Bir Yüzleşme; Balat Monologlar Müzesi
‘’Ben bazen ağlıyorum. Sokağın ortasında ağlıyorum. Siz yapmaz mısınız? Yapın bence. İki şeyi yapmadan ölmeyin: Sokağın ortasında durup kahkahalar atın veya durup hıçkırıklar içinde ağlayın.’’ Balat’ın Sırrı.
GalataPerform’un ‘’Yeni Metin Yeni Tiyatro’’ projesi kapsamında farklı yazarlar tarafından, Balat sokaklarında dolaşarak üretilen on oyundan oluşan Balat Monologlar Müzesi, Yuvakimyon Rum Kız Ortaokulu’nda peforme ediliyor.
Yeşim Özsoy’un genel sanat yönetmenliğini yaptığı proje, Ahmet Sami Özbudak tarafından tasarlanmış. Bunun için mekan olarak yüz yıl boyunca eğitim veren, 1986 yılında hiç öğrencisi kalmadığı için kapanan, terkedilmiş bir okul seçilmiş. Okulun her sınıfında, koridorunda, köşesinde farklı bir hikayenin sahnelenmesi planlanmış.
Dik yokuşlarında, cumbalı evler dizili Balat sokaklarından geçip Okul’a ulaşıncaya kadar; modern, dev binaların silüetini sardığı İstanbul’un, hareketli, gürültülü ve hızlı aurasından çıkıp, zamanda geriye sıçrama yaratan dingin bir ortama geçiliyor. İki kanatlı kırmızı dış kapıdan başlayan, taşlarla lale deseni bezeli yoldan binaya girildiğinde; eski tip sıralar, yazı tahtaları, ders materyalleri, yer yer sıvaları dökülmüş duvarlar, son kullanıldığı gün zamanın donduğu hissini veriyor. Mekanın atmosferi, terk edilmişliği ve loşluğu ile seyirciyi sarıyor ve oyuna hazırlamış oluyor.
Seyircinin, ayakta ya da sıralarda izleyebileceği, zil sesi ile başlayan ve aynı anda sahnelenen on beş dakikalık performanslardan birini seçmesi gerekiyor. Her oyunun dört kez tekrarlandığı sahnelemede, bir performansı sonuna kadar beklemeden başka bir performansı izlemek de mümkün bulunuyor.
Bir sınıfta ‘’Fiyaka’’ isimli performansta hırsızın, girdiği evdeki tabloda kendi evini, onları terk eden babasını görmesi ve geçmişiyle hesaplaşması sahnelenirken, dışarıda ‘’Monolog Kutusu’nda Shakespeare, Brecht’ten anlatılar sunuluyor. Bir başka sınıfta ‘’Her Şey Bitmiştir Artık’’ adlı oyunda seyirci bir evin salonuna sızmış, önünde işlenen cinayeti gözetliyor. İki kadının onları sömüren bir erkekten öç almaları, cesedi bir kumaş parçasının üzerine atıp sürükleyerek yan sınıfa, ‘’Modern Zamanlarda Maria Peleologina’’ performansının seyircisinin önüne atmalarıyla mekanlar da iç içe geçiyor.
Alt katta bir sınıfta, ‘‘Kısmet’’ isimli oyunda, işçi Halil’in umutsuzca define arama ve bulamama hikayesi, diğer sınıfta ‘’Mutluyum Çünkü Burada Uçaklar Yok’’ adlı performansta Suriye’li bir gencin Balat sokaklarında kardeşine rastlaması sahneleniyor. Bir başka sınıfta ‘‘Kraliçe Mab’ın Baklavası’’ oyununda kendine farklı bir dünya yaratan genç kadının yaşadıkları anlatılırken, diğer tarafta okuldaki öğretmenlerini ve öğrencilik yılları yaramazlıklarını içeren anılarını ve ‘’Sakıncalı Komşu’’ olduğu için göç etmek zorunda kalışını anlatan monolog izlenebiliyor. Terk edilmiş bir binada, bir anlamda terk edilmiş insanların hikayelerinin, biri dışında monologlarla anlatılması, hızla dönüşen ve değişen günümüz dünyasında muhatap bulamayan, yalnızlaşan bir kesimin çıkamayan çığlığının, sızlanışı ve serzenişini yansıtıyor.
Tüm oyunların aynı anda sahnelenmesi, birinin sesinin diğerine karışması, mekanların birden fazla performansta kullanılabilmesi, yaşamın iç içeliğinin, değişkenliğinin, naif ve dayanılmaz yönlerinin, şiddetin ve şefkatin birlikteliğini yansıtıyor. Ancak metinlerin ve anlatılan hikayelerin, mekanın ve sahnelemeyle ilgili projenin öne çıkması nedeniyle oyunculukların geride kaldığı görülen performanslardaki şiddet, karamsarlık, umutsuzluk ve mutsuzluğun ağırlıklı oluşu, çıkışsızlığı ve karamsarlığı pekiştirme riski taşıyor.
Balat’ın ve Yuvakimyon Ortaokulu’nun seçilmiş olması, yüzyıllarca bu semtte yaşayan ve göç etmek zorunda bırakılan Rum’ların ve onlarla iç içe yaşayan, onlar gibi ‘’öteki’’ konumundakilerin hikayelerinin, ait oldukları yerde, seyircinin konforunun bozulup, oyunların içine alınarak sahnelenmesiyle, atmosferin seyirciyi sarması ve sarsmasının hedeflendiği anlaşılıyor.
Seyirciye, ’’Balat’ın Sırrı’’nı öğrenerek, orada yaşananlarla yüzleşip, Suriye’li gencin merdivenlerde seslendirdiği ağıdın sesi kulaklarında yankılanırken, ‘’sokak ortasında durup kahkaha atma veya ağlama’’ ya da görmezden gelmeye devam edip etmeyeceğinin tercihi kalıyor.
Anahtar Kelimeler: balat monologlar müzesi
0 Yorum