Şimdi düşünüyorum da, Ece Özdikici ile ilk tanışmam " Romeo ile Juliet " ile olmuştu, hemen sonrasında " Tehlikeli İlişkiler ", " Kargaşa ", " Rain Man ", " Hayrola Karyola", " Salıncakta İki Kişi " ve Ece Özdikici'yi bambaşka bir doruğa taşıyan " Miss Turkey " oyunları geldi.
Ece Özdikici ile röportaj yapmaya karar verdiğimde, hemen oyunun Yönetmeni Nihat Alpteki'yi aradım, " Miss Turkey " ve Ece Özdikici'yi sordum :
" Ali Cüneyd Kılcıoğlu'nun bu oyununu dört yıl önce okumuş ve çok etkilenmiştim. Hatta o günlerde bir sahneleme dosyası bile hazırlamıştım. Oyunumuzun Proje Tasarımcısı Mustafa İri, Yapımcımız Abdülsamet Kılıç ile bir proje üretmeyi konuşurken Mustafa'nın aklına ' Miss Turkey ' oyunu ve Ece Özdikici geldi. Sonra mucizevi bir şekilde oyunu benim yönetmem gündeme geldi. Ece Özdikici'nin oynayacağını öğrenince hemen kabul ettim. Çünkü ben, tiyatro sanatını hala oyunculuk sanatının merkezde olduğu bir sanat olarak, kabul ediyorum. Ece Özdikici ile metni tartışmaya başladığımız ilk andan, seyirci ile buluştuğumuz ana kadar metni birlikte çözümledik, kısaltmalar yaptık onun güçlü sezgileri ve disiplinli çalışma temposu, hiç kuşkusuz bu metnin en büyük şansıydı. Kendini değil, hikayeyi samimiyetle anlatma amacını daha çok gözeterek, derin potansiyelini prova süresince cömertçe ve tutkuyla ortaya koydu. Şimdiye kadar çalıştığım çok değerli oyuncular gibi Ece Özdikici de, bana çok şey kattı ve onun zekası ve duyarlılığı benim bu sahneleme sürecindeki en büyük ödülüm oldu. Şimdi seyircilerin Ece Özdikici'nin performansından çok etkilenmesi yanılmadığımı gösteriyor."
Ece Özdikici İzmir Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Resim Bölümü'nü, Üniversitede Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Ana Sanat Dalı Oyunculuk Bölümü'nü bitirdi. Konservatuarda okurken, Dostlar Tiyatrosu’nda Zeliha Berksoy’un asistanlığını yaptı, “ Üç Kuruşluk Opera” adlı oyunda Polly karakterini canlandırdı.
- " Sezuan’ın İyi İnsanı" nın sizin için önemi neydi ?
- " Sezuan’ın İyi İnsanı”, profesyonel tiyatroda yer aldığım ilk oyundu. Mezun olduktan sonra Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda önce bu oyunun asistanlığını yaparak başladım. Ali Taygun'un asistanlığını üstlenmiştim. Oyunda yer almam ise oldukça ani bir şekilde gerçekleşti.
Bir gün, oyundaki bir arkadaşımız annesinin rahatsızlığı nedeniyle sahneye çıkamayacağını bildirdi. Oyun iptal edilemeyeceği için benim sahneye çıkmam önerildi. Asistan olarak provalarda hep yanlarında olduğum için oyuna ve metne hâkimdim zaten. Aynı zamanda sufle de veriyordum, bu yüzden teksti büyük ölçüde biliyordum. Kısa bir sürede ezberi toparlayarak, sahneye çıktım.Bu beklenmedik başlangıç, benim için çok değerli bir deneyime dönüştü. Sonrasında oyunda rol aldım ve devam ettim. Ayrıca mezuniyet oyunum da Bertolt Brecht’in " Üç Kuruşluk Opera "sıydı ve " Sezua'nın İyi İnsanı " da bildiğiniz gibi, Bertolt Brecht’in bir diğer eseri.Yazara ve tiyatro anlayışına hakim olmam, ani gelișen bu sürecte başarıma destek sağlamıștı, hiç kuşkusuz.Bu oyun benim için sadece profesyonel sahneye adım attığım bir yapım değil, özgüvenimi de pekiştiren bir sürecin parçası oldu aslında.
- Ve bir Shakespeare oyunu " Bahar Noktası " ardından " Dalga "...başarınızın onaylandığını gösteren ödüller.Ece Özdikici peşpeşe oyunlarda oynarken 2010 yılı, Kemal Başar ve " Romeo ile Juliet " desem...
- Tiyatro benim için hiçbir zaman sadece bir iş olmadı; mezun olduğumdan beri bir dakika bile sahneden uzak kalmak istemedim. Hep daha iyi oyuncularla çalışarak kendimi geliştirmek, farklı yönetmenlerle farklı bakış açılarını deneyimlemek istedim.
Şanslıyım ki, bu isteğim birçok kez gerçeğe dönüştü.
Elbette hayatta şansın önemli bir yeri var. Ama şansın sadece dışarıdan gelen bir şey olmadığını, onu yaratmada bizim de büyük bir rolümüz olduğunu düşünüyorum. Ne her şey tamamen bizim çalışmamıza bağlı, ne de tamamen şansa… Ben hayat tarafından desteklenen bir insan ve oyuncuyum. Bunun karşılığında da her zaman çok çalışkan ve azimli oldum.
Bu yüzden bugüne kadar oynadığım oyunlar benim için sadece sahne deneyimi değil, aynı zamanda hayattan aldığım desteğin ve emeğimin bir yansıması oldu, diyebilirim. Önümüzdeki yıllarda da yine aynı
desteği hissederek, çok daha iyi oyunlarda, farklı ve yine cok iyi yönetmenlerle ve partnerlerle sahnede olmayı umut ediyorum. En önemlisi de, kendi
oyunculuğumun en iyi versiyonuna ulaşmayı hedefliyorum.
- Ya " Tehlikeli İlişkiler " ?
- " Tehlikeli İlişkiler”, Şehir Tiyatroları’nın en etkileyici oyunlarından biriydi ve bu oyunda yer aldığım için her zaman kendimi çok şanslı hissettim. Ama bazen keşke seyircisi de olsaydım diyordum, çünkü izleyicinin yaşadığı o büyüyü kıskandığım anlar oldu.
Sadece sahne tasarımıyla değil, ekibiyle, oyuncularıyla ve yönetmeniyle de gerçekten çok özel bir oyundu. O dönemde de bunun farkındaydım ama şimdi geçmişe bakınca, o deneyimin ne kadar kıymetli olduğunu daha iyi anlıyorum. İsim isim saymıyorum çünkü birini bile unutsam üzülürüm—hepsi benim için çok değerliydi ve bana çok şey kattılar.
Aleksandar Popovski’nin rejisi olağanüstüydü. Dekoru hatırlarsınız, o aynaların içinde verdiğimiz mücadeleyi… Hem sıkışmamak hem de sahnede işimizi en iyi şekilde yapabilmek adına uzun süre çalışmıştık. Muhteşem bir sahne tasarımıydı ve bu oyunun parçası olmak gerçekten unutulmazdı.
- Bilge Emin ile " Salıncakta İki Kişi " de yollarımız keşişti. Gitta Mosca ile yine çok başarılı bir yoruma imza attınız.Gitta bir başka unutulmazınız olmuştu, hiç kuşkusuz.Ve derken " Miss Turkey " geldi.Kim bu " Miss Turkey ", bu role nasıl hazırlandınız ?
- " Miss Turkey” sanırım hepimiziz ve hiçbirimiziz. Bu biraz gizemli bir yanıt gibi gelebilir belki...ama asılında rolün özünü tam olarak bu ifade ediyor." Miss Turkey ", tek bir kadının birçok kadını anlattığı ve aynı zamanda birçok kadınla birlikte var olduğu bir karakter.
Bunu şu şekilde açıklayabilirim: İnsan, yalnız kaldığında bile içinde birçok sesi duyar. Kendi olduğunu sandığı kişi bazen hiç beklemediği şeyler söyler. İçimizde düşündüğümüzden çok daha
fazla insan var. İşte, " Miss Turkey " bunu çok güçlü bir şekilde ortaya koyan bir oyun. Hem başkalarından bahsediyor hem de aslında o başkalarının kendi içinde varolduğundan bahsediyor. Bu yüzden “hepimiz ve hiçbirimiz” diyorum.
Bu rolle nasıl hazırlandığıma gelirsek, sanırım mezun olduğumdan beri hazırlanıyorum.
Canlandırdığım her rol için bunu söyleyebilirim. 2004’te mezun oldum, 2014’te yüksek lisansımı tamamladım. Yirmi yılı aşkın süredir bu işin içindeyim ve her yeni rol için tüm birikimimi kullanarak hazırlanıyorum. Seneye başka bir rol oynadığımda, muhtemelen “ Yirmi iki yıldır bu role hazırlanıyorum," diyeceğim.
Nihat Alpteki ile yollarımız daha önce " Kargaşa " adlı oyunda kesişmişti, o zaman yardımcı yönetmendi. Şimdi ise " Miss Turkey " de yönetmen olarak buluştuk ve bu benim için özlenen bir kavuşma gibiydi. Aynı okulda yüksek lisans yapmışız.Aynı eğitimden geçen insanlar olarak benzer tiyatro anlayışına sahibiz. Onunla çalışmaktan büyük mutluluk duyuyorum ve umarım gelecekte başka projelerde de bir araya geliriz. Çünkü her zaman bir ekibin – iki kişilik bile olsa - birbirinden bu denli memnun olması pek mümkün olmuyor." Miss Turkey ", azimle, şefkatle, sevgiyle ve büyük bir çalışkanlıkla ortaya konan bir oyun. Bu süreçte Nihat Alpteki’ye teşekkür ederim. Ortaya çıkan işten çok memnunum. Dileğim, oyunun daha fazla seyirciyle buluşması, daha çok insana ulaşması ve uzun yıllar sahnede kalması.
- Gelen olumlu tepkileri neye bağlıyorsunuz ?
- Ne diyebilirim ki? Ortaya koyduğumuz işin seyirciyle bu kadar zarif ve güçlü bir şekilde buluşması her zaman kolay olmuyor. Ama " Miss Turkey " için gelen tepkiler gerçekten samimi, net ve şefkat dolu. Her oyunda izleyicinin ne kadar derin ve dikkatli bir yerden, sahnede olup biteni izlediğini görmek beni hem
şaşırtıyor, hem de mutlu ediyor.
Bu güçlü bağın oluşmasında en büyük etkenlerden biri, oyunun iyi çalışılmış ve titizlikle hazırlanmış olması. Seyirciyle bu kadar güçlü bir şekilde buluşmasını buna bağlıyorum. Diğer yandan, yapım koordinatörümüz Mustafa İri’nin emeği de çok büyük. Seyirciye ulaşma sürecinde onun katkısı asla yadsınamaz.
Ama en önemlisi, sahnede izleyicinin gözlerinde bu buluşmanın gerçekten gerçekleştiğini görmek…Bu, gerçekten de tarif edilemez bir mutluluk.
- Buğulu bir pencere camına ne yazardınız ?
- " Buradayım" diye yazar, bir de göz resmi çizerdim.
Ali Cüneyd Kılcıoğlu'nun yazdığı, Nihat Alpteki'nin yönettiği " Miss Turkey "i izlemenizi öneririm.
Anahtar Kelimeler: ece özdikici, Ali Cüneyd Kılcıoğlu
0 Yorum