Hayata Tutunan Kadınların Öyküsü
Amerikalı yazar Paul Zindel'e 1971 yılında Pulitzer Ödülü kazandıran “Kadife Çiçekleri” adlı oyun, Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nun bu sezonki başarılı temsillerinden şahane bir gösteri. Kadriye Kenter'in sahneye koyduğu oyunla ilgili detaylandırılacak çok konu var. Ama çağımızın asal problemi olan “kadın sorunsalları” bu oyunla hayat buluyor. Dünya Kadınlar Günü'nde prömiyer yapan oyunun ana hatları sahnelemenin güzelliği ile bütünleşiyor.
Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nun bazı sorunlara dikkat çekmesi, sanatın öğreticiliğini ön plana çıkıyor. En azından “performans” başlığı adı altında yapılan, ne anlatılmak istendiği belli olmayan gösterimler bu sahnede yer almıyor. Didaktik kapısının tamamen kapalı, içtenlikten, halktan kopuk tiyatral gösterimler; o gösterimi yapanların yıkıcı garabetine dönüşüyor. Tiyatroyu biz eleştirmenlere ya da sanatçılara yapmak önemlidir önemli olmasına, fakat asıl önemli olan halkın içinde olduğu sanatsal gösterimler!
"Kadife Çiçekleri” tam bu aşamada yukarıda sıraladığım olumsuz çizgiden kendisini sıyırarak, izleyene ders niteliğinde mesajlar veriyor. Aile kavramının önemine dikkat çekiyor… Sevginin aşamayacağı güçlük olmadığını bildiriyor… Psikanalitik örgüler içinde kıvrılan konusu ile sunumunu daha da güçlendiriyor… Yazarın dil gücündeki güçlülük oyun boyunca karakter arası diyaloglarda ortaya çıkıyor. E tabi gösterimdeki oyuncuların oyunculuk yetileri de dikkat edilmesi gerekilen ayrı bir konu…
Paul Zindel Critical Perspective
Staten Island'da (New York City) dünyaya gelen yazarın ilk çocukluk yıllarında geçirdiği psikolojik bunalımlar, yazarlık serüveninde önemlidir. Babasının bir gece anısızın evi terk etmesi ve akabinde annesinin çocuklarına bakmak için verdiği uğraş; yazarın çok genç yaşta hayatla tanışmasını sağlamıştır. Staten Island'da kolej okurken para kazanmak için yazdığı küçük piyesler, o'nu ileride Amerika'nın bir numaralı dram yazarı yapacaktır. Fakat Paul Zindel'in hayat örgüsü bir o kadar da ilginçtir. Bir tv programında Charlotte Zolotow (Harper & Row Editörü) tarafında keşfedilişi yaşamının dönüm noktasıdır. Aslında kimya öğretmenidir. On yıl gibi azımsanmayacak bir süre öğretmenlik yaparak yaşamını sürdürmüştür. Oyun yazarlığının yanında, öykü kitapları da yazmıştır. “Kadife Çiçekleri”ndeki anne karakteri, kendi annesinin kopyası sayılabilir. Babanın evden çekip gitmesi ile annesi kendisini bütünüyle içkiye vermiştir. Zindel'in annesinin en büyük gayesi, çocuklarının rahat bir hayat sürmesidir. Paul Zindel, babası ile ayda bir kez görüşerek içindeki baba özlemini bastırmaya çalışmıştır. Babanın o'na maddi destek sağlaması da yaşamının dönüm noktalarının biridir.
Aile bunalımları ile geçen çocukluk yıllarının akabinde kendisini yazarlığa vermesi, bastırılmış duyguların açığa çıkmasını sağlar. “Kadife Çiçekleri”ndeki karmaşık aile örgüsü, annenin kızları üzerindeki etik baskısı, Zindel'in yaşamına ayna tutar. Yazara Amerika'da yazarlık alanında meşruluk sağlayan bir diğer önemli kitabı da “The Pigman” dır. 2003 yılında yaşama veda eden yazarın dünya oyun yazarlığı açısında yeri çok büyüktür.
Oyunun Konusu
Beatrice, ergenlik dönemindeki iki kızı ve para karşılığı baktığı Cici Hala ile aynı evde yaşamaktadır. Yaşantısı, çocukluğunda kurduğu hayallere benzemeyen Beatrice, yaşamın ona yüklediği sorumluluklardan yorgundur. Kadınlıkla çocukluk arasında sıkışan, epilepsi hastası büyük kızı Ruth'u ve tuhaf bir sessizlik içindeki asosyal kızı Tillie'yi tek başına büyütmektedir. Tillie'nin kendine ait dünyasında duyarlılıkla sarıldığı yegâne şey okuldaki fen dersleridir. Küçük kızın deney için evde büyüttüğü kadife çiçekleri tomurcuk açtıkça ailenin dışa kapalı dünyası da canlanmaktadır. Hayata karşı duyduğu öfkeye rağmen hayal kurmaktan vazgeçmeyen Anne Beatrice'in ise düşlediklerini gerçekleştirebilmesi için cesaretini toplayıp yaşamını değiştirmesi gerekmektedir. Bu gücü de bir türlü kendinde bulamaz. Ta ki beklemediği bir anda geçmişiyle yeniden yüzleşene dek…
“Kadife Çiçekleri” Uygulama Kritikleri Yönetenin oyuna nasıl ve hangi açıdan baktığına bakmakta büyük fayda var. Beatrice'nın yaşamına oturttuğu kızlarını ve hayatını sürdürebilmek için para karşılığı baktığı kadının halini çok güzel analiz etmiş Kadriye Kenter. Olayın merkezine oturttuğu karakteri Beatrice ile psikanalitik değerlendirmelere geniş yer ayırmış. Evde yeşeren kadife çiçekleri, evin yaşamdan beklentisini de arttırır. Sahnede işleyen konunun örgüsü değişirken Sayın Kenter, karakterler arası diyaloğun önemine dikkat çekiyor. Başta aymazlıkla başlayan örgü sonraları sevgi yumağına doğru hızla yol alıyor. Yöneten bunu başarıyla işlemiş.
Dekor Tasarımı'nda Ayçın Tar'a sorularım olacak? Öncelikle ahşaptan oluşturulan çift katlı yapının neden her yanı sönük? Renk kozmetiği denilen kavram arka plana itilmiş. Sonra arkaya yerleştirilen gazeteler neden Türkçe? Hatta birinin üzerinde “Sis ve Gece” filminin reklamı göze çarpıyor. İyi bir iş ortaya koyarsınız ama küçük küçük hatalar dekorunuzu alır başka yerlere götürür. Amerika'da geçen öyküde Türkçe gazeteler… Biraz daha dikkatli olmakta fayda var.
Tolga Çebi'nin müzikleri gayet hoş. Işıkta tek sorun şu ki, ışığın kesildiği sahnede aydınlanma nerdeyse tamamen devam ediyor. Oyuncuların yüzü görünecek diye, ortam epey ışıklandırılıyor. Flu görünse ne olacak? Gayette güzel olur.
Beatrice rolünde Cihan Bıkmaz'ın rol yetisine hayran kalmamak elde değil. Elinden düşürmediği içki şişesinin akabinde sevgisel eylemini ortaya koyması; çocuklarına yönelik içten davranışların sahnede yavaş yavaş pekişmesini sağlaması çok zor iş… Ama bu zor işin altından kalkmasını bildi Cihan Bıkmaz. Şu okuldan telefon geldiği sahnede telefona gelmemek için direndiği bölümde küçük sorunlar var. Sarhoş olmakla ayık olmak arasında gidip geliyor. Bölümün düzeltilmesi gerekli…
Tillie rolünde Yonca Cevher Yenel oyunun tamamında iyiydi. O'na tek sualim olacak: Utanan, çekinen Tillie'nin eylemi nasıl olmalı? Oyun boyunca çekiştirdiği eteği kopma noktasına geldi. Tamam utanma, çekinme duygusu muhakkak eylemle ifade edilir, ama bu eylem klasik etek çekiştirme hareketi ile mi yapılmalı? Nazan Koçak, Ruth rolünde epilepsi hastası kızı oynuyor. Psikolojik tahlilleri güzel yapmış Koçak. Belli ki rolüne hazırlanırken psikolojik yardımlar almış. Rolünün hakkını veriyor sahnede. Cici Hala'da Cihan İnan Bekar'ı bazı anlardaki hızlı tepkilerinden dolayı beğenmedim. Yavaş hareket eden karakterini bazı anlarda fazla bedensel eylem yükledi (1. perdede tuvalete gitme sahnesinde) Gülru Pekdemir'de oyunda ufakta olsa kendisine yer bulan diğer bir isim…
Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nu “Kadife Çiçekleri” ni sahneye bu denli güzel aktardığı için kutlamak lazım. Sezonun (mesajları açısından) en anlamlı oyunu “Kadife Çiçekleri”. Paul Zindel'in yazım gücüne şahit olmak istiyorsanız bu oyunu kaçırmayın derim.
Dip Not
1- Paul Zindel ile ilgili araştırma, dan Türkçe'ye çevrilerek alınmıştır ve yorumlanmıştır
Anahtar Kelimeler: kadife çicekleri, Bakırköy Belediye Tiyatrosu, Paul Zindel
0 Yorum