WESTEND: “İkiyüzlü Batıyı Anlatan İki Küçük Tabut!”
Alman yazar Moritz Rinke‘nin yazdığı, Hakan Saygun‘un çevirdiği ve Tuğsal Moğul’un yönettiği Westend adlı oyun DasDas’ ta sahne yolculuğuna online olarak devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde izlediğimiz gösteri, güncel kapitalist eleştiriler sunması açısından son derece önemli bir noktada duruyor. Oyun daha önce Berlin’de çeşitli şekillerde sahnelenmiş, fakat Avrupa’da çokta bilinen bir metin olma özelliğini taşımıyor. DasDas’ ın birbirinden genç kadrosunun elinde şekillenen Westend; Evren Bingöl, Gün Koper, Mert Fırat, Naz Çağla Irmak, Tülin Özen ve Pervin Bağdat’ ın ekip çalışması ışığında içinde yaşadığımız dünyanın çarpık yapısını cesurca göstermesi açısından farklı bir çalışma!
Bundan önce Türkiye’de kapitalist sisteme yönelik sahnelerden yoğun biçimde saldırıların olduğu oyunlar izlemiştik; fakat metinler günümüz şartlarından çok uzaktı. Westend özellikle son iki sene içinde gördüğüm en güncel sahneleme yapısına sahip. Oyun yeni evli Eduard ve Charlotte’ un Westend bölgesinde aldıkları evlerine taşınmalarıyla başlar. Charlotte mütevazi bakış açısı içinde, babasından kalan tablonun satılmasıyla kazandığı küçük evine bir takım dokunuşlar gerçekleştirmek istemektedir. Estetik cerrahı, sonradan görme olan Eduard ise evlerine ‘villa’ diyerek, elde ettikleri bu küçük burjuvazi konumu daha büyük bir algıya dönüştürme çabası içine girer. Bu arada genç çiftin ortak arkadaşı olan, sınır tanımayan doktorlar üyesi hekim Michael eve ziyaret gerçekleştirmiştir. Michael ile Charlotte arasında tuhaf bir geçmiş olduğu ilk karşılaşma anında belli olur. Eduard’ ın ilişkisi olduğu Lili de bu olayların içine dahil olunca, Westend oyunu farklı bir konuma doğru sürüklenir. Lili’ nin babası ve sevgilisi eve misafir olarak gelirler ve olaylar tam anlamıyla arapsaçına döner.
Oyunun temel iki noktası bulunuyor. Birincisi; bolluk içinde yaşayan, dünyadan soyutlanmış zengin ve şımarık Avrupalıların kendileri haricinde olan insanları ‘diğer’ olarak sınıflandırmaları. İkincisi ise; batılıların sömürge mantığının sonucu olarak dünyadaki insanların açlıkla, savaşla boğuşmaları. Konuda Charlotte operada istediği rolü alamadığı için bunalıma girerken, estetik cerrahı olan Eduard’ ın tek derdi eviyle, oturduğu semtle çevresine hava atmak. Önce ‘sınır tanımayan doktorlar üyesi’ olduğu için pek bir hoşlandığımız, ama aslında kendisi için çıkış yaparak bir kaçış içinde olduğunu anladığımız Michael’ ın ise kıskançlık krizleri içinde Eduard’a saldırması ise ayrı muamma. Lili’ nin babasından kaçarak çarpık bir ilişkiye girmesi ise büyük bir travma. Lili ile babasının sevgilisinin çarpışması da ahlaki olarak çöküşün son resmi oluyor. Ve şok sonu zaten sizlere hiç anlatmayayım. Konu ile ilgili spoiler vermeye devam edersem kimse oyunu izlemez!
Charlotte rolünde karşımıza çıkan Tülin Özen rolünün hakkını dört dörtlük vermiş. Eski sevgiliyle eşi arasında mekik dokuyan psikolojik gelgitler ve eşinin umarsız davranışları karşısında çaresiz kalan kadının tüm duygusal yapısını sahnede izliyoruz. Kendisi için ‘oyunun en iyisi’ diyebilirim. Eduard’da Mert Fırat’ ın oyunculuk analizi son derece etkili oluyor. Sadece kendisini düşünen, içine düştüğü acizlikle eşini aldatmada beis görmeyen; egoist, gözünü kazanma hırsı bürümüş karakterin tüm devinimlerini oyun içinde an be an hissettik. Michael karakterinde Gün Koper’ in takıntılı travmatik, kıskanç tavırları Westend oyununun sınıfsal ayrım mantığını apaçık ortaya çıkarmış. Naz Çağla Irmak Lili rolünde sahnelerde gelecek vaat ederken, Lili’ nin babası rolünde Evren Bingöl kısa sahnesinde burjuva mantığının ne olduğunu apaçık sergilemiş. Pervin Bağdat’ ın Rus sevgilide oyunun ‘ahlak’ yapısına yaptığı gönderme son derece çarpıcı!
Yönetmen Tuğsal Moğul’ u Lili ile Charlotte’ un birbirlerine göğüslerini gösterdiği sahnede hiç mi hiç beğenmedim. Eğer o sahnede kadınlar neredeyse birbirlerine sarılarak bu eylemi gerçekleştirecekse o zaman gösterideki gerçekliği ne yapacağız? Ben seyirci olarak bu çarpık eylemi görmeliydim, eğer göremiyorsam bu sahne olmasa daha doğru olurmuş. İkinci perdedeki tabutların üzerinde yapılan parti görüntüsü ise son derece harika bir düşünce! Libya’da ölen çocuklara gönderilmek üzere hazırlanan ama yerine ulaşmayan tabutların üzerinde zengin elitlerin parti veriyor olması son derece manidar! Ayrıca İstanbul’a ve Türkiye’deki demokratik sisteme yapılan eleştiriler ‘cuk’ diye oturmuş!
Westend konusu ve anlatımı itibariyle ahlaki yönden yozlaşmış batı toplumunun nasıl acizlik içinde can çekiştiğini sert bir şekilde tiyatro sahnesinden gösteriyor. DasDas’ ın genç ve etkileyici kadrosunun başarısını mutlaka izlemelisiniz!
Anahtar Kelimeler: dasdas, dasdas sahne, westend, moritz rinke, tuğsal moğul, evren bingöl, mert fırat, gün koper, naz çağla ırmak, Tülin Özen, Pervin Bağdat, Yaşam Kaya
0 Yorum