MAKALELER

Beklemek - Payanda Tiyatro

2019.12.20 00:00
| | |
11010

Bir soru soracağım sizlere. Basit gibi görünen, zor bir soru. “Beklemek korkutucu mu? Değer mi korkmaya?
 
KİMİ ZAMAN; GİTMEK ALIŞKANLIK, BEKLEMEK MECBURİYET
 
“Payanda Tiyatro – Beklemek”
 
 
Bir soru soracağım sizlere. Basit gibi görünen, zor bir soru.  “Beklemek korkutucu mu? Değer mi korkmaya?” Ülkü Ayvaz’ın yazdığı, Payanda Tiyatro’nun sahnelediği “Beklemek” oyununu izlediğim dakikadan bu yana, bu soru dolaşıyor aklımda. Henüz net bir cevap verebilmiş değilim. Size de tavsiyem hemen cevap vermeyin, bir süre düşünün. Çünkü eminim ki vardır hepimizin beklediği bir şeyler. Kimileri aşkını bekler, kimileri ailesini, kimileriyse oltasına takılacak balığı… ya da en azından yemek bekler, çay bekler, bir telefon bekler, ay sonunu getirebilmek için üç – beş kuruş para bekler… Ne olursa olsun; vardır elbet bir şeyler. Yok diyorsanız da şöyle düşünün; binlerce hayal kurup, bir geleceğin peşinden sürüklenmişsiniz yol arkadaşınızla, çocuklarınız olmuş, mutluluğunuza mutluluk katmışsınız, hayallerinize onları da dahil etmişsiniz. Yürümeye başladıklarını ve güçlendiklerini görmeye başladığınız andan itibaren derin bir nefes almışsınız fakat kader işte; gün gelmiş, bekler olmuşsunuz sadece. Kapınızın sesine hasret olmuşsunuz. Ne zaman kalmış geriye ne de hayaller. Sadece, kuru bir yalnızlık ve dinmeyecek büyüklükte hayal kırıklıkları. Ama yine de bekliyorsunuz işte; bir gün kapı çalar diye, gelirler diye, en azından bir komşu olsun uğrar da hal hatır sorar diye. Bu umut sizi hayata mı bağlar; yoksa korkutur mu beklediğiniz için ve günden güne hayata biraz daha sonuçsuz bir umutla bağlandığınız için? Kısacık da olsa düşünün, acele etmeyin. İnanıyorum ki, cevabınıza ulaştığınızda, kaldırmaktan kaçtığınız bir yükten arınacaksınız. Beklemek sizin için neyi ifade ediyor, işte o zaman anlayacaksınız. 
 
Yönetmen Hakan Arslan, koli bantlarıyla ve boğucu karton kutularla betimlemiş beklemeyi. Her an vazgeçip gitmeye müsait bir yuva kurmuş kutulardan. Evin bütün eşyaları gitmekle bütünleşmiş, yıllar bu şekilde geçmiş. Bir yandan da umut olmuş bu kutular. Kapı çalacak olursa, evin bütün dağınıklığını saklamak için bir yol; geçmişteki güzel günleri hatırlatmak üzere bir dost olmuş. Kendi kendisine bir sürü soru sormuş. Oyunun kaderiyse, cevaplar olmuş…
 
Teknik açıdan bakacak olursak, oyun için seçilmiş olan anlatım biçimi; reji, tasarım ve dramaturgiyle birleşerek, güçlü bir yapı oluşturmuş. Sahne üzerinde konumlandırılmış olan her element, yeni bir soru doğururken; seyirciye bu elementlerin ayrıntılı bir şekilde incelenme olanağının tanınmasından ötürü mutlu olduğumu söyleyebilirim. Yine de belirtmem gerekiyor ki, mutlu olduğum kadar üzüldüğüm noktalar da yok değil oyunda. Cevaplar… Ne yazık ki, verilmiş olan bazı cevapların, ne kadar üzerine düşünülmüş olursa olsun, sabırsızlıkla paylaşıldığını düşünüyorum. Oyun öncesindeki araştırmalarım ve expozisyon birleştiğinde, geneli etkileyen birçok cevaba ulaştım. “Seyir zevkini etkiledi mi?” diye soracak olursanız, hayır etkilemedi, sadece bir miktar üzülmeme neden oldu, o kadar. Oyun içerisinde, ufak çatlaklardan daha önemli şeyler vardı. En başından beri belirttiğim gibi, sorular vardı ve bu sorulara vereceğimiz cevaplar için, oyunun herhangi bir çabası yoktu. Bizi yönlendirmeye, bir kenara çekmeye çalışmıyordu, sadece ufak bir yol açıyordu ve bizler de izleyici olarak bu yola giriyorduk. Ki zaten, oyunun bizi bir noktaya çekecek takati de yoktu, beklemekten yorulmuş, kutularla dost olmuş, öylece derdini anlatmaya çalışıyordu. 
 
Tüm bunların yanında, çaba, önemli bir detaydı bu oyunda. Henüz yolun başında olan bir grup gencin, ellerinde avuçlarında olanla oluşturduğu güzel atmosfer, ister istemez dikkat çekiyordu. Tasarımda bulunan her detay, pratik bir çözümlemenin ürünü izlenimi yaratıyordu. Oyunculuklar, yapacakları bir sonraki iş için, merak uyandırıyordu.  Asıl önem taşıyansa en başta buydu. Denemek, olmuyorsa kabul etmek, sorunları görüp daha çok denemek. Yaptık oldu demekten uzak, nezaketle yapılan işin kusurlarını kabul etmek. Bizlere düşense, şans tanımak, bir heyecanı paylaşmak. 
 
Oyun Künyesi:
Yazar: Ülkü Ayvaz
Yönetmen: Hakan Arslan
Dramaturg: Sevgi Karaca
Dekor/ Kostüm Tasarım: Ceren Aygüt
Makyaj: Esra Enis Kesicibilek
Işık Tasarımı: Tuğçe Kamaş
Ses/ Efekt Operatörü: Songül Şayık
Müzik: Oğuzhan Bilgiç
Afiş Tasarım: Ceren Aygüt, Esra Enis Kesicibilek
Oyuncular: Hakan Arslan, Büşra Özdemir, Anıl Yeniler
 
Cemil ATMACA

Anahtar Kelimeler: beklemek, payanda tiyatro



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





TİYATRONLİNE

E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir