Politik Dramatizasyonlar "Barut Fıçısı" İstanbul Şehir Tiyatrosu
Genç Makedon Yazar Dejan Dukovski'nin kaleme aldığı “Barut Fıçısı” kapitalizm karşısında yenilen bir sistemin doğurduğu acıları, psikolojik travmaları; dostluğun, kardeşliğin yok oluşunu aktarıyor izleyenlere. Yugoslavya'nın bir parçası olan Makedonya, birbiriyle iç içe girmiş ulusların yılarca süre gelen barış huzurunun tükendiği bir noktadır. Bu noktadan sahneye aktarılan öykü, trajik yeni dünya sistematiğinin ne denli kanla beslendiğinin açık kanıtıdır.
Emperyalist tarihçiler ülkeler arasındaki savaşlara değinirken, geçmişe dönük birtakım düşmanlıklardan, toplumların süregelen birtakım özelliklerinden veya ülkeleri demokrasi kisvesi altında yönetenlerin kişisel dünya görüşlerinden söz etmeyi çok severler. Bu sorunsuz(!) yaklaşım, bir çok ulus yahut devlet arasında zaman-ı ehlin belirli bir döneminde yaşanmış olan düşmanlıkları dondurarak mekanik hale dönüştürür ve aradan çok sular aksa da gelişmeler bu nedenden aktarılır izleyici konumdaki halka. “Uluslararası terörizm” kavramına ve emperyalist hegemonya savaşlarına temel oluşturmak maksadıyla uydurulmuş olan “Medeniyetler Çatışması” tezi buna güncel bir örnektir.”*
Burjuva Milliyetçiliği
Josip Broz Tito, Yugoslavya'nın sosyalist serüveninde halkları birbirine kenetleyen bir liderdir. O dönem içinde emperyalist güçlerin ülke topraklarına karşı tehtitkar olduğunu bildiği için, halkların büyük çoğunluğuna demokratik, kültürel haklar tanımıştır. Müslümanı, hristiyanı, ateisti, zerdüştü, berdüştü aynı ülke sınırları içinde birbirine zarar vermeden komün hayatı yaşamıştır. Ne zaman ki Sovyetler Birliği'nin dünya siyasetinde zayıfladığı ortaya çıkmıştır; o tarihten itibaren büyük kapitalist ülkeler yeni sömürü toprakları aramaya koyulmuşlardır. Avrupa'nın göbeğinde duran güzelim bu balkan ülkesi elbette bu sömürüden fazlasıyla payını alacaktı, nitekim öyle de oldu.
Paylaşımın bir adı olmalıydı ve de dünya siyasetinde haklılık payı bulunmalıydı. Burjuva tarihi bunu anlı şanlı manşetlere atmalıydı. Ülkeler arasındaki farklılıklar “Burjuva Milliyetçiliği” kullanılarak vurgulanmaya başlandı. Özgürlük kisvesi altında, ülkelere silah zoruyla götürülecek demokratik anlayışlar bahane edilerek koca balkan ülkesi Yugoslavya yerle bir edildi. Geriye trajedileri anlatan bu tip öykünceler kaldı…
Tarih şu anda ülkesinin yıkılmaması için savaşan ve de şaibeli ölen Slobodan Miloseviç'i kasap, Gerorge W Bush'u da “özgürlük savaşçısı kahraman” olarak taktim etmekte. Emperyalist tarih, kurtuluş savaşını kaybeden bir Mustafa Kemal'i dünyaya nasıl tanıtırdı bir düşünün?
Politik dramlar romanlarda, öykülerde, tiyatrolarda konuların önüne geçmiştir hep. Eğer yazılan edebi metinde tarihsel acılar bulunuyorsa muhakkak ki siyaset genel ölçüde adını hissettirmiştir. Duygusallık bir kenara, yaşanılan dönem sorunları kafaları kurcalayan yapıda aktarılmıştır izleyenlere.
Kendini bilmez bazı Dramaturglar şunu bilmeli ki; vakanüvist burjuva tarihi hiçbir toplumun “ahlaki, kültürel” tarihi olmamıştır, olmayacaktır da… Savaşlar toplumların isteğiyle oluşmamıştır ve de savaş yaşayan toplumlar asla içindeki yarayı atamamıştır. Bugün dünya üzerinde halkların çatıştığı kaos ortamı ülkeler bulunmaktaysa, bu ekonomik, sosyolojik değerlerin yokluğu ile ilişkilidir.
Bu kadar siyasi polemiğin ardından oyuna gelirsek;
Oyun, şiddetin günden güne tırmandığı bir bölgede, insanlık trajedisiyle yüzleşen bireylerin hayatlarını konu alıyor. Barut Fıçısı, 11 kısa sahneden oluşan yapısıyla ve bir sahnede yer alan karakterin diğer sahnede de yer almasıyla oluşturulan ilişkiler zincirini anlatıyor. Yola çıkış “Balkanlar” anlatılan “Tüm Dünya”.. Şiddetin anlık seyrettiği, komedinin trajediye, trajedinin komediye kıvrak bir şekilde dönüşebildiği puslu bir insanlık haritası sahneye taşınıyor. Bu metin daha önece Goran Paskaljeviç tarafından sinemaya aktarılmıştı. Venedik Film Festivali, 35.Altın Portakal Fim Ödülleri'nde oynayarak adını uluslar arası alanda önemli ölçüde duyurmuştu. Filmi seyreden biri olarak şunu diyebilirim ki; eserin dönemi aktarışı pürüssüz olduğu için, operası dahi sahnelerde bambaşka hayat bulabilir.
Yazarın sivri dili kara komedi ile birleşiyor. Savaşın toplumsal buhrana neden olan içyüzü trajik güldürü ögesi ile farklı boyut kazanıyor. Bu açıdan sahne ortasında duran “fıçı” motifi imgesel dünyanın anlatmak istediğini düşünce üstü eyleme dönüştürüyor. Barış Dinçel'in dekorunu bu oyunda beğenmedim. Mizahi üslup ön plana çıkacak diye kalıpsal belirli donanımlar göz ardı edilmiş. Işıkta Özcan Çelik çok başarılı! Sürprizlere açık sahne düzenini iyi kavramış. Duygu yoğunluğunun yön değiştirdiği bölümlerde sahnede kendisini epeyce hissettiriyor. Kostümde Duygu Türkekul'un bakış açısı etkileyici! Dönem itibari ile yerinde elbiseler düşünülmüş. İç savaşın içten içe yoksullaştırdığı bir ülkenin insanlarında ihtişamı andıran her hangi bir belirti yok. Tepeden tırnağa her şeyi düşünmüş.
Oyunculardan Cengiz Tangör ve Bora Seçkin ilk bakışta göze çarpanlar… Kalabalık kadro içerisinde Levent Üzümcü, Yeliz Gerçek oyunculukları ile ön plana çıkan diğer kişiler. 11 kısa sahne arasında geçişlerde özellikle beşinci sahneden sonraki olaylarda oluşan performans düşüklüğü, sıklıkla değişen bölümlerin zihinlerde oluşturduğu bağlantı probleminden kaynaklı. Ama birbiri içinde savaş-korku-acı-yalnızlık-çaresizlik-güldürü girdabının incelenmesi hızla akan örgüyü de gözlerimizin önünden alıp bir anda götürüyor. Bağlantılı oyun sistematiğinin oluşu, seyirciyi oyundan düşürmüyor.
Daha önce eleştirisini yazdığım Nesrin Kazankaya'nın “Dobrinja'da Düğün” oyunun da olduğu gibi balkanlar sorunu farklı bir bakış açısı ve yorumlama tekniği ile sahneye aktarılmış. Şehir Tiyatroları politik dünya siyasetini sahneye taşıyarak iyi bir seçim yapmış.
Dip Not:
1- * “Emperyalizmin Balkanlaştırma Operasyonu Devam Ediyor” Kerem DAĞLI. Marksist Tutum Dergisi Haziran 2006 15.sayı
2- Ucuz popülerizm yapılarak 1 ytl'ye inen Şehir Tiyatrosu oyun biletleri aman aman tükenmemiş ne yazık ki! Bu oyunu kendi cebimden para ödeyerek izledim. Ve izlediğim zaman bilet fiyatları 1 ytl değildi. Bunu önemle belirtirim.
Anahtar Kelimeler: barut fıçısı, istşeh, istanbul şehir tiyatrosu, dejan dukovski
0 Yorum