MAKALELER

Kayıp Alan Tiyatrosu - İçimizde Bir Katil Var

2025.10.07 00:00
| | |
674

Paylaş:
... rafine bir dramaturjiyle çalışıldığında kuşkusuz daha etkili sonuçlar üretecektir.


KAYIP ALAN TİYATROSU – İÇİMİZDE BİR KATİL VAR

Sabahattin Ozan Aslan’ın kaleme alıp yönettiği Kayıp Alan Tiyatrosu bünyesinde sahnelenen İçimizde Bir Katil Var, gündelik mekânın teatral bir alana dönüştürülmesi fikrinden beslenen, komedi ve gerilim türlerinin kesişiminde ilerleyen bir oyun… Metin, başlangıçta sıradan bir pub akşamı gibi görünen atmosferin kısa sürede tehdit, korku ve gizle örülü bir labirente dönüşmesini hedefliyor lâkin dramatik yapı, gerilim dozunu sürekli diri tutmak yerine kimi yerlerde güncel espriler ve popüler göndermelerle seyircinin dikkatini dağıtıyor. Bu göndermelerin bir kısmı, artık güncelliğini yitirmiş politik ya da toplumsal olaylara dayandığı için, oyunun dramatik bütünlüğünü zedeleyen anlamlılık arz etmeyen bir zaman dışılık hissi yaratıyor. Özellikle bazı replikler, izleyiciyi güldürmek ya da sahneyi renklendirmek amacıyla yazılmış olsa da sahicilikten uzak, replik olarak söylenmek için yazılmış bir yapaylık barındırıyor. Yine de Aslan’ın metni, bir ilk oyun olarak değerlendirildiğinde, türler arası geçişleri denemeye cesaret eden, ambiyans kurma çabasıyla dikkat çeken bir çalışma... Özellikle “Herkesin bir sırrı vardır!” önermesi, karakterler arasındaki ilişkilerde potansiyel olarak derinlikli çatışmaların doğmasına elverişli bir zemin sunuyor. Bu anlamda Aslan’ın kalemi, rafine bir dramaturjiyle çalışıldığında kuşkusuz daha etkili sonuçlar üretecektir.

Reji Üzerine: Ortamı Yönetmek

Aslan’ın rejisi, barın uzamını temsil mekânı olarak muhafaza ederek izleyiciyle sahne arasındaki sınırı bilinçli biçimde kaldırıyor. Seyirci, bir anda kendisini oyunun içinde buluyor; tıpkı bir bar müşterisi gibi olaylara tanıklık ediyor. Bu tercih, tiyatronun en canlı damarlarından biri olan doğrudan temas ilkesine dayanıyor ve yerinde bir seçim oluyor.

Ancak bu doğal mekânın sağladığı avantaj, bazı anlarda oyunun teatral dozunun düşmesine neden oluyor. Seyircinin çevresinde gerçekleşen olaylar, teatral bir biçim yerine gerçekçi bir doğaçlama izlenimi yaratıyor; bu da özellikle tempolu sahnelerde gerilimin çözülmesine yol açıyor.

Reji, sahne geçişlerini sade tutarken ışık rejisinde yer yer başarılı dokunuşlar yapıyor. Özellikle gerilim anlarında kullanılan ışık kontrastları, oyunun havasını destekliyor. Buna karşın bazı bölümlerde ışığın dramatik yoğunluğu taşıyamadığı, sahne duygusunu desteklemede yetersiz kaldığı da görülüyor.

Genel anlamda reji, elindeki malzemeyi olabildiğince organik biçimde kullanmaya çalışıyor. Aslan’ın hem yazar hem yönetmen hem de oyuncu olarak üçlü bir yükü üstlenmiş olması, rejisel bütünlüğü kimi yerlerde zorlasa da oyun, ilk yapım olmasına rağmen özgünlük arayışıyla umut vadediyor.

Oyunculuklar Üzerine: Doğallığın Sınırında

Oyunculuklar açısından İçimizde Bir Katil Var, “tabii oyun” arayışını merkeze alıyor. Bu arayış, zaman zaman abartıya yani kontrollü bir gerçekçilik yerine ölçüsüz bir serbestliğe dönüşüyor. Oyuncuların bir kısmı karakterlerinin içsel motivasyonunu tam olarak inşa edemediği için sahne üzerinde bedensel bir kasılma hissediliyor.

İbrahim Koçlardan’ın performansı bu anlamda en çok dikkat çeken örneklerden biri. Oyuncunun repliklerle olan ilişkisi, karakterin ruh hâlinden çok, tümcelerin ezberine ve ritmine bağlı kalıyor; bu da inandırıcılığı zayıflatıyor. Serenay İduğ’un sahnede varlığı ise kısmen dengeleyici nitelikte; zaman zaman oyunun gerilimini taşımayı başarıyor ama dramaturjik olarak karakterine yeterince derinlik kazandırılamıyor. Talat Yüksektemel ve Yunus Erman Çağlar, yan karakterlerde enerjik bir varlık gösterse de oyunun mekân ve reji açısından beklendik temposuna tam uyum sağlayamıyorlar.

Sabahattin Ozan Aslan’ın omuzlandığı yük sahnedeki performansında hissediliyor. Yine de oyun ilerledikçe Aslan’ın özellikle mizahî anlarda doğallığı yakalayabildiği, seyirciyle kurduğu göz teması ve jest diliyle sahneyi canlandırdığı görülüyor.

Sanatsal Tasarım Üzerine

Aylak Bar’ın atmosferi, oyun alanı olarak seçilmesiyle birlikte sahne tasarımının temel bileşenine dönüşüyor. Bu tercih, izleyiciye “oyunun içinde olma” deneyimini yaşatırken, aynı zamanda mekânın teatral potansiyelini zorlayan bir deneme niteliği taşıyor.

Işık düzeni, gerilimi destekleyen birkaç başarılı dokunuş dışında bütüncül bir dramaturjik stratejiyle ilerlemiyor. Ses tasarımı ise oyunun duygusal ritmini destekleyebilecekken çoğu sahnede geri plânda kalıyor.

Kostümler, karakterlerin toplumsal konumlarını yansıtır biçimde sade ve gerçekçi tutulmuş ama orada da genel görsel bütünlük açısından özel bir tasarım anlayışına rastlanmıyor.

Sonuç: Umut Veren Bir Deneme

İçimizde Bir Katil Var, her şeyden önce bir “ilk oyun” hissini aktarıyor; kusurlarıyla, fazlalıklarıyla, riskleriyle... Fakat bu ilk adım, tiyatroda türler arası geçişi denemek, sahneyi klâsik bağlamda değil, kendiliğinden bir alan olarak yorumlamak gibi cesur tercihleri de içinde barındırıyor.

Sabahattin Ozan Aslan hem yazarlık hem yönetmenlik hem de oyunculuk anlamında arayış içinde bir tiyatro insanı olarak karşımıza çıkıyor. Gerilimi mizahla buluşturma niyeti yerinde lâkin dramaturjik denge ve oyuncu yönetimi açısından hâlâ olgunlaşmaya ihtiyaç var.

Kayıp Alan Tiyatrosunun bu yapımı, yeni bir tiyatro diline yönelme çabasını göstermesi bakımından ümit verici. Eğer Aslan, metinlerinde zamansal göndermeleri güncelleştirmeyi, oyuncularıyla daha organik bir ritim yakalamayı başarırsa; daha başarılı çalışmalara imza atması hiç de zor olmayacaktır.

 

Anahtar Kelimeler: kayıp alan tiyatrosu, içimizde bir katil var



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir