Bu sezon merakla beklenen birbirinden iddialı oyunlar seyirci ile buluşurken sanatseverlerin beklediği oyunlardan birisi de David Greig’in yazdığı ve Prof. Mehmet Birkiye’nin yönettiği Avrupa oyunuydu. 17 Ekim’de prömiyer yapan oyun 30 Kasım’da yaptığı gala ile basın ve sanat dünyasını ağırladı. Önümüzdeki günlerde İstanbul Devlet Tiyatrosu Cevahir sahnesinde temsilleri ile seyirciler ile buluşacak.
Net Bir Tarifi Olmayan; Avrupa!
Avrupa deyince herkesin aklına bir tarif geliyordur. Fakat asıl tarifi ya da çizilmesi gereken çerçeve yazarın ve yönetmenin niyeti ile belirlenmiş. David Greig 20’li yaşlarında yaptığı İnterrail seyahatinde kaleme aldığı bu oyunda karakterlerin çok derin bir psikolojik kişileştirmeleri mevcut. Aynı Cehov karakterleri gibi bu oyun karakterleri de çok derin kişileştirmelere sahip. Oyunun hikayesi Avrupa’da tam yeri belli olmayan bir kasabada ekonomik açıdan çökmüş bir kasabaya gelen iki göçmenin serüvenini konu alır. Oyun gitme ve kalma ikili karşıtları içerisinde geçer. Örneğin bir umut olarak kasabaya gelen iki göçmene ve Avrupa’dan başka yere gitmeme düşüncesine sahip SAVA karakterine karşılık hayatını sınırın ötesinde kazanan Morocco karakterinin oluşturduğu çatışma yer alır.
Yazar gözlemlediği Avrupa’yı çok iyi bir dramatik çatışma içerisinde bir oyun olarak sunmuştur. Tren rayları, bar kültürü, cinayetler, hümanizm, sınıf çatışması, cinsel özgürlük gibi bazı kavramlar net şekilde seçilmektedir. Oyuna feminist eleştiri getirebilmek de mümkündür. Kadınların kasabadan gitmesi ile erkeklere kalan kasabada şiddetin dozu artar ve kasabanın en değerlisi olan istasyon yok olur. Yine hikayede gitme-kalma çatışması sürerken en kolay gidebilen kadınlardır.
Yönetmen; Prof. Mehmet Birkiye
Avrupa oyununun Türkiye’de sahnelenmesi yönetecek bir yönetmen için bıçak sırtı bir konu olarak bir kenarda durmaktadır. Hele ki David Greig’in seyahatinde gerçek kişileri gözlemleyerek derin psikolojik kişileştirmelerden oluşan karakterle yazdığı bu oyun tehlikeli bir seçim haline gelebilir. İki handikabı beraberinde getirir. İlki çeviri handikabıdır. Yani çeviri istenilen merhalede olmayabilir. Çeviri esnasında bazı kişileştirmeler ve bazı durumlar kaybolabilir. İkincisi ise Türkiye’de Türk oyuncularla sahnelenecek bu oyunun Avrupa insanını anlatıyor olmasıdır. Çünkü Türkiye’de yetişmiş oyuncuların beden formu(postürü) ile Avrupa insanının beden formu aynı değildir. Saç tıraşından, el-kol hareketlerine, jest-mimiklerine kadar oyun atmosferini kurmak çokta kolay olmayabilir. Velev ki bu oyunda da bunu gördük. Yönetmenin ustaca kurduğu rejide oyun atmosferi Avrupa gerçekliğini verebildi. Fakat bazı anlarda istemsizce birkaç oyuncuda Türk beden formunu gördük. Ama ilerleyen oyunlarda oyuncular oyunla daha da bütünleştikçe bu durum da aşılabilir. Oyuna zarar veren bir durum değildi fakat düzeldiğinde oyunu kusursuz hale getirecek ufak nüanslardı.
Prof. Mehmet Birkiye daha önce kaleme aldığımız bir incelemede de söylediğimiz gibi Türkiye’de ki sayılı yönetmenler arasında görülmektedir. Yaptığı reji yorumları, kendine has üslubu ve yönettiği tüm oyunlarda bariz görülen uzun çalışmanın ürünü durumu yönetmene bu unvanı getiriyor. Prof. Mehmet Birkiye’nin yönetmenliği hakkında tiyatro yönetmenliği üzerine yazılmış bir yüksek lisans tezi de mevcuttur. Türkiye’de mevcut imkanlar şeraitinde sahnelenmesi zor olan bu oyunun da başarı ile üstesinden geldiği görülmektedir.
Etkileyici Bir Metafor; Kukla Kullanımı
Avrupa tiyatrosunda sık sık gördüğümüz çağdaş sahneleme içerisinde kullanılan kukla kullanımı bu oyunda da bir metafor olarak kullanılmıştı. Bu uygulamanın Avrupa tiyatrosundan ziyade yaygınlaşmaya başlaması Amerika’da Bread And Puppet Theatre olarak görülmektedir. Bu ek bilginin de verilmesi gerekmektedir. Türkiye’de de son 5 yılda birkaç oyunda kullanılmıştır. Onlardan birisi de bu oyundur. Oyun metninde geçen kasaya kurtların inmesi durumu etkileyici bir biçimde yapılan kurt kuklası ile verilmiştir. Oyuna rejisel açıdan farklı bir biçim kazandırdığı gözlemlenmektedir. Bu durum yine oyuna başarı kazandıran unsurlar arasındadır.
Oyunculardan Başarılı Performanslar
Daha önce de söylendiği gibi Avrupa oyunu Türkiye’de sahnelenmesi zor bir oyundur. Avrupa insanın beden formunu Türkiye’de yetişen bir oyuncudan almak zor bir durumdur. Çünkü yapacağı en ufak bir aşırılık karakterini karikatürize edebilir. Psikolojik kişileştirmesinin bozulmasına sebebiyet verebilir. Ya da oyunun aksiyon planının anlaşılmasını, metnin anlaşılmasını zorlaştırabilir. Metni tam çözümlememiş oyunculardan oluşan bazı oyunlar vardır; oyuncular her repliği oyunun en hikmetli sözü gibi söylerler. Dolayısıyla o oyunlar anlaşılmaz. İşte en gereksiz anda bu oyunda bir oyuncunun yapacağı karikatürize bir jest tüm oyun atmosferine ve metne zarar verebilir. Bu yüzden böylesine zor bir metnin oyuncular başarı ile üstesinden gelebildiği görülmektedir. Ara ara bazı anlarda birkaç oyuncuda Avrupa insanına mahsus olmayan Türk beden formu görülse de ilerleyen oyunlarda aşılabilecek küçük bir nüans olarak değerlendirmek gerekir. Doğal, sahici üslubu ile Atilla Şendil ve Salih Dündar Müftüoğlu, Adele(Masum,masumiyet) adının hakkını veren Eylem Yıldız, performansı ile Gülşah Fırıncıoğlu, Morocco karakteri ile Hakan Yeni, Berlin Karakteri ile Umut Tabak ve diğer yardımcı oyunculardan olan Gökay Akgör, Ferit Çelik, Ahmet Armutlu büyük alkış aldı. Oyunun koreografilerini yapan yine Türkiye’nin sayılı baletlerinden olan Alparslan Karaduman, dekor tasarımda Şirin Yenen Dağtekin oyunu tamamlayan başarılı isimlerdendi.
Oyuncuların yanı sıra teknik ekibe de değinmişken oyunun ışık, ses, projeksiyon uygulamaları başarılı iken küçük bir olumsuzluğu da bildirmek gerekir. Sahnenin teknik olanakları çokta yeterli değildi. Örneğin ışıklar oyun atmosferi kurulurken yaşam gerçekliğini çokta vermiyordu. Işıklar sahne üzerinde gerçeklik yerine yer yer mekanik bir görüntüsü vardı. Tabi bu durum tasarım ya da uygulamadan kaynaklı değil kullanılan ışığın kendinden kaynaklı bir durumdu. Bunu biraz daha açmak gerekirse şöyle söylenebilir; mesela yeni çıkan ışıklar sahne üzerine uygulandığında adeta bir gerçek dünya atmosferi oluşturmaktadır. Ama bu oyunda kullanılan ışıklar eski tip olduğundan sahnenin bir ışıkla aydınlatıldığı belliydi. Yani teknik olanaklar yetersiz denirken bu kast edilmekteydi. Daha iyi teknik imkanlarla daha büyük ve yeni sahnelerde kusursuz sahneleme yapılabilir. Ses kolonlardan kaynaklı biraz rahatsız edici şekildeydi. Özellikle tren sesleri bazen rahatsız edici duruma geliyordu. Eğer imkan olsaydı projeksiyon yerine mapping kullanılabilse daha seyirlik hazzı yüksek bir oyun olabilirdi. Ve belki ilk defa Türkiye’de mapping doğru yerde kullanılmış olabilirdi. Ayrıca son olarak David Greig’in gözlemlediği Avrupa’yı en anlaşılır şekilde yönetmenin yorumlayabilmesi için bu oyunun dramaturji çalışmasını yapan Doç. Dr. Selen Korad Birkiye’nin de oyuna büyük bir katkısı mevcuttur.
Yasin ÇETİN
30.11.2017
0 Yorum