Kapatalım efendim, her şeyi kapatalım. Sanat ve onu ifade her yere kilit vuralım. Olmuyorsa zaten zorlamayalım. Adım attığımız yerleri, kültürden uzaklaştıralım. Ya da şey yapalım, kapatmak yerine propogandaya başvuralım. Ceplerimize üç beş kuruş fazla para girsin, devlet desteğini her zaman yanımızda hissedelim, tarafsızlığı mumla arayalım. Ütopyaya erişemiyorsak, elimizdeki avucumuzdaki distopyamızla mutlu olalım. Üstadlarımız yitip gitsin, yerlerini doldurabileceğini düşünen ağabeylerimize - ablalarımıza cesaret verici paylaşımlarda bulunalım. Beceremiyorsak unutalım. Unutabiliyorsak, konuşmayalım. Yeni bir şeymiş gibi, gündelik hayatımızı gülücüklerle donatalım(!)
Okullarımız kapansın, kapanmıyorsa da birkaç eğitmenin hükümdarlığında yıllar yılı yitik bir eğitimle nefes almaya çalışsın. İyiler elensin, kötüler galip gelsin. Kadroya bir türlü alınmadığı için aylık beş yüz, altı yüz lira maaşla direnen güzel isimler, nihayet pes etsin. Olması gereken bu çünkü. Eğer adım atamıyorsak, bacakları kesmek en doğrusu. Nasılsa özel okullar fazlasıyla üzerlerine düşeni yapıyorlar. Her yerde bir okul, her yerde yeni bir bölüm, her yerde sıcak para, oh ne kadar da güzel vallahi. Çabalayanın yerine, paralayanın(!) değer gördüğü, müthiş bir dünya! Müthiş bir düzen!
Aziz Nesin’i anlamadan dinlemeden sahneleyen,
Toplumsal ve kültürel meselelere hiçbir yenilik getirmeden yorumlayan(!)
Elli sene önceki eğitimi, elli sene öncekinden daha kötü fakat daha pahalıya öğrencilerle paylaşan,
Saygınlıkları gökte, sesleri her daim kulaklarda gezen büyülerimiz;
Kuşansınlar zırhlarını ve kurtarsınlar canımız tiyatromuzu.
Bizler de ağlayalım.
Yıllardan beri, sonsuz çabayla sesini duyurmaya çalışan fakat hiç dikkate alınmayan isimler aramızdan ayrıldığında üç beş dakikalığına ağlayalım.
Okullarımız A noktasından B noktasına - sanki bir gecede olup bitmiş de, öncesi çiçekmiş gibi - taşındığında, bağıralım, çağıralım, isyan edelim, sonra da “aman!” diyelim, “olsun, yapacak bir şey yok!’
Susalım ki, ihanetin tadına varalım. Tiyatroyu yakından takip ettiğimizi cümle aleme göstermek için pahalı biletleri olan, hiçbir şey anlatmayan oyunlara gidip story atalım. Ha bir de, bu güzel çalışmayı ödüllerle taçlandıralım.
Ama, bir yerlerde gerçekten çabalayanları görmeyelim, e mi? Susmadığı için cezalandıranları, kıyıda köşede derdini anlatabilmek için elini taşın altından bir an olsun bile çıkartmayanları hiçe sayalım.
Sahneler kapatılsın, elde olanlarla avunalım. Bölümler kapatılsın; biri gider; beşi gelir deyip, teselliyi burada bulalım. Beşi birden geldiğindeyse, hiç durup düşünmeyelim, “konumu iyi mi, burada bu satar mı?” diye.
Olması gereken bu değil mi?
Anahtar Kelimeler: tiyatro
0 Yorum