Bir oyuncu; dans eden, şarkı söyleyen.
Her oyuncu, her sanatçı gibi “Yaşsız”
Alzheimer hastası. Tekerlekli iskemleye bağlı, düşünsel ve fiziksel olarak kısıtlanmış.
Kapılar, kapılar, kapılar ardında…
Artık büyük göçe hazırlanıyor, bilinçsiz bir bilgelikle.
Unutuyor, hatırlayamıyor.
Kırık kırpık hatırlar gibi olduklarını birbirine bağlayamıyor, unutuyor gene.
Kızıyor, bağırıyor, ağlıyor “Bıktım artık, burama geldi” diye sızlanıyor, gitmeye karar veriyor bu dünyadan. Nereye bilmiyor. Boşlukta… Vazgeçiyor her şeyden.
Sonra birden bir oyuncunun “prova” alışkanlığıyla “Tamam, sil baştan, yeni baştan başlıyoruz” diyor. “Yaşamak güzel” diyor.
Vee, gene bir bilgelikle sanatta arıyor, sanatta buluyor özgürlüğü.
Düş gücüyle dans ederek, şarkılar söyleyerek mini zaferler yaratıyor kendince. Bu mini zafer halkacıklarını birleştire birleştire aydınlattığı bir yolda, korkularından sıyrılarak kara kâbuslarının pençesinden kaçarak o aydınlık yolda, her zamanki gibi şaşkın ama mutlu, dans ederek, şarkılar söyleyerek uçuyor adeta öteki dünyaya.
Ölümün bile, biraz gayretle, bir zafer olabileceğini kanıtlarcasına.
Yıldız Kenter
0 Yorum