Avrupa'nın huzurlu bir şehrinde patlama olur. Bütün şehir için patlamanın failleri bellidir. Amor şehre hâkim olan korkunun içinde geçmişi ve geleceği arasında yolculuğa çıkar. Şehirde aylak aylak dolaşır, kalabalığın arasında erimek için elinden geleni yapar. Her şeyden önemlisi şüpheli bakışları üzerine çekmeyecektir. Normal davranacaktır. Yirmi dört saat boyunca Amor, birbirine karışan hayal ve gerçeklik dünyasında kardeşlerini, mutluluğu, ait olduğu yeri arar.
İsveç hükümeti, ülkede yasal olmayan yollarla bulunan kişilerle mücadeleyi hızlandırmak için REVA adlı projeyi hayata geçirir. Proje kapsamında polisin yetkileri arttırılır. Polis, gündelik hayatın olağan akışı içinde şüphelendiği kişilere keyfi biçimde pasaport kontrolü, üst araması gibi uygulamalar yapmakla yetkilendirilir. Polisin şüphelendiği kişilerin, çoğunlukla göçmenler ve “İsveçli” görünmeyen insanlar olması, bu kişiler üzerindeki baskıyı arttırır. 2013 yılında Jonas Hassen Khemiri, dönemin Adalet Bakanı’nın bir radyo programında yaptığı uygulama yanlısı açıklamaların ardından, REVA projesini eleştiren bir mektup kaleme alır ve kamuoyuyla paylaşır. Annesi İsveçli babası Tunuslu olan Khemiri mektupta çocukluğundan beri yaşadığı deneyimleri paylaşır ve toplumdaki ayrımcılığa dikkat çeker. Bu yasayla yaşanan travmaların giderek çoğalacağından ve uygulamanın toplumu bir paranoyaya sürükleyeceğinden bahseder.
15. yy.’dan itibaren Batı medeniyetinin başlattığı sömürgecilik, bugünün dünyasında biçim değiştirerek, Batılı devletlerde yaşayan Avrupa kökenli olmayan insanları baskı altında tutmakta ve pek çok sosyal sınırlamaya maruz bırakmaktadır. “Kardeşlerimi Arıyorum” bu toplumsal paranoyanın içinde var olmaya çalışan Amor’un hikâyesidir. Frantz Fanon’un deyimiyle “Siyah insan için bir tek alınyazısı var; ona kendini tüketircesine peşinden koşma coşkusu veren bir tek kader: Beyaz olmak.”
Anahtar Kelimeler: kardeşlerimi arıyorum
0 Yorum