
Emrah Uslu’nun yazıp yönettiği ve Dilek Denizdelen’in oynadığı, Türk tiyatrosu ve sinemasının unutulmaz ismi Adile Naşit, bu kez tiyatro sahnesinde hayat buluyor. Bu manşeti gördüğümde çok heyecanlandım. Ancak ne yazık ki bulamıyor adeta can çekişiyor. Hayat da olmamasına rağmen filmdeki görüntü ve sesi ile halen içimizi titreten Adile Naşit bu oyun ile açıkçası şaşırttı. Tabiki bir emek var ancak Naşit Türk tiyatrosu ve sinemasında unutulmaz efsaneler arasında yer aldığı için bu oyunla adeta vasattı.
Sıcacık gülüşüyle milyonların kalbine dokunan, kahkahalarının ardında derin bir yaşam hikâyesi saklayan Adile Naşit’in bilinmeyen yönlerini, başarılarını, acılarını ve unutulmaz anılarını sahnede görmek istedim, beklentim oldukça yüksekti. Hayal kırıklığı oldu ve hatda kendime gelemedim oyun sonrası. Ne söyleyeceğimi bilemedim. Belirli bazı detaylar güzeldi ancak yeterince işlenmemiş. Adile Naşit sahnede tam anlamıyla bir enerji topudur. Üzülmesi ağlaması yani her hali içinizi titretir ona baktığımızda veya işittiğimizde.

Emrah Uslu’nun yazıp yönettiği, Dilek Denizdelen’in performansıyla hayat vermeye çalıştığı bu özel oyun; izleyenlere hem kahkaha hem gözyaşı dolu bir yolculuk vadedemiyor.
Kahkahaların ardındaki gözyaşına tanık olun, Adile Naşit’in hikâyesiyle yeniden hayat bulun diyemiyorum . Çünkü, sahnede bir enerji topu göremedim, ses tonu yetersiz, bahsedilen gözyaşı yeterince dramatize edilememiş ve seyirciye geçmiyor. Birebir olsun demiyorum. Fakat, ses, beden dili, tavrı donıuk etkilemiyor yani tavlamıyor sizi, dolayısı ile enerjide beklentide düşüyor. Ben mi etkilenmedim diye şüpheye düştüm oyun boyunca, sahneyi dinlerken bir taraftan da seyirci takip ettim. Çoğu esniyor, çoğuda uyuyordu sıkılanların tepkisi ise bir an önce salondan çıkma sabırsızlığıydı. Enerji düşük,creşento yok, senkron ve metronomlar uyumsuz. Playback ler özensiz kalp sesleri vs.

Kostüm ve müzik fena değildi, aksesuarlarda. Ancak gereksiz beklemeler insanı yoruyor. Açıkçası net söylemeliyim ki , hanımefendinin oyunculuğu ile ilgili asla en küçük bir şüphem yok. Ancak bu rol için olmamış ses beden dili tavır jest mimik olmamış. Evet bir ara heyecanlandım Adile Naşit in “Tosun Paşa” filminde bir hamam sahnesi vardır ve o sahneyi canlandırdı başarılıydı güldüm alkışladım . Ancak hepsi bu kadar devamını bekledik heyecanla, fakat başka bir numara yok gelmedi. Sahnede arkaya sıra ile konulmuş fotoğrafları anlamadım küçüktü, sırası gelince tek tek yanıyor ama çok küçük tabi arka koltuklar göremez o fotoğrafları. Bunu bir barkovizyon ile arkadaki siyah perdeye yansıtarak resimleri büyüterek gösterebilirdiniz . Daha etkileyici olur ve bir sihir gibi kaybolunca daha etkili olurdu.
Daha başarılı olmak için yanlışların düzeltilmesi gerekir. Adile Naşit’i yapmak büyük bir cesaret tebrik ediyorum. Ancak hakkını vermeniz gerekiyor. Yakalamışsınız aslında bazı detayları. Komedi ve dram unsurları dahanetkili başarılı bir şekilde dramaturji yapılsa harika olurdu. Doğruları yazmam sizdeki cesareti takdir ettiğim için. Bunlar düzelirse belki oyunun rengide enerjisi de yükselecek ve uzun yıllar devam edecek. Evet oyunda bir ışıltı var ancak bu ışıltı oyuncunun aurası , ışığı sahnede ne kadar ışıldayıp devleştiği ile ilgili orantılı ve etkili olabilir.
Bizler ben tiyatro insanıyım deyip o değerli eserleri yada insanları alıp sahnede yorumluyorsak hakkını vermeliyiz. Olmuyor bu şekilde olmaz, yapılan bir çok oyunda bu kadar özensiz ve bu kadar dikkatsiz davranıldığı için tiyatroların, oyunların geldiği durumu görüyoruz. İçler acısı bu özensizlik hepimizi yok etti etmeye de devam edecek. İzlediğimiz oyunların yüzde sekseni kötü. Lütfen biraz daha özen gösterelim. Şunu hiç bir zaman unutmayalım tiyatro parasız yapılacak bir sanat dalı değil ve çok ama çok çalışmak gerek . Yoksa imkan ve çabanız çalışma disiplininiz yapmayın efendim ayağımızı yorganınıza göre uzatalım ve uzun süre bu konuda çalıştıktan sonra sahneye çıkalım.
Yönetmen Emrah Uslu ve oyuncu hanımefendi lütfen kızmasın bana . Sanki bu oyuna patlamış yada kasıtlı yapıyorum gibi görünebilir, asla değil. Çünkü bu oyunda çok iyi olabilecek bir potansiyel var. Ekinimizin de çok güzel bir enerjisi var. Daha iyi olabilmek için oyunu tekrar gözden geçirmenizi önemle rica ediyorum.
Bunlar benim düşüncelerim ve benim gözlemlerim. Benim beğenmediğimi başkaları beğenebilir. Saygı duyarım.

Adile Naşit;
1930-1987 yılları arasında yaşayan Adile Naşit, 30 yılı aşan sanat hayatıyla yaşadığı dönemin siyasi, ekonomik ve toplumsal koşullarının Türk tiyatro ve sinema tarihindeki değişimlerine yakından şahit olmuş sanatçılardandır. Tiyatro kariyerine 1944 yılında, 1913'te Darülbedayi adıyla kurulan ve Cumhuriyet'in ilanından bir süre sonra belediye himayesinde gelişen İstanbul Şehir Tiyatroları'nda başlamıştır.
Adile Naşit'in sanat hayatının ilk yılları, ilk Türk tiyatro dergisini çıkaran, çocuk oyunları da sahneleyen ve tiyatro okulları kurulmasını önemli bir konu olarak gündeme taşıyan bu kurumda geçmiştir. 1950'de çok partili döneme geçilmesi ve liberal ekonomi politikaları izlenmesiyle sanatta devlet desteği önceki dönemlere göre azalmış, özel tiyatro girişimleri ise artmıştır.

1945'te kurulan ve Naşit'in 1950'lerin başından 1961'e kadar sahne aldığı Karaca Tiyatrosu bu dönemin özel tiyatrolarından biridir. Karaca Tiyatrosu, 1955'te açılan tiyatro binası ile bina yetersizliği döneminde İstanbul'a turneye gelen topluluklara sahne sağlayan bir tiyatro kurumudur. 1960'lı yıllarda, Türkiye'de ve dünyada görülen kültürel hareketlenmenin etkisiyle tiyatro topluluklarının sayısında artış yaşanmıştır.
Adile Naşit'in 1962'den 1975'e kadar kadrosunda olduğu Gazanfer Özcan-Gönül Ülkü Tiyatro Topluluğu, "tiyatronun altın çağı" olarak adlandırılan bu dönemde kurulup uzun yıllar ayakta kalan ve meddahlık ile tuluat geleneğinden yararlanan popüler halk tiyatrosu örnekleri sahneleyen bir topluluktur. 1970'ler ise Naşit'in sinema yapımlarına ağırlık verdiği bir dönem olmuştur.

Yıl bazında çekilen film sayısının artması ve renkli filmlerin başarısı sektörü olumlu yönde etkilerken ekonomik kriz, televizyonun yaygınlaşması, seks filmlerinin aileleri salonlardan uzaklaştırması ve sansür baskısı sinemanın karşılaştığı zorluklardandır. Bununla birlikte, Naşit'in rol aldığı Hababam Sınıfı serisi ve Süt Kardeşler gibi komediler, aileleri sinemaya çekebilmiş ve gişede istikrarlı başarılar sağlamıştır.
Televizyonun sinemaya güçlü bir rakip olduğu 1980'lerde televizyonda da çalışan Naşit, TRT'de Uykudan Önce adlı çocuk programını sunmuştur. Bu çalışmada Türk tiyatro ve sinema tarihinde yaşanan gelişmeler ve ailesinin sanatsal geçmişi incelenerek Adile Naşit'in kariyerinin nasıl şekillendiğine odaklanılacaktır.
Sanatçının yaşadığı dönemin politik ve ekonomik hayatının kültürel alana nasıl yansıdığı sorgulanarak Adile Naşit'in içinde yetiştiği ve ailesinin de bir parçası olduğu sanat camiasının sanatçının kariyerine etkisi incelenecek ve sanatçının tiyatro ile sinemaya olan katkıları üzerinde durulacaktır. (*)
Kaynak;
Tez (Yüksek Lisans) - Yıldız Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020 (*)
Fotoğraf: Kamil Hızer
Anahtar Kelimeler: adile naşit, dilek denizdelen
0 Yorum