Ne hazindir ki insanoğlu, her daim kendinden önceki dönemi arar ve özlem duyar. Geçmişin daha güzel günler barındırdığı zannıyla önceki hayatlara atıflarda bulunur. Her şeyin daha kötüye gittiği düşünülür. “Eskiden” diye başlanır söze ve maziye güzellemeler dizilir. Oysa her dönem kendi içinde iyiyi kötüyü, güzeli çirkini, doğruyu yanlışı barındırmaktadır. Her devrin kendine göre olumlu olumsuz yanları bulunmaktadır. Ne yazık ki her devirde zulümler, yok etme çabaları, ırkları, mezhepleri, inançları, farklı fikirleri ortadan kaldırma gayretleri mevcuttur. Bütün tarihçiler, bir dönemi veya olayı ele alırken bulunduğu dönemi göz önünde bulundurarak değerlendirmemiz gerektiğini salık verir. Dönemi içinde değerlendirdiğimiz zaman, daha uzaktan bir gözle baktığımızda elbette objektif değerlendirmeler yapmak mümkündür. Ancak haksızlıkların, katliamların, adaletsizliğin açıklamasını, herhangi bir nedene yaslamak mümkün değildir, olmamalıdır. Hangi dönemde olursa olsun yapılan bir haksızlık durumu varsa onu dillendirmekten kaçınmamalıdır. Elimizdeki imkânlar neyse bütünüyle karşı duruşumuzu belli etmeliyiz; kimimiz bir eylemle, kimimiz bir eğitimle, kimimiz bir yazıyla, kimimiz ise bir tiyatro oyunuyla…
USTALAR BİZİ UYARIYOR…
Rutkay Aziz ve Taner Barlas… İki önemli sanatçı… Bir tiyatro oyunu ile adaletsizliğe karşı duruşlarını, haksızlıklar karşısında seslerini yükselttiklerini en iyi şekilde bizlere gösteriyorlar. Bu iki ismin Türkiye tiyatrosu ve sineması için ne denli büyük bir öneme sahip olduğunu söylememe gerek yok. Zaten bunu yapmaya kalkışacak olursam illa ki eksik bir anlatımda bulunacağım. İki değerli sanatçı da tiyatro sanatı için yıllarını, gönüllerini vermiş isimler. Birçok sanatçıya ışık tutmuş, birçok tiyatro mekânının ayakta durması için çaba sarf etmiş, tiyatro sanatının varlığının devam etmesi için hayatlarını ortaya koymuş, nice zorluklar yaşamış böylesi değerli sanatçıları anlatmak bazen yersiz bir çabadan öteye gitmemektedir. Onlardan, erdemli ve ilkeli bir tiyatro uğruna çekmiş oldukları sıkıntıları dinlemek bile kıymetlerinin bilinmesi için kâfidir diye düşünüyorum. Ustalar bu kez, yaşamın bel kemiği olan adalet olgusunu işleyen bir oyunla karşımızdalar.
AYSA PRODÜKSİYON TİYATROSUNDAN…
AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu tiyatro severlerin birçoğunun malûmu olan bir kurum. 1985 yılından itibaren Ankara Sanat Tiyatrosu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, Kent Oyuncuları, Dostlar Tiyatrosu gibi önemli tiyatroların oyunlarını Anadolu’da birçok kentin seyircisine ulaştıran, 2002 yılından bu yana da kendi bünyelerinde oyunlar yapan bir kurumdur. Birbirinden değerli birçok sanatçıyı bir araya getirip büyük organizasyonlarla büyük seyirci kitlelerini çekmesi açısından tiyatromuzda özel bir yere sahip olan AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu bu defa Rutkay Aziz ve Taner Barlas isimlerini aynı oyun içerisinde bir araya getirerek seyirciyle buluşturuyor.
ADALET SİZSİNİZ!... Sokrates’in idam edilmesi, ünlü bilim adamı Galileo’nun sırf kilise menfaati namına ömür boyu hapse mahkûm edilmesi, 1927 yılında Amerika’da, hiçbir mesnede dayandırılmadan idam edilen Sacco ve Vanzetti adlı iki göçmenin idam edilmesi… Tarihin kaydetmiş olduğu bu üç adalet ve yargılama faciasından yola çıkarak bizlere bir şeyler hatırlatılıyor. Çevremizde olanlara ve gündemimizde yaşatılanlara bir kez daha dikkatlice bakmamız gerektiğini salık veriyorlar. Aslında yaşatılan bu adaletsizliklerin hala devam ettiğini, “geçmiş” gibi izlediğimiz bu olayların aslında hiç geçmediğini ve bizler susmayı sürdürdükçe de bu olayların devam edeceğini söylüyorlar. Bir bakıma sanatçılık vazifelerinin gereği olarak, daha doğrusu haksızlıklara dur demeyi şiar edinen bir erdemle, bizleri yüksek sesle uyarıyorlar. “Adalet sizsiniz!” diyerek…
TOPLUMA “ADALET SİZSİNİZ!”, İŞLEYEN ÇARKA İSE “ADALETSİZSİNİZ!”
Bu dönemde yaşanan ve yaşatılan adaletsizlikleri, hukukî çarpıklıkları konu alan oyunların birçoğu ne yazık ki daha çok ideolojik reflekslerle ve sloganik beyinlerle yazılıyor. Bu tür oyunların yazarları, seyircisinin hangi zihniyetten olacağını daha baştan belirleyip, olayları temel değerler noktasından değil de direkt olay bazlı değerlendiriyorlar. Ve bir kitleyi aleni şekilde karşılarına alarak yazıyorlar. Oyun cümleleri ise çok didaktik oluyor. Mesaj oyun alt metninde değil de kör göze parmak şeklinde sunuluyor. Ancak yazar Ümit Denizer; içinde bulunduğumuz dönemde yaşanan kimi hukuksuzlukları olay, kitle veya grup ismi vermeksizin temel değerlerden olan “adalet duygusu”nu baz alarak işlemiş. Bu işlemeyi, tarihin kaydetmiş olduğu bilinen hukuk dışı yargılamalar ve bu yargılamalar sonucunda alınan kararlar üzerinden yapmış. Oyunda, felsefe dünyasının önde gelen düşünürlerinden olan, kendisinden sonra gelen birçok filozofu etkileyen, Kant’ın “ideal akıl”, Hegel’in “her zaman yaşayan biri” olarak nitelendirdiği, sorgulamanın ve aklın doruk noktasındaki Sokrates’in öğretilerinin toplumu bölmek ve gençliği sapkın yollara itmek suçlamasıyla, sırf bir takım demagogların etkisiyle, Atina Halk Jürisi (500’ler Meclisi) tarafından hiçbir somut sebebe dayandırılmadan baldıran zehri içirilerek idama mahkûm edilmesi, modern bilimin babası olarak bilinen, pozitif bilimlerde birçok kuramın açıklayıcısı olan, din ile bilimin birbirine müdahale etmemesi gerektiğini savunan Galileo Galilei’nin ömür boyu mahkûmiyeti, Sacco ve Vanzetti’nin sırf 1900’lü yılların başındaki Amerika’nın girmiş olduğu göçmen avına kurban gitmeleri ve yargılama sonucunda delilsiz bir şekilde idam edilmeleri anlatılıyor. Ancak bu olaylardan yola çıkarak dönüp günümüze bakıyoruz. İnsanların, tabu diye yutturulan olguları sorgulamalarını istediği için “toplumu bölüyor, manevi değerleri aşağılıyor” diye suçlanan sanatçıları, sırf insanlara kendini din adamı diye yutturan, cemaatler kurup insanların dini ve milli duygularını sömüren insanların varlığından yüksek sesle bahsedip onları eleştirdikleri için cezaevlerinde yok yere tutulan bilim insanlarını, hiçbir mesnede yada belgeye dayandırmadan yıllardır hapislerde çürütülen canları görüyoruz. Milattan önce 5. Yüzyıldan bu yana ne yazık ki bazı şeyler hala aynı acımasızlıkla sürüyor. Zaten beynimizde kampanalar çalan bu zulümleri oyun sayesinde bir kez daha idrak etmek içlerimizdeki sancıyı bir katre daha arttırıyor.
Oyunda Rutkay Aziz ilk epizotta Sokrates’i oynarken Taner Barlas kimi zaman 500’ler meclisinden bir üye, kimi zaman yargıç karakterini seyirciye aktarıyor. İkinci epizotta ise Galilei’yi Taner Barlas oynarken Rutkay Aziz kâh Galilei’nin meraklı bir çırağını kâh bir rahibi canlandırıyor. Son epizotta, Sacco’yu Rutkay Aziz oynarken Vanzetti’yi ise Taner Barlas oynuyor. Her iki usta oynadıkları karakterlerin dönemlerinde edinmiş oldukları misyonları ve savunmuş oldukları düşünceleri özümsemiş şekilde sahnedeler. Aynı zamanda bu tarihi kişiliklerin karakterlerini ve mizaçlarını da çok doğru analiz edip bedensel hareketlerini de ona göre uyarlamışlar.
Oyunun sahne ve kostüm tasarımları Metin Deniz’e ait. Kullanılan kuklalardaysa Bülent İşcan imzası bulunuyor. Sahne tasarımında yer alan, oturan heykeller, iki oyuncunun haricinde aynı anda sahnede olması gereken diğer kişilerin de yerini dolduracak nitelikte pratik ve zekice hazırlanmış. Canlandırılan karakterlerin uğraşlarını da birkaç simge ile başarılı bir şekilde aktarmışlar. Oyunun kostümleri ise dönemine ve kahramanların kullanmış oldukları asli kıyafetlere sadık kalınarak tasarlanmış.
Rutkay Aziz ve Taner Barlas gibi iki değerli sanatçının yeni bir oluşumla tiyatro severlerin karşısında var olmaları Türkiye tiyatrosu adına büyük bir kazanımın devamı anlamına geliyor. Gerek bu oyunla gerekse hazırlayacakları başkaca oyunlarla kendilerini uzunca yıllar izlemeyi temenni ediyorum.
Anahtar Kelimeler: Adalet Sizsiniz, perdeci oyuncular
0 Yorum