Kadıköy Emek Tiyatrosu yapımı " Ölümün Tersi Arzudur " adlı oyunu Engin Alkan yazmış ve yönetmiş.Cem Yılmazer'in dekor / ışık tasarımını, Oya Kaptanoğlu'nun yönetmen yardımcılığını üstlendiği oyunda Engin Alkan ( Deniz ), Pınar Yıldırım ( Oya ), Murat Göçmez ( Gabriel ), Sinan Çatıkkaş ( Ali ) başlıca rolleri paylaşmışlar.
Engin Alkan, bu defa Tennessee Williams’ın “A Streetcar Named Desire” adlı oyunundan yola çıkarak yepyeni bir esere imza atmış.
Blanche DuBois, Stella, Stanley Kowalski nın ruhları Deniz, Oya, Gabriel'de beden bulmuş sanki.
Engin Alkan son derece ustalıkla bir kurgu oluşturup, " Macbeth " in ölümcül, yıkıcı ihtirasını hatırlatarak, ufunetli içsel sarsıntılarla dolu çağrışımlara imkan tanınmış.
Edebiyat Öğretmeni Deniz, bir iftira neticesi işinden olmuş, haciz işlemi neticesi el konulan evini de kaybedince beş parasız kalmış ve Almanya'da yaşayan kızkardeşinin evine sığınmıştı.
Şık, abartılı giysileri, feminen tavırları...
Daha çocukken yaşıtlarından farklı olduğu anlaşılmıştı.Sanki doğuştan suçluydu Deniz.Günah keçisiydi.Hayatı boyunca cinsel yönelsemesi nedeniyle sürek avı uygulandı kendisine.Önyargılar, dayatılan hayatlar vardı karşısında.Ayrımcılığı, öteki olmanın yalnızlığını yaşadı hep.
Evet, gün oldu 'elalem ne der', baskısıyla evlendi bile.Ve eniştesi Can, belki de hayatındaki en büyük kırılma noktası oldu.
Merhamet, sevgi, anlayış bekliyordu sadece.Hoyrat kalabalıklar, insan uğultusu, keskin dönemeçlerde saklı tutulmuş müptezel bir geçmiş...
Hani, Yunan mitolojisinde kahramanların kaderi önceden bellidir ya.Deniz'in kaderi de yalnızlık ve terk edilişlerle doluydu.
Hüznün doruğuyla, kimsesizliğin sıfır noktasında dönüp dolaşan, bitmeyen hesaplaşmalardan yorgundu en çok.
Oysa ilk ve son sözü nedense hep hayat söylerdi.Issızlık git git yalnızlığa karışırdı.Sonrası hep elem.Tıpkı bundan öncesi gibi.Çünkü o zırhsız bir savaşçıydı ! Eril iktidarda yeri yoktu.
Engin Alkan başta olmak üzere tüm oyuncular yaşar kıldıkları karakterlerin iç aksiyonlarını mükkemel bir biçimde ortaya koyup, inandırıcı olmayı başarırken, son derece ince ayrıntılara, bağlantılara da erişmişler.Özellikle Engin Alkan ( Deniz'in yalnızlığında ki, cinsel sarsıntılarındaki acıyı yer yer şiirsel bir gerçeküstülüğe oturtarak ) ve Murat Göçmez cesur, saran, adeta büyüleyici olduğu kadar seyirciyi sahnede yaşatılan hayata katıksız inandıran bir yorum ortaya koymuşlar.Böyle bir başarının karşısında saygıyla eğilmekten başka ne yapılabilir ki ?
Zeynep Oral'ın " Çünkü tiyatronun hammaddesi insandır, yaşamdır " sözünü hatırladım şimdi.Engin Alkan bu hammaddeyi her zaman olduğu gibi mükemmel bir biçimde kullanmış, komedi ve dramı ustalıkla alaşımlamış.Oyuncuyu odağa yerleştirmiş.Ve izleyiciyi derinden etkileyen gerçek bir tiyatro şöleni hazırlamış.Kısaca, " Ölümün Tersi Arzudur " kaçırılmaması gereken bir oyun.
Anahtar Kelimeler: kadıköy emek tiyatrosu
0 Yorum