Arnold Wesker, yazdığı sıra dışı oyunlarla asi gençliğin sesi olarak yeni bir anlayışın habercisi olmuştu. O dönemlerde yaptığı çalışmanın fütürist tiyatronun bir örneği olduğu düşünülse de The Kitchen oyunuyla Avrupa’ya farklı bir ses getiren Wesker, farkında olmadan 2000’li yılların yeni düzen teatral anlayışını o yıllardan belirlemeyi başarmıştı. Carly Churchill, Jez Butterworth, Tracy Letts, David Eldridge, Sarah Kane, Martin Mc Donagh, Philip Ridley, Mark Ravenhill, David Mamet 1990’lardan başlayarak günümüze kadar süren ve uzunca bir süre devam edecek olan günümüz tiyatrosunu şekillendirmeyi başardılar.
"In your face" (yüzünüze karşı) sözcüğü ilk kez Simon Gray’ın prömiyeri 2001 Şubat'ında Londra'da yapılmış olan Japes oyununda yer alan bir konuşmayı anlatmak amacıyla kullanılmıştır. İngiliz tiyatro eleştirmeni ve Boston Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Aleks Sierz kullanılan bu kavramı kendisine mal ederek In-Yer-Face Theatre adlı kitap yazarak, ortada duran bu akımı bilimsel bir alana taşımayı başarmıştır. Seyirci ile oyuncuları burun buruna getiren İn Yer Face, şaşırtıcı bir takım olayların ışığında gelişen konu örgüsü ile seyirci de şok etkisi bırakmakta; izleyenleri etki altına alarak oyunla gerçek yaşamı bütünleştirmektedir.
Avrupa toplumunun 1950’li yıllardan başlayarak yeni bir döneme geçişi politik alandan sanatsal alana dek her şeyi bütünüyle değiştirmiştir. Savaş sonrası kafa bulanıklığının ortadan kalkması ile düzenler, sistemler bambaşka boyutlara doğru taşınmıştır. Ekonomik olarak hızla büyüyen bir toplum, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki refah seviyesine doğru yol alırken toplumsal yaşantısını da değiştirmiştir. Sovyetler Birliği’nin fikirsel yayımcılığı ile ABD’ nin kültürel yayımcılığı arasında kalan insanlarda fikir belirleme kaygısı artmıştır. Bunların neticesinde soğuk savaş kıskacından sıkılan bir grup genç sanatçı, politik sanat çizgisinden çıkarak aykırı dünyanın sesi olmaya karar kılmışlardır. Teatral alanda fütürizm etkisi ile hareket eden yazarlar 1990’lı yıllardan sonra ortaya çıkan tek kutuplu dünya ile kendilerine yön vermeyi başarmışladır. İn Yer Face’ in doğuşunu resmeden sanatçılar; artık fabrikada çalışan bir işçiyi ya da zenginlik içinde süre giden yaşamları kendilerine konu edinmeyeceklerdir. Sapıkça seks fantezileri yaşayan bir grup insan, Irak Savaşı’na katılarak masum insanları öldüren bir asker, intihar etmeden önce tüm ailesini yok eden sapkın kişiler oyunların baş kahramanlarıdır. İngiltere’de “Black Box” (Kara Kutu) isimli tiyatro yarışmasının hemen akabinde özellikle de gençler arasında bir anda patlayarak sarsıcı bir hale dönüşen İn Yer Face, Avrupa’nın tüm büyük şehirlerinde yaşanılan yer altı dünyasının fotoğrafı olarak karşımıza çıkmıştır. Tabu olarak görülen ve yanı başımızda ceriyan eden, ahlak yönünden sınırları yıkan konular 2000’li yıllarda tiyatro sahnelerinin vazgeçilmezleridir.
İn Yer Face oyunları, seyircileri oyuncularla dar bir sahnede saatlerce baş başa tuttuğu için, oyunlarda ilgi ve merak son derece üst seviyededir. Dünyanın en önemli yazarı olarakta tanımlayabileceğimiz Philip Ridley örneğinden yola çıkarsak söylediklerimizi gayet net algılayabiliriz. İngiltere’de ahlak yoksunu bir yazar olarak bilinen Ridley’in Kürklü Merkür adlı oyunu, öteki dünya kavramının abartılı ama müthiş bir sunumudur. İki erkek kardeşin zenginleri mutlu etmek için on üç ile on beş yaşlarında uyuşturucu ile uyutulmuş çocukları pazarlamalarını konu edinen oyun, günümüze dek gelen ahlak kavramını yerle bir etmiştir. Türkiye’de bu oyunu sergileyen Tiyatro Dot, abartılı olarak görünen konuyu yazardan bile daha sert bir şekilde sahneye aktararak seyircilerde inanılmaz bir merak dürtüsü oluşturmuştur.
Avrupalı özellikle de İngiliz yazarların çalışmaları ile tüm dünyaya yayılan akım sinemaya da sıçrayarak büyümeye devam etmiştir. Tracy Letts’in yazdığı Bug (Böcek) adlı oyun 2006 yılında Hollywood’da film olarak çekilerek tüm dünyaya gösterilmiştir. Amerikalı senaryo ve oyun yazarı olan David Mamet’in Postacı Kapıyı İki Kez Çalar senaryosu 1981 yılında –ki dünyaca ünlü bir konudur- The Winslow Boy adlı oyunu ise 1999 yılında filme alınarak bu akımın yükselişini simgelemiştir. Yine Mamet’ in dünyaca ünlü oyunu Ördek Muhabbetleri akımın önemli bir yapıtıdır. Bu oyun Akbank Sanat Tiyatrosu tarafından Türkiye’de tiyatro severlere sunulmuştur. Yine Amerika’nın dünyaca ünlü yazarı Neil Labute bu akımı sinemaya taşıyan önemli bir isimdir. Şeylerin Şekli oyunu tüm dünyada çığır açarken –bu oyun da Akbank Sanat Tiyatrosu tarafından tiyatro severlere aktarılmıştı- 2002 senesinde çekilen Possession (Tutku) adlı yapıtıyla İn Yer Face mantığını sinemaya iyice oturtmuştur. Cesurca gösterilen sahneler ve seks olgusunun kural dışı sunumu seyredenleri büyülemiştir.
İn Yer Face, sistem içinde asi kimliğe bürünen gençliğin bir başkaldırısı olarak da değerlendirebilir. Dünya müthiş bir belirsizliğin içinde yol alırken, insanların gündelik yaşantıları karmaşık ve anlaşılmaz boyutlara doğru kaymıştır. Doğal kaynakların azalımıyla, savaşların artışıyla, sistem içinde acımasızca çalışmaya mahkum edilen yeni kuşak gençlik kendisine bu akımı çıkış kapısı yapmıştır. 1999 yılında David Fincher’in çektiği Fight Club (Dövüş Kulübü) adlı film, 2000’li yıllara giriş yaparken bu akımı resmeden muhteşem bir konudur. Kuralsız bir toplum oluştururken kendi kuralları ile acımasız bir dünya oluşturan insanların hayatları kışkırtıcı bir şekilde beyaz perdeye aktarılmıştır. Senaristlerin, İn Yer Face ile bağlantıları tiyatro metinlerine de yansıyarak Hollywood’ dan tüm tiyatro salonlarına yansımıştır. Labute, Mamet, Letts söylenilen bu durumun önemli birer örneğidir.
İn Yer Face dünyada tiyatronun dışına çıkarak sinemada da yayılırken, Türkiye’de çağdaş tiyatro yönetmenleriyle ve gruplarla yeni yeni bir ivme kazanmıştır. Bu akımın oyunlarını Türkiye’ye ilk kez getiren Tiyatro Dot, başarılı genç ekibiyle İn Yer Face tiyatrosunu bizlere kazandırmıştır. (Kürklü Merkür oyununu bunun dışında tutuyorum) BryonyLavery’in Frozen (Donmuş), Anthony Neilson’ ın The Censor (Sansürcü), Carly Churchill’ in Far Away (Çok Uzak), David Horrawer’ ın BlackBird (Karatavuk) oyunlarını ve bir çoklarını başarıyla sunan grubun bu akımı bizlere sunma gayreti yadsınamayacak bir gerçektir. Yine Akbank Sanat Tiyatrosu’nda oynanılan oyunlar, Tiyatro Z’ nin özellikle de Shan Khan’ ın Dua Odası oyunu, Ve Diğer Şeyler Topluluğu’nun uğraşları, Garaj İstanbul’da sergilenen gösteriler İn Yer Face akımını Türk Tiyatrosu’nun içine iyice yerleştirmiştir.
Mehmet Ergen, Murat Daltaban, Emre Koyuncuoğlu, Cem Kenar, Yeşim Özsoy Gülan gibi çağdaş teatral tekniklerle dolu yönetmenlerin büyük uğraşlarıyla Türkiye’ye gelen akım, dünya sanatıyla bizleri hızla kaynaştırmaya devam etmektedir. 2000’li yılların vazgeçilmez yeni akımı; ahlak kurallarını zorlayan konularıyla, sapkın ilişkileriyle ve görmek istemediğimiz öteki dünyanın sorunlarıyla uzunca bir süre daha bizle bir bütün olarak kalacağı kesin.
Anahtar Kelimeler: İn Yer Face, Arnold Wesker
0 Yorum