Kısa bir öz ve kendi içerisindeki karmaşada Sanatın bir anını değerlendirip kendime itiraf ettiğim ve gelecekteki Ben' e ithafen sizlerle mini bir sohbet edişim diyebiliriz...
Haydi bakalım içimdeki sanat kokusu ve dışa dokunuşu..
Hangi noktadan başlamalı ve sonuç olarak her aşamasını tattırıp hangi noktaya varmalı Sanat? İşte bütün öz burada gizli olsa gerek. Ancak çözemeden edemiyorum.
Buyurun!
Vazgeçtiğimiz her gün küreselleşmekten öte gitmiyor. Bu kadar kaldırım ve bu kadar beton yığınları içerisinde bazen hangi tarafa seyir etmeli düşünüyor insan.. Aldığı nefesin bile bazen kimyasal içerdiğini düşündüğünde korkmamak elde değil. Günlerin içinden bir gün Rotasını duygusal devinime çeviren bir kişinin arınma içeriğini kavramdan öte giderek yaşama isteği üzerine bir bilet alarak gittiği her seyirlik etkinlik bazen çileye de dönüşebiliyor. Konforsuzluk, kötü alışkanlıklar, kaybedilen zaman olarakta düşünebiliyor. Evet temelinde mimesis(taklit) elbette olmalı ancak bu kadar sığ düşünce içerisinde hala pırlantayı aramak bir icat süreci kadar zor olsa gerek. Değerli değersiz her sanat kavramının iç içe geçmesi kişinin kendi içinde abandone yaşamasını sağlıyor. Sonra soğuyor ve seyirci seyirci olmaktan çıkıp aramaya başlıyor. Tam bu noktada o rahatsız koltuklarda izlediği her seyirlik süreç ruhunun tamamı ile arınma yaşadığını gösterir mi tartışılır. İşte hal böyleyken karmaşaya düşüyor insan! Hayır hayır kesinlikle Umutsuzluktan bahsetmiyorum. Sanatta niteliği yitirmekten bahsediyorum.(bazen) Niteliğin üretim sürecinde ki serüveni ne kadar değerli ise kişisel coşkunun karşı tarafta ve öz benlikte bırakacağı etki de o kadar yüksek olmalıdır. Seyirci ve Oyuncu bütünlüğü bir uyum içerisinde ilerlemeli ve kalitenin kokusunu yüreğinde hissetmeli insan. Tüm süreç bundan ibaretmiş gibi geliyor bana...
Kişiye bakalım bir de!
Özellikle bilgisizlik ya da ukalalık olarak ta algılayabiliriz ancak İşten kaçılmamalı... Burası çok değerli bir cümle.. Sanat adama üzerine olmalı. Kurban istediğini bilmeli her anlamda.. Bir oyuncu olarak gördüğüm en bariz gerçek; Tembellik ve kişinin hem mental hem de ruhen kendini ucuzlaştırması.. Tarif bile edemediğim düşüncelerde vardır elbet hakkı yenmez. Neyse, dedim ya işten kaçılmamalı. Elini cesur bir şekilde taşın altına koymalı.. Şunu da düşünmüyor değilim. Elit olmanın değer yargılarını keyiflendirdiğini biliyorum. Buna istinaden sanatın hangi dalı olursa olsun kusurlu yaklaşımı benimseyip biraz bariz örnek içerisinde rol-model ilişkisinden öte elit olmanın temellerini araştırmalı insanoğlu.. Öyle bir an böyle bir müzik dinleyip bir yerlere kuş misali uçmak, Öyle bir tiyatro veya sinema gösterimi izleyip anılara dalmak kadar, özünü araştırmalı insanoğlu. Çünkü sanat adanmışlığı sever. Acıdan beslenir. Boş sohbetlerinizden ve kendi egonuzu tatmin etme yolunda saçma sapan yorumlarınızı dikkate almaz. Buna düşünmeden konuşmayı da koymadan edemeyeceğim..
Velhasıl uzatmadan küçük bir dertleşme ile şunu dile getirmek isterim: özümüze sahip çıkıp Türk tiyatrosunun güçlü bir altyapıya sahip olduğunu bilmeli ve umudu elden bırakmamalıyız. Ve nefis oyunlarımızın olduğunu özellikle alternatif tiyatro kavramının gelişmesi ve bazı noktalarda klasik algıların kırılması da işin nefis noktası. Daha da ötesi kişisel olarak nefesin yaşama değer kattığını bilmeli ve kalpten gelen gerçekliğe dokunmalıyız. Okumalı, çok okumalı ve nedenler ile kendimizi kovmalı çok sorgulamalıyız ki Işığımız bol olsun...
Sanatla yaşayın..!
Anahtar Kelimeler: muhavere
0 Yorum