“KENDİ CELLÂTLARIMIZI MI YETİŞTİRİYORUZ?”
“TOPLUMSAL YARGILAR YARINLARIMIZI ETKİLİYOR”
Her gün değişen şiddetin yüzü kadınları perişan ediyor. Tarih boyunca “zorbaca” kadına hâkim olan erkek gittikçe hem toplum hem aile hayatını tehlike sınırına taşırken kadının birey olmasının da önündeki en büyük engel olarak duyuyor.
Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen “Evcil” adlı oyunda kadına şiddet konu ediliyor. Oyun tek kişi (kadın oyuncu Ecren Can Serim), duvarların ardındaki komşu erkek ve kocası ile diyaloglar kurarak maruz kaldığı şiddeti anlatıyor. Sahnenin diğer yanında duvar yok ve o tarafa yönelince babasıyla konuşuyor. Koca şiddetinden kaçıp babasına sığınan kadın yeni bir duvarla daha yüzleşiyor; ta ki bebeğim var diyen kadar. Ne zaman ki kadın bebeğim olacak diyor, babanın koruması devreye giriyor. Sahnede Ecren Can Serim, canhıraş biçimde bir kadının şiddet karşısındaki çaresizliğini canlandırıyor.
8 Mart Kadınlar Gününü anacağımız bugünlerde “Kadına Şiddet” yeniden gündeme gelecek, salonlara taşınacak. Peki, hayatın içinde sevgi- şiddet-, koruma ya da kasıt nerede duracak. Şehir Tiyatroları Ecren Can Serim ile hem “Evcil” oyununu hem de kadına şiddet konusunu konuştuk. Kadınlar döner döner acıdan kendilerini sorumlu tutarlar. Oyunda sorduğu soru bu açıdan can alıcı bir şeydi. “Kendi cellâtlarımızı mı yetiştiriyoruz?”
Ecren Can Serim’e kulak verirken bu sorunun üzerinde kadınlar kadar erkeklerin de düşünmesini dilerim.
2003 yılından bu yana Şehir Tiyatroları’ndayım
1980 İstanbul doğumluyum, 1988 yılında Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümünü kazandım. 2000 yılında mezun olduktan sonra yaklaşık bir yıl kadar İstanbul’da gerek kamera önü gerek kamera arkası dizilerde rol aldım. Eskişehir’e dönüşüm ise 2003 yılında Eskişehir Şehir Tiyatrosu sınavlarına girişimle başladı. Bu sınavdan sonra her ne kadar İstanbulluyum desem de, şehrime Eskişehir’e döndüm. 14 yıldır da Eskişehir Şehir Tiyatrosunun kadrolu sanatçılarındanım.
14 Yılda Çeşitli Oyunlarda Rol Aldım
Ağır Roman, Yalancı Aranıyor, Evcil, Büyük Âşıkların Sonuncusu gibi birçok oyunda oynadım. Bu süreç benim için oldukça yoğun ve tempoluydu, aynı zamanda yönetmen yardımcılığı da yapma fırsatım oldu. Oyunların dışında Tuna Kiremitçinin Eskişehir’de çektiği “Adını Sen Koy” adlı filmde psikiyatrist başhekim olarak yer aldım, bir diğer sinema filmim ise Ayhan Şenyürek’in çektiği “İyi Bir Film” adlı filmde Gülcan karakteriydi.
“Evcil” Benim İçin Çok Farklı Bir Deneyim Oldu
“Evcil” bir kadının hayatındaki erkek figürlerinin, kadının hayatına ve psikolojisine olan etkilerini anlatan bir oyun diyebiliriz. Oyunun diğer oyunlardan değişik bir yapısı var, hepsinden önce sahnede tek başımayım. Diğer figürler ses olarak sahnedeler fakat görünmüyorlar. Bu bakımdan hem avantajları hem de dezavantajları var. Örneğin; tek kişilik bir oyun hem oyuncu hem seyirci için zorlayıcı olabilir fakat avantajlarına bakacak olursak oyun sadece tirad ve monologlardan değil diyaloglardan oluşuyor. Böylece ortaya hem farklı, hem dikkat çekici bir iş çıkmış oluyor.
“Evcil”’de herkes kendi hayatından bir parça bulabilir
Oyun tek bir kadının üzerinden anlatılmaya çalışılsa da aslında aynı zamanda herkesin mutlaka kendi hayatından kesitler görebileceği, herkesin yaşadığı benzer deneyimleri gösteren bir oyun. Kadının gerek ailede gerek toplumda yaşadığı, gerek fiziksel, fiziksel olmasa da duygusal ya da psikolojik şiddetin kadındaki etkilerini ve bu şiddetin kadını zamanla hangi noktaya getirdiğini anlatmaya çalıştık.
“Kendi Cellâtlarımızı mı yetiştiriyoruz?”
Evcil tabi ki herkesi izleyebileceği bir oyun. Oyunun genelinde aslında bir erkek eleştirisi görüyor olsak da oyunun alt tabanında annelere güzel mesajlar var. Çünkü herkesi yetiştiren sonuçta bir annedir. Ve bir annenin toplumdaki rolü yadırganamayacak kadar büyüktür. Bu yüzden aslında eleştirdiğimiz toplumsal yargılarda yetiştirilme tarzının büyük bir etkisi vardır.
“Toplumsal Yargılar Yarınlarımızı Etkiliyor”
Aslında kadına şiddet gibi, şiddetin bütün türleri bir kısır döngüden ibaret. Çocukluğumuzdan başlayarak bizlere biçilen roller, yine bizimle birlikte bizden sonraki nesillere aktarılarak bir kısır döngü halini alıyor. Örneğin; bir kız çocuğuna, babasına, abisine, hizmet etmesi normal olarak aşılanırken, erkek çocukların sorumlulukları azaltılarak daha rahat bir yaşam aşılanabiliyor. Bu sadece Türkiye için değil diğer bütün toplumlarda neredeyse bu şekilde.
“Farkına Vardığımızda Belki Bir Şeyleri Değiştirebiliriz”
Bu normlar, bu yargılar tabi ki anında değişim gösterebilecek yargılar değildir, çünkü bizler de bu şekilde yetiştirildik. Ama bu oyunla birlikte bir iki kişiye, birkaç gence bile olsa bir farkındalık yaratabilirsek ne mutlu bize.
“Bir Sanatçı Olarak Eskişehir’den Besleniyorum”
Hangi oyun olursa olsun bir role hazırlanırken birden çok şeyden besleniyorum diyebilirim. Öncelikle fırsat buldukça bütün oyunları izlemeye çalışıyorum, bol bol okuyorum, filmler izliyorum, olabildiğince sergilere katılıyorum. Kısacası bütün sanatsal ekinlikleri takip ederek katılım göstermeye çalışıyorum. Eskişehir bu açıdan çok zengin bir şehir. Özellikle oyun izlemek adına çok şanslı bir şehir.
“Evcil İle Uğur Mumcu Yılın Sanat Ödülü”
Bu oyunda bana güvenip, bu role beni layık gördükleri için yönetime ve yönetim kuruluna buradan teşekkürlerimi iletmek isterim. “Evcil” ile Uğur Mumcu’yu Anma Gecesi kapsamında yılın sanat ödülüne layık görüldüm. Bu ödülü bu oyunla almak da, rolümü ben de daha da özel kıldı. Ancak ödülün verildiği akşam sahnede idim. Ödülü k endim almak isterdim; ama bu da sanatçı olmanın getirdiği bir durum. O gün sahnede oyu umu oynarken değişik duygular yaşadım.
“Beni Zorlayan Rolleri Oynamayı Seviyorum”
Genelde duygusallığı yoğun rollerde oynadım, örneğin; Ağır Romanda da yine şiddet gören bir kadını oynuyordum. Drama yatkın olduğumu düşünüyordum fakat “Yalancı Aranıyor”dan sonra değişik bir komedi oynamayı da isterim. Genelde ters köşe roller, tam iyi ya da gerçek kötü gibi beni zorlayan rollerde olmaktan zevk duyuyorum. Sahnede olmayı çok seviyorum, bu yüzden her rolün ayrı bir hazzı oluyor.
Bir Anneyim.
Mesleğimin dışında, normal bir ev kadını, 2 erkek çocuk sahibi bir anneyim. İşten arta kalan zamanlarımın çoğunu oğullarım, Kuzey ve Aras’la geçiriyorum. Benim için gün 7’de çocuklarımı okulla göndermeyle başlıyor.
“Örgü Örmeyi Çok Seviyorum”
İşimden ve çocuklarımdan arta kalan zamanlarda hobi olarak örgüyle ilgileniyorum. Çantalar, battaniyeler örüyorum, onun dışında takı yapmak da hobilerim arasında aslında herkesin evde boş zamanlarında uğraştığı şeyleri yapıyorum. Bu benim için bir dinlenme zamanı oluyor.
Anahtar Kelimeler: ecren can serim, eskişehir şehir tiyatrosu
0 Yorum