Direklerarası Tiyatro Ödülleri 2018
Zabel - "Kadın Oyuncu"
Sadri Alışık Tiyatro Ödülleri 2018
Zabel "Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu"
Tiyatro Eleştirmenleri Birliği (TEB) Ödülleri 2018
"Yılın Yerli Oyun Yazarı"
Üstün Akmen Tiyatro Ödülleri 2018
Zabel - "Yılın Yerli Oyun Yazarı"
Zabel - Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu
Aysel Yıldırım ve Duygu Dalyanoğlu’nun yazdığı, çok mercekli alt okumalarla dolu, olabildiğince varsıl, etkileyici bir tekst. Son derece dramatik bir yaşam öyküsünü, tüm sahiciyle ortaya koyan bir reji ustalığı ve üstün oyunculuk performansları. Aysel Yıldırım, Duygu Dalyanoğlu, Elif Karman, Maral Çankaya, Nihal Albayrak, Zeynep Okan’ın muhteşem ötesi oyunculukları nasıl anlatılabilir ki şimdi.
“Dionysos’un Çocukları” dizi söyleşilerimiz kapsamında, “Zabel”’i yazan ve oyunda rol alan Aysel Yıldırım ve Duygu Dalyanoğlu ile görüşmeye karar verdik.
Aysel Yıldırım: Tiyatro sanatı, her şeyden önce duygulara, akla, vicdana seslenen bir sanat ve bizim için de başlıbaşına bir deney alanı. Seyircinin hem akıl hem de haz ve duygu dünyasına sesleniyoruz. Evet, aylar süren araştırmalar yapıyoruz oyun metinlerini hazırlarken. Bu noktada, hemen belirtmeliyim ki, Brecht bizim için çok önemli bir yol gösterici. Ve tabii, Platon’un da, yukarıda değindiğiniz açıklaması. Aslında sadece duygulara seslenen kathartik bir tiyatro anlayışıyla, nasıl desem bir çeşit hesaplaşarak çıktık yola. Eğitimlerimiz böyle bir anlayış üzerine kurulu. BGST’nin sadece tiyatroda değil, müzikte, dansta ve diğer alanlarda da benzer bir yaklaşımı sözkonusu zaten. Bir albüm ya da dans çalışması yaparken de durum aynı. Öncelikle, yaptığımız ‘işe bilimsel manada eğilmek, izleyicinin haz dünyasına hitap edebilmek, hayal dünyasını keşfetmeye çalışmak’ gibi bir kaygımız var. Bu durum, hiç kuşkusuz çalışmalarımızı çok daha katmanlı kılıyor. Mesela, Zabel Yesayan ya da Muhsin Ertuğrul gibi kişilerin hayatları kadar, yaşadıkları tarihsel dönem gibi detaylar çok belirleyici bir önem taşıyor ister istemez. Yani, o kişileri sadece romantik figürler olarak ele almak doğru değil. Evet, birer üst kimlik, belki kahraman olabilirler ama onların hayatlarını iç çelişkileri, güçlü ve zayıf yanları üzerinden işlemek çok daha doğru. İtiraf edelim ki, masabaşı çalışmalarımız sırasında bizler de çok şey öğreniyoruz. Bu insanların yaşam öykülerini kendi tarihsellikleri içinde ele alıp neyin karşısında hangi tepkileri verdiklerini anlamaya, yaşadıkları dönemin gerçekleri içinde onların hikayelerini keşfetmeye uğraşıyoruz. Bütün bu öğrenme ve uzun tartışma süreçleri bizim için çok keyifli. İşin hem bilimsel yönü hem sanatsal yönüyle ilgileniyoruz çünkü.
Duygu Dalyanoğlu : Aşağı yukarı 1,5 yıllık bir çalışma sürecinden bahsedebiliriz. Aysel ile birlikte yazarken, bir yandan Zabel’in hayatını okumaya ve bu alanda çalışan akademisyenlerle tartışmaya, diğer yandan eşzamanlı olarak oyunu hayal etmeye başladık. Elimizdeki hayat hikayesini nasıl anlatacağımıza, nasıl bir dili olacağına karar vermek açısından, öncelikle hayal etmek, olayları kurgulamak gerekiyor çünkü. Hep şuna inanıyoruz: Tiyatro teksti masabaşında son halini alan bir eser değildir. Tiyatro metni bir edebi eser olabilir ama biz o metni sabit bir eser olarak görmüyoruz. Yazıyoruz, sahnede çalışıyoruz sonra dönüp metni yeniden düzenliyoruz, tekrar sahneye dönüyoruz. Bu devinim son güne kadar devam ediyor aslında. Böylece, hem bir oyuncunun doğaçladığı herhangi bir detayı metne katabiliyoruz, hem de yazarların önerdiği yeni bir bölümü ekleyebiliyoruz. Sahne ile metin arasında sürekli ve canlı bir etkileşim var, diyebilirim aslında. Bu bağlamda, piyes bütünüyle yaşayan bir organizma. BGST’de oyun yazmak, kendi özgün metinlerini oluşturmak bir gelenektir. Bu geleneğin devam etmesinin ve güçlü metinler çıkmasının tek yolu, metnin sahnede canlı bir şekilde sınanmasıdır gerçekte. Bazı oyunlarımızda, yazar arkadaşlarımızın metni önceden hazırlayıp getirdiği de olmuştur ama metinler en son hallerini, sahici ve yaşayan hallerini hep sahnede oyuncularla buluştuktan sonra alırlar. Dolayısıyla, az önce dediğim gibi, masabaşı çalışmaları sadece metni oluşturmayla sınırlı bir faaliyet alanı değil bizim için. Aynı zamanda, oyunun metinle uyumlu oyunculuk uslûbunun oluşturulması süreci de bu çalışmalara dahildir. Eğitim ve araştırma faaliyetimiz teorik düzeyde, masabaşında her zaman yapılıyor ama, sahneye çıktıktan sonra da devam ediyor. Çünkü her oyunun, her karakterin farklı gereksinimleri, ele alınış biçimleri olabiliyor ister istemez. Oyunun teknik boyutlarını, dekoru, kostümü, müziği belirlerken de bu araştırma süreci devam ediyor. Dolayısıyla bizim oyunlarımızda sahnede görülen her bir detay ciddi araştırma süreçlerinin sonucunda ortaya çıkıyor. Hiç bir ayrıntı şansa bırakılmıyor. Pınar Çekirge - Yavuz Pak
http://tiyatronline.com/zabel_-bogazici-gosteri-sanatlari-toplulugu--5841
Moliere Efendi - Tiyatro Boğaziçi
Aysel Yıldırım, Burak Akyunak, Duygu Dalyanoğlu, Eser Dilsöz, İlker Yasin Keskin bitmek tükenmek bilmeyen performanslarıyla sahnede parlıyorlar. Aysel Yıldırım’ın esnek bedeni oyun içindeki tempoyu doruk noktasına çıkarıyor. Duygu Dalyanoğlu’nun yerinde oyunculuğu; İlker Yasin, Burak Akyunak, Eser Dilsöz ve İlker Yasin Keskin’in değişik karakterlerde gösterdikleri performanslar seyircileri oyuna bağlı tutuyor. Yaşam Kaya
http://tiyatronline.com/-moliere-efendi_-tiyatro-bogazici-3554
0 Yorum