MAKALELER

Köprüden Görünüş - Oyun Atölyesi

2015.12.30 00:00
| | |
7023

Oyun Atölyesi’nin 13 Ağustos’ta provalarına başladığı Köprüden Görünüş 1 Ekim’de prömiyer yaptı.

 

Görünüşe Aldanmayanların Hikayesi… Köprüden Görünüş

 

Oyun Atölyesi’nin 13 Ağustos’ta provalarına başladığı Köprüden Görünüş 1 Ekim’de prömiyer yaptı. Amerika’daki göçmenlerin arasında yer alan bir ailenin aşk ve kıskançlık krizini ele alan oyun Hira Tekindor yönetiminde sahneye taşınıyor. Zerrin Tekindor’un sahne tasarımını yaptığı oyunun müzikleri Orhan Enes Kuzu’ya, ışık tasarımı ise Kemal Yiğitcan’a ait. Oyunda Bülent İnal, Aslı Yılmaz, Nazlı Bulum, Kubilay Karslıoğlu, Aykut Akdere, Ercüment Acar, Sedat Bilenler ve Melih Pamukçu’dan oluşan güçlü bir kadro rol alıyor. 
 
Oyun Atölyesi’nin yeni incisi Köprüden Görünüş oldukça durağan bir tekst. Miller’in oyunlarında sıkça vurguladığı Amerikan rüyası teması bu oyunda daha da ön plana çıkmış. İyi ve düzgün bir liman işçisi olan Eddie’nin herkesten sakladığı şeyin ellerinin arasından kayıp gitme ihtimali doğduğunda o ana kadar kabul etmediği duygular ve yarattığı domino etkiler bir bir yıkılmaya başlar. 
   
Pulitzer ödüllü Arthur Miller (Satıcının Ölümü; 1949) oyunlarında sıkça aile hikayeleri üzerinden toplumsal bir hesaplaşma içerisindedir. Çağın en önemli toplumsal, siyasi ve ahlaki sorunlarına eğilen Miller’in ideal birey kavramını yaşadığı dönemi, aileyi ve toplumu da içine katarak onun dönüşümlerini çok katmanlı bir şekilde ele alır. Tıpkı bu oyunda olduğu gibi. Miller, Eddie üzerinden toplumsal bir hesaplaşmaya gider. Ahlak, siyaset, aile kavramları ele alınır. Köprüden Görünüş idealist bir birey olan Eddie’nin hikayesini konu ederken onu insan yapan tüm duyguları kamuoyunda gözler önüne serer.
 
Metin üzerinden ilerleyen oyunun durağan olması oyuncuların performansıyla doğrudan ilişkili olmasına karşın izlemeye başladığımız ilk 10 dakikadan itibaren finali hakkında fikir sahibi olmamızı ne yazık ki engelleyememiş. Bu noktada Hira Tekindor’un sade yönetimi metne sadık kalmasından kaynaklanıyor olsa da oyuncuların performans anlamında hakkını da yememek lazım. Yine oyunun anlaşılır olması gereksiz uzamalardan kaçınıldığının da hakkını teslim etmek gerekir. 

Şüphesiz eylemden çok iç tempolarla ilerleye bu tür metinlerde seyircinin algısını nasıl diri tutarız üzerine belki biraz daha düşülebilirdi reji anlamında. Çok sade bir dekor, soft geçişler ve durağan bir metinle karşı karşıyayken ister istemez form bozulmadan daha fazla atraksiyon, ters köşeler gibi kimi illüzyonlar beklerdim bir seyirci olarak. 

Oyunun sahne tasarımını üstlenen Zerrin Tekindor bana kalırsa oyunda hayati bir rol üstlenmiş. Bol geçişli, değişimli oyunu tek dekorla üstelik sanatsal bir estetik katarak rahatlamasını sağlamış. Kemal Yiğitcan’ın dekorla birlikte sade ve yine soft geçişleri özellikle kendini ikinci planda tutmak istercesine oyunun gizli kahramanı olmuş. 


Yine oyunda öne çıkan müzikler hem yaşanan dönemin tanığı olmamıza hem oynanan o sahnenin daha net algılanmasına olanak sağlamış. Orhan Enes Kuzu bir orkestrayı yönetir gibi sahnelere olan hakimiyetiyle çıkarmak istediği temayı ön planda tutmuş. 

Bülent İnal’ın oyun boyunca ruh değişimleri o kadar yumuşak (insani boyutlarda) geçiyor ki izlerken gerçek dünyada bir insan samimiyetinden çok daha fazla şey buluyorsunuz. Bu kadar sade bir oyunculukla gerçek bir Eddie profili yarattığına tanık oluyorsunuz. Tek sıkıntı sanki her duyguda aynı ses tonuyla konuşuyormuş gibi gelmesiydi. 

Oyunun bana kalırsa gizli kahramanı oyun boyunca tek saniye bile teklemeden, karakterinin duygusundan vazgeçmeyen, oyunculuğun şaşmaz ilkelerinden biri olan duru ve daha önemlisi “doğru” oyunculuğuyla bilinçli olarak ikinci planda kalmayı yeğleyen, izlerken hayran olduğum, benim kahramanım olan Aslı Yılmaz’ın oyunculuğuydu. 
   
Bülent İnal, Aslı Yılmaz, Nazlı Bulum, Kubilay Karslıoğlu, Aykut Akdere, Ercüment Acar, Sedat Bilenler ve Melih Pamukçu’dan oluşan güçlü kadro, ayakları yere sağlam basan, karakterin ne istediğini bilen müthiş bir ekip olmuş. Sadece Ercüment Acar’ın metinde geçen “güçlü kuvvetli, iri yarı” söylemlerine uymadığını ve Kubilay Karslıoğlu’nun karakterini biraz karikatürize bulduğumu söyleyebilirim. 

Özetle, Oyun Atölyesi bu kez bir klasiği ele alarak evirip çevirmeden, gayet net derdini anlatabilen, sade, temiz, dipdiri bir oyunla seyircinin karşısına çıkıyor. 
İletişim: 0216 345 39 39 / oyunatolyesi.com

 

Köprüden Görünüş


Yazan: Arthur Miller
Çeviren: Gül Yuyucu Yıldırım
Sahne Tasarım: Zerrin Tekindor
Müzik: Orhan Enes Kuzu
Işık Tasarımı: Kemal Yiğitcan
Oynayanlar: Bülent İnal, Aslı Yılmaz, Nazlı Bulum, Kubilay Karslıoğlu, Aykut Akdere, Ercüment Acar, Sedat Bilenler ve Melih Pamukçu

Anahtar Kelimeler: oyun atölyesi, köprüden görünüş



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





TİYATRONLİNE

E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir