MAKALELER

Fesleğen Çıkmazı - İstanbul Devlet Tiyatrosu

2008.02.19 00:00
| | |
5591

Paylaş:
Devlet Tiyatroları, yeni sezona bugüne dek oyunları sergilenmemiş yazarların oyunları ile merhaba dedi.

Devlet Tiyatroları, yeni sezona bugüne dek oyunları sergilenmemiş yazarların oyunları ile merhaba dedi. Bütün sahnelerde ve toplam 60 yeni oyunla tiyatromuz nicelik olarak çok güzel şekillendi. Ama nitelik olarak epeyce geriye doğru yol almış gözüküyoruz. İstanbul Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenen Fesleğen Çıkmazı adlı oyun da nitelik olarak tiyatromuza ket vuran bir gösteri. 


    Öncelikle oyunun konusuna bakmak gerekli. Oyun, Girit’ten Türkiye’ye mübadele ile gelen bir ailenin dramı üzerinden işlenmiş. Göç sorunları eleştirisinden yola çıkarak Türkiye’nin dönemsel olarak içinden geçtiği yıllar seyirciye aktarılmış (!) Peki bu aktarım nasıl gerçekleştirilmiş? 1940’lı yıllarda İzmir’de yaşayan bu göçmen aile, kendi içinde yaşadığı 20 yıllık trajediyi dönemin buhranları ile yaşıyor. Peki ailenin yaşadığı trajedilerle dönemin anlatılması ne kadar gerçekçi oluyor? Evin küçük kızı çocuğu ile beraber yaptığı yanlıştan vazgeçerek eve dönüyor. Evdeki kızlar yalnızlıklarla dolu yaşamları yüzünden birbirleriyle müthiş bir çatışma halindeler. Anne ailesini korumaya çalışıyor. Girit’ten gelerek onlarla yaşayan Rum kökenli kişi müthiş bir yalnızlık çekiyor. Bunlar olurken radyodan duyulan haberler birbiri ardına duyuluyor. Varlık vergisi çıkarılıyor, Hitler dünyanın dört bir yanını yakıp yıkıyor. Peki konunun dramatik yapısı ile radyodan duyulan haberler hangi noktada kesişiyor? Sistem duygusal trajedilerle sorgulanmaya çalışılırken kendi halinde ve zorluklar içinde yaşamaya devam eden bir aileyi izliyoruz. İki ayrı ve birbirinden bağımsız konu sirkülasyonu sürüp gidiyor. 
 
   Oyunun metni dramatik yanlışlıklarla dolu. Kültürel özellikler gösterilecek diye halkın sahnede dans etmesi de konuları birbiri içinde yok etmiş. 
 
   Oyunu sahneye aktaran Kazım Akşar, İzmir’de bir evin ön kısmından, evin bahçeye açılan yapısından yola çıkarak konuyu ele almış. Ethem Özbora’nın oluşturduğu ev tasviri inanılmaz kötü. Sonuçta o evin ön kısmı bile olsa eve nereden giriş çıkış yapıldığı belli olmalı. Oyuncular dekorun her yerinden sahneye girerek bütünlüğü bozuyorlar. Ayrıca tahtaların üzerinde yürüyen oyuncular ayakkabıların çıkardıkları seslerle tüm dikkati dağıtıyorlar. Bu durumlardan dolayı oyuncuları suçlamamak gerekli. Oyunda dekor tasarımının hataları yüzünden bütünlük sağlanamamış. 


    Oyunun Yönetmeni Kazım Akşar’a diyecek o kadar çok şey var ki. Evin küçük kızı Filiz elinde bebeği ile İstanbul’dan evine geliyor. O kadar tren yolculuğundan sonra, Filiz’in elbisesi hiç mi kırışmaz? Saçı başı dağılmaz? Sonra evde çalan radyo, düğmesine basılır basılmaz nasıl olurda bir anda ses verir? O radyo 1940’lı yıllarda öyle mi çalıyor? Sonra sahne arkasında küçük çocukla çıkan kalabalığın dansı da neyin nesi oluyor? Bi’de o dans neden yapılıyor? Bu hiç anlaşılmıyor. Yeşim Alıç’ın dans düzeni olmamış. Sonra o kıymetli lanse edilen örtülerin hali nedir? Şirin Dağtekin Yenen’in de giysi tasarımını bir kez daha gözden geçirmesi gerekli. Sonra yapay fesleğenler sahnede o kadar çok sönük kalıyorlar ki… Mahperi’nin çiçekleri sulama gayreti de olmuyor. Fesleğenlerin simge olarak sunulduğunu düşünenler yanılabilirler. Böyle bir durum anlaşılmıyor. 
 
   Sahnede basit düzlemde yazılan bir metin olduğu için, yönetmenin tüm gayreti metni düzeltmek yönünde olmuş. Dekor, kostüm her yönden eksik kalmış. Işık’ta Önder Arık oyuncularla beraber alkışı hak ediyor. 
 
   Oyunda Yusuf’u Kubilay Karslıoğlu; Mahperi’yi Ayşen İnci; Olcay’ı Funda Eskioğlu; Osman’ı Göklap Kulan; Dr Hasan Vefik’i Saydam Yeniay; Vahram Efendi’yi Metin Beyen; İrene’yi Akasya Asıltürkmen; Filiz’i Öykü Başar oynuyor. Mükemmel bir ekip var sahnede. Sığ düzlemde yazılan ve dramatik yanlışlıklarla dolu bir metni oyuncular da kurtarmaya çalışmışlar, ama neresinden tutarsanız tutun olmuyor. Bu denli mükemmel oyuncular daha güzel oyunlarda görmek bizler için en büyük temenni. Akasya Asıltürkmen, Ayşen İnci oyun içinde sivrilen önemli isimler. Öykü Başar da gelecek vaat ediyor. Diğer oyuncular da olağanüstü başarılılar. 


    Oyunun son kısmı da, giriş kısmındaki yanlışlıklarla beraber akıp gidiyor. Aile bulunduğu yerden başka bir yere taşınırken yine göç olgusuna göndermeler yapılıyor. Peki ailenin yaşadığı buhran onlara özgü bir durum mu? Yoksa ülkenin o kötü şartlarında herkesi kapsayan bir olay mı? Konuda her şey dağınık ve birbiri içine girmiş. 
 
   Devlet Tiyatroları, 60 yeni oyunu sahneye koyma adına çok büyük yanlışlıklar yapmaya devam ediyor. Neye göre, niçin seçildiği belli olmayan oyunlarla bu iş yürümez. Fesleğen Çıkmazı, evet güzel bir oyun ama sadece okumak için. İstanbul Devlet Tiyatroları daha güzel metinlerle daha iyi işleri hak ediyor.

Anahtar Kelimeler: İstanbul Devlet Tiyatrosu, Fesleğen Çıkmazı, istdt



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir