“Yüreğimizin rotasını ayarlamak”
Ağır Roman, hem edebiyatımızın hem de sinema klasiklerinizden biri. Eskişehir Şehir Tiyatroları da eseri sahneye taşıdı. Eser Barış Erdenk yönetiminde sinematografik bir anlatımla sahneye uyarlandı. Bildiğiniz üzere Kolera Sokak, Çingene mahallesinin bir sokağıdır. Ağır Roman; hayatın kıyısına düşmüş ve her gün başka bir uçurumla yüzleşen insanların dramıdır.
Bu insanlar çoğu kez yok saydığımız fahişeler, uyuşturucu satıcıları ya da “belalı” tiplerdir. er yaşam kendi içinde bir ahlak üretir ve insana dair paylaşımlar bu sokakta da vardır. Kentin karanlığında ve karaltısında kalan bu hayat içinde onlar da kendi aralarında dayanışma içindedirler ve yine de hayata dair, güzelliğe dair bir ışık aramaktadırlar. Tabii kötülüğün düzeninden sıyrılmak öyle ha deyince oluverecek bir şey değildir.
Batıdaki “Şövalye” kültürünün bizdeki kısmi karşılığı “Kabadayılık”tır. Arap Sado mahallenin kabadayısıdır ve Kolera sokağın iyiliğiyle ilgilenir. Arap Sado, berberin oğlu Salih için rol model olur. Onun ölümüyle birlikte sembolik olarak onun bıçağını teslim alarak “Kabadayılığa” soyunur. Ne var ki hem yaşının küçüklüğü hem de yüz yüze geldiği sevda yüzünden durumun ağırlığı altında ezilir. ''Bileğimin gücü yetti ama yüreğimin rotasını ayarlayamadım.'' diyerek rolünü başaramadan hayata veda eder.
Oyunda ikinci bir kabadayı türü vardır. Mafya lideri Reis. Mahalleden haraç kesen, her şeyi paraya ve kendi çıkarını arayan Arap Sado’nun tam tersi biridir ve Kolera sokaktaki kıyıdaki yaşamı her gün biraz daha uçuruma sürükler. Ağır Roman, özellikle 1980 sonrası İstanbul ve kısmen de bir Türkiye fotoğrafını sunar. Çünkü kendi içinde bir ahlakı ve dayanışması olan mahalle hayatının mafyalaşmayla birlikte nasıl çürüdüğünü de bize gösterir.
Oyunda Berkay Akın, oynadığı Salih rolüyle büyük bir başarıya imza attı. Arap Sado rolüyle K.Sinan Demirer, Tina Rolüyle Özlem Baykara Danacı, Berber, Mustafa Kılıkçı, Reis rolüyle Mert Kırlak Zehra rolüyle Özlem Boyacı, Serhat Onbul, Alp Sunaoğlu ve Emre Basalak diğer oyuncularla bütünlük içinde oyunu sahnelediler. Adeta hepsi kendi rollerinde devleştiler. Oyunun, sinematografik yorum ve oyunun seyirciyle iç içe oynanması seyirciyi içine çektiğinden kendinizi oyunun gerçeği ve gerçekliği içinde buluyor oyunun atmosferine dahil oluyorsunuz.
Bir eseri daha önce okuyanlar, eserin sinemaya aktarıldığında zaman zaman hayal kırıklığı yaşarlar. Ancak Ağır Roman, edebiyatta başka bir tat, sinemada farklı bir duyum, tiyatroda ise farklı bir gösteriye dönüşen bir eser. Oyunu izlerken ara ara roman ara ara sinemadaki uyarlamanın getirdiği çağrışımlar sizi yokluyor. Ancak Şehir Tiyatroları’nın yorumu başka bir tat.
Ağır Roman’da her ne kadar Kolera sokaktaki pek çok hayatın fotoğrafını sunuluyorsa da esas hikâye Salih’in hikayesidir. Salih’in hikâyesinde, bir çocuğun büyüme sancısını, kendi çevresinde ve kendi değerleri içinde büyümeye çalışırken kendi deyimiyle “Yüreğinin rotasını ayarlayamadığı” bir hayatın içine sürüklenişi anlatılıyor.
Hayatın ister kıyısında uçuruma sürüklenen bir hayat içinde olalım isterse hayatın “normal” sınırları içinde “yüreğimizin rotası” bazen rol model aldığımız ya da olmak istediğimiz kişi olmamıza engel olabilir. Salih’in hayatında fatura Tina’ya olan aşkına çıktı. Reis’in karanlığı para ve güce odaklıydı. Bu karanlık yönümüz ve zafiyetimiz ister aşk, ister güç, ister para olabilir “bileğimizin gücünün yettiği yerde” rotamız şaşabilir ve yaşam birden kıyıya doğru sürükleniverir. Her hayatın kıyısı ve herkesin “kıyı” olduğu bir yer vardır.
Ne diyelim yüreğimizin rotasında gitmeye gücümüz yetsin. Değilse hepimiz başka bir uçurum oluruz. Tıpkı Salih gibi, Tina gibi, Reis gibi Berber Ali vd. gibi.
Anahtar Kelimeler: agir roman, eskişehir şehir tiyatrosu
0 Yorum