Yiğit Özgür’ün Hunililer’i akıl hastası değildir.
Akıl gitmiş, ama geriye özgürlük, utanmazlık, merak, vicdan, masumiyet ve… saçmalık kalmıştır. “Şöyle beyaz entarili, çıplak sayılacak kadar takısız taklavatsız, ne yapsalar hoş görülebilecek, ne söyleseler alınganlık yapılamayacak karakterler olsun istedim” gibi şeyler demişti bana Yiğit.
Bunlar sahneye çıksalar “normal” seyirci karşısında n’aparlardı acaba?
Utanacağınız, şaşıracağınız, kikirdeyeceğiniz, kızacağınız, anlayamayacağınız, ama anlayamadığınız halde gülmeye devam edeceğiniz, “neye gülüyorum ben yav, neden” diye neşe içinde ikircikleneceğiniz şeyler!
Bilseniz provalarda oyuncular neler çekti… Bana da neler çektirdiler… (geriye oyuncular mı kaldı “hunililer” mi bilemiyorum, iflah olmazlar artık!)
Bu oyun benim için biraz sıra dışı bir “deneysel oyunculuk” gösterisi. Brecht’iyen desen, ayıp, “Köy Seyirlik” desen ilkel, “Commedia Dell’arte” desen dış mihraklı, “Hiciv” desen anlaşılmaz, “siyasi aksiyon çırpıntısı” desen, bi ben anlarım… 30 sene sonra ilk defa oyun yönetmeni oldum, ondan…
En iyisi “bi dakka, bişi deneyeceğiz!” demeli.
Sizin üzerinizde deneyeceğiz tabii!
Ama merak etmeyin size “bulaşmadan”! Tatlı tatlı seyredebileceğiniz (heh heee!), neşeli bir kaos, sürreel/gerçeküstü bir eğlence…
Tiyatro uzmanlarından bayaa bi hoşgörü rica eden bir gösteri…
2 perde! 32 kısım(valla)!
Gerçeküstü, tandır altı, işlevi büyük, boyundan küçük, yerli-milli-zeki-çevik-ahlaklı bir
0 Yorum