Zaten Ölümü Bekleyen İnsanlar Değil miyiz?(!)
‘İnsanlık tarihi nereye doğru yol alıyor?’ sorusunun yanıtını düşünmeksizin anı yaşayan yığınlar arttıkça artıyor. İnsanların kaygıdan uzak, sadece ezilmişlik üzerine nefes alıp verdikleri sistemin içinde uluslararası zengin şirketler ceplerini doldururken, fakirlik insanlık tarihini çoktan esir almış durumda. ‘Kader’ diye bir düşünce biçimi çıkarmıştı Yunanlılar, antik tarihte fakir kölelerin zenginlere özenmemesi için. Sonraları Romalılar aldı bu ‘kader’ sözünü, çok tanrılı dinlerini daha da sağlamlaştırarak. Neydi kader? Nefes aldığın ana şükredip, bulunduğun yerde kalabilmen, üst sınıftaki insanlar seni rahat rahat ezebilsin diye sesini çıkarmaman...!
Sonraları tek tanrılı dinler tarihinde ‘kader’ öylesine zıvanadan çıkan bir söze dönüştü ki, zengin soyluların her dediğine boyun eğen yığınlar, bir insanın iki dudağının arasından çıkan ölüme 'kader‘ dediler, sonra bir parça ekmeği buldukları zaman kadere şükretmeye zorlandılar. Herşeyi kabullenmiş kişilerin sayısı arttı ve sistem zorbalaştıkça zorbalaştı, günümüz vahşi kapitalizminde olduğu gibi. Bir avuç zengin dünyanın kanını emerken milyarca fakir ‘kader’ dedi yaşadıklarına. Sonuçta fakirin inandığı kabulleniş antik tarihten günümüze dek sürdü sürdü sürdü...
Fransız Kültür Merkezi’nde geçtiğimiz günlerde izlediğim ‘Human Profit’ oyunu eleştirinin girişinde anlattıklarımı özetleyen şahane bir gösteri. ‘Le Spoutnik Topluluğu’ insanlara uygulanan bir deney sonucu ‘yaşadıklarımıza nereye kadar tahammül edebiliriz?’ sorusunun yanıtını sahneden bulmaya çalışıyor. Öyle basit kurgudan, sıradan tiyatro oyunundan bahsetmiyorum. Sahneye çıkıp slogan atan oyuncular yok. Günümüz ‘politik tiyatro’ düşünce yapısının geldiği nokta açısından ‘Human Profit’ inanılmaz düşünce biçimlerini içerisinde barındırıyor. Rémy Piaseczny yönetiminde Charlie Danancher, François Herpeux ve Fehmi Karaarslan kritiğini yapacağım oyunda başrolleri paylaşan isimler. 1789’da tüm dünyaya bir umut ışığı olarak doğan ‘Fransız Devrimi’ şimdi de sanatsal bakış açısıyla toplumların neye karşı çıkmaları gerektiğini anlatıyor. Bunu yaparken Avrupa Sosyalizmi’nin düşünce yapısını içine katıyor.
Oyunda toplu terapi uzmanı bir profesörün iki danışmasıyla olan diyaloglarını izliyoruz. Onları gerçek dünyadan soyutlayıp yarattığı kendi dünyasının içine hapseden doktor, insanların duygularını, sabrını, düşüncesini kontrol etmenin yollarını arıyor. Acıya, kötü muameleye, işkenceye maruz kalan iki adam yaşadıklarına küçük tepkiler veriyor, fakat belli süre sonra olayları benimseyen, onları zorba bir yaşamın içinde tutsak eden adamın her söylediğini yapan bireyler karşımıza çıkıyor. Onlara sunulan dünyaya isyan etmek yerine, ‘kader’ denilen duruma sığınıp, doktorun yaptıklarından mazoşist biçimde zevk alan iki birey milyarlarca yığını temsil eder hale geliyor. Dünya insanlarını anlatan iki önemli örnek!
Hareket ya da Beden Tiyatrosu
Oyunun yönetmeni vahşi kapital sistemi yok etmek üzere yetiştirilen iki adamdan yola çıkıp, bizlerin kanını emen uluslararası şirketlerin adını vermekten çekinmemiş. Gösteride her denilene boyun eğen karakterler kapitalizmin ‘emir-boyun eğme- itaat etme’ denklemini harfiyen yerine getirmiş. Hareket Tiyatrosu’ndan yola çıkan yönetmen sahnede insan bedeninin gücünü etkili kullanıyor. Yoktan var edilen komedi olgusu oyuncuların yeteneklerinin ortaya çıkması açısından iyi bir düşünce. Sahne performansları muhteşem olan oyuncular, her söyleneni yapma telaşı içindeki karakterlerini etkili birer silaha dönüştürmüş. Tek perde, bir buçuk saat süren gösteride insan kendisiyle, toplumla, dünyayla yüzleşiyor. Kendi yalnızlıklarından kaçan iki insan ummadıkları bir dünyanın içinden bizlere sesleniyor: ‘Size sunulan her şeye boyun eğmeyin, kaderiniz kendi ellerinizde...!’
Charlie Danancher ve François Herpeux hem komedide hem de politik algının oluşumunda çok başarılı. Fehmi Karaarslan psikiyatr doktorun psikopat ruh halini yüksek tempoda oynuyor. Oyun boyunca düzenin yıkımına değinen yönetmen harkulade iş gerçekleştirmiş. Ölümü bekleyen insanların isterlerse neleri değiştirebileceğini son sahnede aktarmış; fakat doğru zamanda ve doğru yerde gerçekleşmeyen eylem yüzünden düzen yine kendisini sürdürmeye devam ediyor.
‘Human Profit’in düşünsel alt yapısı, politik duruşu bizlere ders niteliğinde. Günümüz sömürü sisteminin hepimiz açısından bir ‘kader’ olmadığını, istenirse bu sistemin bir günde yok edilip yerine insanca sistemin kurulabileceğini anlatan oyunu izlemek lazım. ‘Le Spoutnik Topluluğu’ nu mutlaka izleyin. Gösteri Fransız Kültür Merkezi’nde...
Yaşam Kaya / [email protected]
Anahtar Kelimeler: Human Profit, fransız kültür merkezi
0 Yorum