MAKALELER

Komedya, Shakespeare Ve Onikinci Gece...

2024.10.26 00:00
| | |
1154

"On İkinci Gece", başka yazarların da benzer oyunları adlandırırken bir oyun kategorisi olarak kabul edilen "Yanlışlıklar Komedyası" tadındaki Shakespeare oyunlarından biridir.

“On İkinci Gece”, başka yazarların da benzer oyunları adlandırırken bir oyun kategorisi olarak kabul edilen “Yanlışlıklar Komedyası” tadındaki Shakespeare oyunlarından biridir. Sarhoşların, soytarıların, çıkarcıların, müzisyenlerin, absürt tiplerin, abartılı hâllerin yer aldığı, oyun içinde oyunların bulunduğu trajikomik eserlerdendir. Shakespeare’in yaşadığı devirde kutlanan Noel’in 12. Gecesine atfen yazıldığı düşünülmektedir. Zira 6 Ocak, Hazreti İsa'nın etrafındaki cemaate ilk açıklamasını yaptığı gündür; bu da Noel'in 12. gününe rastlar. 12. gecede, sarayda ve soyluların köşklerinde türlü eğlenceler ve oyunlar tertip edilmesi bir gelenek hâlini almıştı. Bu tiyatro oyununa, On İkinci Gece adı verilmesi de Noel’in 12. gecesinde sarayda oynanması için yazılmış olmasından ileri gelir.

Shakespeare'in neredeyse oyunlarının çoğunun olay dizisi özgün değildir. Yazar, sık sık daha önce yazılmış bir öyküyü alır ve yeni baştan düzenlerken yeni olaylar, yeni entrikalar, yeni anlamlar ve türlü çelişkilerle bezeli unutulmaz karakterler yaratır. Bu oyunun da Skahespeare’den yaklaşık 40 yıl önce İngiltere’de oynanan “Hayaletler” oyunuyla, İtalyanların klâsikleri arasında yer alan iki ayrı eser olan “Aldatılan ile Aldatanlar” oyunuyla, Fransız yazar Charles Estienne’nin “İhlâller” oyunuyla önemli ölçüde benzer yönleri bulunmaktadır. Tiyatro tarihi içinde bu oyunların haricinde de erkek kılığına giren ve yine yanlış kişiye âşık olma ve yanlış anlaşılmalar üzerine kurulu nice öykü bulunmaktadır. Hepsinde hemen hemen hikâyeler ve ilişkiler aynıdır. Ancak bu tespit, Shakespeare'in kendini sadece bu kaynaklara dayandırdığı anlamını taşımamalıdır. On İkinci Gece'nin şiirsel yapısı, mizahı, imalı, kinayeli, nükteli ve sanatlı konuşmaları, çelişkili duyguları barındıran tiplerin varlığı, önceki kaynaklardan alınan şeylerin daha dramatik ve güzel bir biçimde sunulması, ciddi ve komik sahnelerin ustaca harmanlanması hep Shakespeare'e aittir. Bunun için bu trajik yanı da açıkça belli olan On İkinci Gece komedyası bir bakıma Shakespeare'in yaratısıdır diyebiliriz. 

Oyunun öyküsüne gelince; Shakespeare oyunda İllirya adında hayâli bir bölge kurgulamıştır. Tiyatro tarihçileri çoğunlukla bu yerin kurgusal bir yer olduğu savında birleşmiş olsalar bile, antik dönemin Avrupa’sından bahseden tarihçiler bugünkü haritayla İtalya yarımadasının güneydoğu kesimlerini kapsayan İllirya isminde bir bölgenin ve orada yaşayan İlliryalıların varlığından bahsederler. Bu bölgede, bir fırtınaya yakalanan gemide henüz çok küçük yaşlarda olan iki kardeş birbirini kaybeder. Bu kardeşler, biri kız diğeri erkek olmak üzere ikizlerdir ve birbirlerine çok benzemektedirler. Çıkan şiddetli fırtınada birbirini kaybeden iki kardeş umutsuz da olsa izlerini aramaya koyulurlar. Tabi bu süreç içerisinde çok farklı kişilerle tanışıp beklenmedik olaylara sürüklenirler. Öte yandan kardeşlerden kız olan Viola, erkek kılığına girerek İllirya dükü Orsino’nun yanında çalışmaya başlar. Süreç içerisinde efendisi Orsino’ya âşık olur. Orsino ise erkek kardeşinin ölümünden dolayı yedi yıl boyunca yas tutacağını açıklayan kontes Olivia’ya âşıktır. Orsino, kendisiyle evlenmesi için Olivia’yı ikna etmek üzere Viola’yı görevlendirir. Viola, bu duruma çok üzülür ancak çaresi yoktur; Olivia’ya dükün aşkını anlatmak üzere girişimde bulunmak zorundadır. Bunun için göstermelik de olsa çaba göstermeye başlar. Ancak bu girişimlerde, sırf Olivia Orsino’nun teklifini kabul etmesin diye kimi zaman Orsino aleyhinde de konuşmaktadır. Olivia ise Orsino’nun teklifinden ziyade Viola’yla ilgilenmeye hatta ani bir şekilde aşık olmaya başlar. Olivia artık tuttuğu yası unutmuştur. O sırada Olivia’nın para yiyici olan, gününü gün eden ve sürekli sarhoş dolaşan amcası Sir Toby Belch de Olivia’ya vurulmuş olan Sir Andrew Aguecheek’i sırf parasını almak için Olivia’yla arasını yapacağı umudunu vererek oyalamaktadır. Öte yandan Toby amca, Olivia’nın kâhyası olan Malvolio’nun kibirli ve aşırı kuralcı tavrından nefret ettiği için ona da fena bir aşk oyunu oynamaktadır. Bütün bu olaylar devam ederken Viola’nın kaybolan erkek kardeşi Sebastian ortaya çıkar. Kontes Olivia, erkek kılığına girmiş olan Viola’yla Sebastian’ı karıştırır ve onu sevdiği adam zannederek Sebastian’la evlenir. Çünkü Viola’yla Sebastian birbirlerine çok benzemektedir. Her şey açığa çıkınca, zaten Olivia’dan umudunu yavaş yavaş kesmekte olan Dük Orsino da garip tavırlarından şüphelendiği Viola’nın kadın olduğunu öğrendikten sonra Viola’nın sevgisine karşılık verir. 

Oyunu Çeviren Zeynep Avcı’nın çevirisinin oyuna yansıyan hâliyle, esasında Shakespeare’in bu oyununda da var olduğunu bildiğimiz şiirsel üslûbunu maalesef hiçbir şekilde duyamadık. Bu oyunun diğer Shakespeare oyunlarından farkı âşık ve ciddi karakterin şiirsel bir tatla konuşmaları, daha komik karakterlerin ise düz konuşmalarındaki ayrıksılıktır fakat biz ciddi karakterlerde de o şiirsel tadı bulamıyoruz. 

Yönetmen Serdar Biliş… 

Yönetmen, oyunu bir saat 45 dakikaya kadar indirmiş ve oyunu tek perde de çıkarmış. Kestiği yerler, oyunun özünü sunması açısından bir kısırlığa sebebiyet vermiş. Kaldı ki iki saate yakın bir zaman boyunca seyirciyi yerinden kıpırdatmamak da pek doğru bir tercih olmamış.  
Bizi, yer yer oyunun masalımsı dünyasına götürmeyi başarmış. Yazarın attığı düğümleri, karmaşık ilişkileri bize anlatmaya gayret etmiş ancak karakterlerin kim olduğuna dair hiçbir bilgisi olmayan yani metni bilmeyen bir kişinin, kim kimin nesidir gibi bir soruyu çözmesi biraz zaman alacaktır. Bu durum seyirciyi oyundan koparma riskini taşımaktadır.
Kişilerin, içsel konuşmalarını ve hesaplaşmalarını, başkaları için güttükleri gizli oyunları ve çelişkilerini soytarı karakterine tutturduğu kamera ile yansıya vermesi Shakespeare oyunlarındaki karakterlerin gelgitli hâllerinin yansıtılması adına başarılı bir tercih olmuş. 

Bazı kişilere dokunmayalım lütfen!

Kimi değerlere ve kişilere kendi orijinal durumlarıyla bakmak ve öyle değerlendirmek lâzım. Bu onların kıymetlerini de teslim etmek anlamına gelmektedir. Bence Shakespeare de böyle değerlerdendir. Değişiklikler, denemeler şart ama lütfen Shakespeare gibi imzası belli olan, tadı bütün tiyatro seyircisi tarafından malûm eserlere ve yazarlara dokunmayalım. Bari bu müşahhas şahsiyetlerin eserlerini bozmayalım. Biliş’in yaptığı çalışmalarda bazı denemeler yaptığı bariz. “Bilmem hangi ülkede şöyle denemeler varmış, filanca yerde bu tarz oyunlar artık şöyle oynanıyormuş” gibi bir açıklama pek de doğru açıklamalar değil. Bir yerlerde yapılıyor olması, bizim referans noktamız olamaz ki doğru yapıldığı anlamına da gelmez. Öte yandan bu oyunun neredeyse her yanında deneysel bazı girişimlerde bulunulması, oyunun özünü zedelemiş. Metinlerindeki şiirsel dokusu, karşı gibi görünen grupların karşıtlığının yanı sıra esasında derinden gelen duyguları bakımından birbirleriyle olan uyumları, karakterleri tek tek bize sunuyor olmasına rağmen o unutulmaz karakterleri oyun özelinde eritmesindeki ustalığı Shakespeare’i Shakespeare yapan en temel özelliklerinden birkaçıdır. Ne yazık ki biz Serdar Biliş’in On İkinci Gece rejisinde bunları göremiyoruz. Metin, Shakespeare oyunu olmaktan çıkmış. 

Elbette yeni denemeler yapılabilir ama bir yazarın karakteristik üslûbunu ve oyunun ana dokusunu bozacak nitelikte olmamalıdır. Yapılan her denemenin de mesnetli, gözle görülebilir ve kahir ekseriyet tarafından da müşahede edilebilir bir açıklamasının da olması lâzım! 

On İkinci Gece, her ne kadar komedi yönü olan bir oyun olsa da tragedya yanı ve hiç de görmezden gelinemeyecek derecede hissedilen romantik tarafı olan bir eserdir. Mizah, hiç kuşkusuz bu komedyanın en çekici tarafıdır. Fakat Shakespeare bu mizahı, oyunun romantik havasıyla yoğurarak daha etkili ve ilginç bir duruma getirmiştir. Hatta On İkinci Gece’deki atmosfer genelde romantik dersek yanlış bir şey söylemiş olmayız. Ancak biz Biliş’in yorumunda sadece komedi yanını izliyoruz. Shakespeare bu oyuna “Siz Nasıl İsterseniz!” diye ikinci bir ad vermiştir. Şayet bu ikinci ada istinaden rejisörün oyunla ilgili algısına bağlı olarak sadece komedi şeklinde yorumlandığı savunusunda bulunacak olunursa, o vakit oyunun birinci ve ana olay dizisini yani ilk sahnelerde olan ciddi ve trajedi boyutunu yok saymış oluruz ki bu da oyuna ve yazara yapılacak büyük bir haksızlık olacaktır. Açık söylemek gerekirse komedyanın ağırlıklı olduğu ikinci bölümde dahi aşkla ilgili olan diyalogların romantik havasını göremezken maalesef duygu yoğunluğunun fazla olduğu birinci bölüm neredeyse tamamen yok sayılmış. 

Hiç anlamadığım ve anlamak için de bizzat yönetmenle konuşulması gereken ki buna mecbur değiliz, aynaların geçiş sahnesini, mikrofonun ortalıkta olmasını, konfetinin patlatılmasını, Sir Andrew Aguecheek’in bisikletle dolaşmasını, başta ve sonda su altı görüntülerinin verilmesini de çözmek imkânsız; dahası ve açıkçası yersiz de... 
Müzikte Çiğdem Erken imzası farkını hissettiriyor. Oyunun tragedya ve fantastik yanını da hissettiği ve hissettirdiği bariz olan Erken, komedi sahnelerinde de seyircinin neşesini destekliyor. 

Sahne ve kostüm tasarımları Gamze Kuş’a ait. Bizi bir masal dünyası içine alan tasarım hâkim. Trajedinin olduğu sahnelerde ise bizi hemen o masaldan çıkaran gerçekçi ortamların yer alması da başarılı olmuş. Her ne kadar biz rejide ve dramaturgide bunu pek göremesek de Kuş’un oyunun bu yanını ihmâl etmediği fark ediliyor. Kostümler, her karakterin duygu durumuna ve kişiliğine çok uygun olmuş. Koronun kırık beyaz kostümleri bize Shakespeare’in Bir Yaz Dönümü Gecesi Rüyası’ndaki hayâli karakterlerini anımsatıyor ki zaten bu oyunda aynı çizgideki eserlerdendir. Fakat muhafızların da koroyla aynı renk kostüm giymelerini anlayamadım.
Oyunculuklar tek kelimeyle mükemmel… 

Ali Gökmen Altuğ, Bennu Yıldırımlar, Doğan Şirin, Emrah Özertem, Ersin Umulu, Gürkan Başbuğ, Mehmet Avdan, Nilay Bağ, Özge Kırdı, Özge Özder, Senan Kara Tutumluer, Tolga Yeter… Oyuncuların neredeyse tamamı sahnede devleşen, kocaman hareketleri hiç de göze batmayacak estetikte sunan, bedenindeki esnekliği abartıya kaçmadan veren; minik aksaklıkları göze batmayan bir şekilde aksine sevimli hale getiren tulûatlarıyla oyunu zenginleştiren kişilerdi.      

Anahtar Kelimeler: on ikinci gece, onikinci gece, shakespeare, İstanbul Şehir Tiyatrosu



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir