerden Yaralıyız



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir