MAKALELER

Chamaco - Semaver Kumpanya

2011.01.14 00:00
| | |
6589

Yalnızlık , parasızlık (ekonomik farklılıklar) ve çaresizliğin, insanları içine soktuğu kaotik ve çarpık durumları, sert bir uslüple işleyen oyunu Küba'nın genç ve yetenekli(?) yazarlarından Abel Gonzalez Melo kaleme almış...

     Bir nefes "Havana" havası ; Chamaco.

    İspanya Büyükelçiliği, Birinci Dramaturji Yarışması Ödülüne layık görülmüş olan bu oyunun yönetmeni ise yine Küba'lı bir yönetmen olan Orestes Perez Estanquero.
 
    Sert içeriği ve uslubü nedeniyle 16 yaş sınırıyla seyirci karşısına çıkan oyun, Küba'nın başkenti Havana'da 23 Aralık ve 26 Aralık tarihlerinde geçiyor. Karel Darin'in işlediği cinayet üzerinden kurgulanan oyun da, cinayetin sonrasında gelişen olay örgüsünü ve çarpıklıkları görmekteyiz.
 
    Yönetmen Estanquero, taa Küba'dan kalkmış gelmiş ülkemize, sırf bu oyunu yönetmek için. Hoş gelmiş sefa gelmiş, türk tiyatromuzun, hatta başımızın üstünde yeri vardır tabi buyursun gelsin , ama 'niye gelmiş', 'ne yapmaya gelmiş', 'geldiğine değecek bir iş çıkarmış mı acaba', diye büyük bir merakla gittim oyuna. Ayrıca oyunun “Türkiye'de ilk defa bir Küba oyunu” başlığı altında duyurulması da diğer bir merak uyandırıcı unsur. “Eh ,bari biz de ilk görenlerden olalım..” o zaman diyerek indim Çevre Tiyatrosunun merdivenlerinden, o buram buram “tiyatro” kokan salonuna. Daha önceden bütün oyunlarını büyük bir zevkle ve beğeniyle izlemiş olduğum Semaver Kumpanya'nın yeni oyunu “Chamaco” kafamdaki soru işaretleri ve beklentiler ile başlıyor işte..


 
    Oyunda ilk dikkat çeken ; seyirciyi yavaş yavaş değil , bir anda etkisi altında alan ve oyun boyunca da seyirci üstündeki bu etkisini sürdürebilen 'sinematografik' reji anlayışı idi. Daha önceden çokta alışık olmadığımız, çeşitli oyunlarda bazı sahneler üzerinden ufak denemeler şeklinde kullanılmış, “sinematografik” anlayış, oyunu bir sinema kamerası kadrajından takip edercesine izlememizi sağladı. Sahne geçişleri ve sahne üstü aksiyonlar oyun boyunca farklı sinematik tekniklerin sahne üzerindeki başarılı ve yaratıcı uyarlama ve uygulamalarından oluşuyordu. Belki de oyunu en izlemeye değer kılan şey de , işte bu başarılı sinematografik konseptti. İyi ki ,Küba'dan gelmişsin, iyi ki bu oyunu yönetmişsin, buralara kadar geldiğin için ayağına, böyle farklı bir şey yarattığın için de fikrine, zikrine, emeğine sağlık Estanquero!..
 

   

Ne yazık ki, yönetmen Estenquero için kurduğum bu övgü dolu sözleri , yazar Abel Gonzalez için sarfedemiyorum. Yazar hikayesini her ne kadar evrensel ve güçlü bir tema üzerinden anlatmış olsa da, sıkıcı hikaye kurgusundan ve artık ezberlenmiş olan Hollywood klişelerinden sıyrılamamış. Belki böyle bir kaygı hiç taşımamıştır A. Gonzales ancak düşünceme göre bu tutum, hikayenin belli bir noktasından itibaren, olay akışının devamını ve akabinde gelecek olan finali çok erken tahmin edilebilir hale getirmesine yol açmış. Karakterler arası ilişkiler her ne kadar başarılı bir dramaturji ile işlenmiş olsa da, metnin zayıflığı bu ilişkilerin sahne üzerindeki gösterimini vasat bir hale sokmuş. Ve bu da karakterlerin dramatik yapılarının maalesef biraz kuru ve kısır kalmasına sebebiyet vermiş.
 
    Oyunla ilgili bir kafa karıştırıcı unsur ise, olayın Küba'nın başkenti Havana'da geçmesine rağmen, klasik bir Amerikan filminden sıçramış ve bu oyunun içinde hiç bir yere tam olarak oturamayan bazı karakterler ve aksiyon seçimleri idi. Örneğin Sarp Aydınoğlu'nun canlandırdığı Saul Alter (polis), gerek sahne duruşu , gerek oyun boyunca kullandığı replikler, beden dili ve tonlamaları ,vurgulamaları ile klasik ( ve başarısız) bir Hollywood filmi aktörü gibi olmaktan öteye gidemedi. Özellikle “Süleyman ve Öbürsüler” ve “Fırtına”daki performanslarıyla ne kadar başarılı ve sahne enerjisi yüksek , yetenekli bir oyuncu olduğunu türk tiyatro izleyecesine göstermiş olan Sarp Aydınoğlu, bu oyunun içinde ne yazık ki yok olup gitmiş. Ki zannımca bunun en büyük nedenide kötü yazılmış ve yönetmen tarafından da kötü işlenmiş olan bir tiplemeyle, sahnede olmasıydı.
 

    Oyunun dramatik anti-kahramanı Karel Darin rolünde Ahmet Kaynak, her ne kadar pürüzsüz bir oyunculuk sergilese de , seyirciyi performansıyla doyuramadığını düşünüyorum. Evet “iyi oynamış” denilebilir ancak Karel rolünün hakkı çok daha fazla verilerek oynanabilirdi diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım.Her ne kadar oyun içindeki bir çok karakterle doğru ve başarılı bir elektrik içinde oynadıysa da, bazı karakterlerle olan duygusal çatışmalar biraz yüzeysel ve içi boş kalmış. Rol üstüne büyük gelmemiş ama “Cuk” oturmuş da diyemedim. A. Depas Rolün'de - Semaver'de ilk kez sahneye çıkan- Mete Horozlu kesinlikle Semaver Kumpanya'ya yakışmamış. Bilmem diğer bütün oyunlarından alışık olduğum bu ekibin içinde yeni birini beğenmek belki bana daha zor gelmiştir ancak, duruşu, bakışı, enerjisi Semaver'in alışık olduğumuz o inanılmaz sahne temposu ve elektriğinin yanında soluk ve sönük kalmış. Miguel ( Fatih Dönmez) rolün gerektirdiğini , hakkından fazlasını da vererek , sade ama büyük bir başarıyla oynamış, Silvia rolündeki Gökçe Sezer'de yüksek enerjisi, sahne sempatisi ve etkiliyici performansıyla oyun sonunda aldığı çoşkulu alkışı fazlasıyla haketmişti. Oyun içinde en başarılı bulduğum oyuncu ise , küçük rolünü büyüten, ve benim ancak kusursuz diyebileceğim bir performansla sahneleyen Bülent Çolak idi. Gerek televizyon,sinema filmlerinde gerek tiyatro oyunlarında bugüne kadar gördüğüm en doğru, en gerçek, en dramatik travestiydi( La Paco). Beni olumsuz yönde şaşırtan bir diğer isim de Serkan Keskin'di. Semaver'in show-man'i , komedi yıldızı diye gördüğüm Serkan Keskin, çizmiş olduğu Alejo tipinin, neden yine bu kadar eğlenceli (belki de komik) oynadığına bir anlam veremedim. 

     Sanki her zamanki komik Serkan Keskin kendini tutamamış, ucundan kıyısından yine yapacağını yapmış ama bu sefer olmamış, çünkü bu oyunun içinde böyle bir şeye ne gerek varmış diye düşündürdü. Roberto Lopez rolüyle izlediğimiz Özlem Durmaz her zaman olduğu gibi yine tek kelimeyle tertemiz bir karakter çıkarmış ve tertemiz de oynamış.Anlatıcalar İrem Erkaya ve Aylin Çeralp çok ama çok başarılıydılar. O sahnenin , o oyuncuların içinde olup da , yaratılan mekanların içinde olmamayı, bu sinematografik reji içinde, tiyatral anlatıcalar olarak başarılı bir performans çizmeleri etkileyiciydi.
 
    Sahne üzerinde kullanılan tekniğe destek veren sade ama yaratıcı ve başarılı dekor tasarımı , yönetmen Estanquero'nun mükemmel konsept ve sinematografik sahne dramaturjisi ile , keyifli ve etkileyici bir uyum yakalamış. Özellikle oyun boyunca kullanılan tekerlekli dekorlar, (özellikle , bence dekor'un başrolü diyebileceğim 'kapı') mekan yaratma ve mekanlar arası geçişlerde oyunun seyir keyfini oldukça yükseltti.
 
    Oyundaki sert içerik , özellikle eşcinsel ilişkilerin yer aldığı sahnelerin işlenişi zaman zaman seyirci rahatsız etti. Fakat dramatik yapının, anti-kahramanımızın içine düştüğü durumları rahatsız edici bir şekilde gösterme adına tercih edildiğini düşündüğüm bu sahneler oyunun konusuna ve temasına bağlayabiliyorum. Ancak Karel Darin ve La Paco( travesti)'nun oyunun sonlarına doğru izlediğimiz sokaktaki sahnesi, sadece çirkin ve kötü bir gösterimdi. Hiç bir yere de tam olarak bağlanmadığı için, bence kesinlikle irite edici, ve gereksiz bir sahneydi.
 
    Sonuç olarak, Semaver'in yeni oyunu “Chamaco”yu, - senaryo olarak her ne kadar çok zengin bir kurguya ve anlatıma sahip olmasa da -, Yönetmen Estanquero'nun tiyatro dünyamıza getirdiği bu yepyeni soluğu, bu yaratıcı ve başarılı Sinematografik reji anlayışını ve sahne dehasını görme adına Türk tiyatro izleyicisinin kesinlikle görmesini gerektiğini düşünüyor ve özellikle genç tiyatro seyircisine tavsiye ediyorum.

Anahtar Kelimeler: Chamaco, semaver kumpanya



0 Yorum
Hmm! Bu içeriğe henüz yorum yapılmadı, sen yazmak ister misin?
Bekle! Yorum yazmak için üye olmalısın Üye isen burayı tıkla. Üye olmak için de burayı tıkla.
Diğer Yazıları





TİYATRONLİNE

E-Bülten Üyeliği Görüş Bildir