Hayat bu mu? Ne biçim hayat bu? Nerede insanlık, nerede düşünce yüceliği ve bütünlük? Hiçkimsenin yüzünde, gözünde hiçbir ışık hiçbir coşku yok.Şimdi bu adamlar canlı ben mi ölüyüm? İçimdeki ateş bir gün birden sönüverdi.Aslında herşeyi biliyorum,anlıyorum ama gücüm yok.İradem yok.Kafamın içi eski bir ansiklopedinin sayfaları gibi.Bir sürü kopuk kopuk bilgi.Bedenimde eski yıpranmış bir elbise gibi....
Oblomov yorgundur. Ama onun yorgunluğu ne rastgele bir tembellik ne hastalık yorgunluğudur. Yıkılmakta olan bir toplum düzeninde toplumsal kaderin aslında tüm insanlığı içine düşürdüğü bu kaçınılmaz uyuşma bambaşka bir seçimin ve varoluşun habercisi olabilir mi? Her gün yaşadığımız hayatın anlamını kaybettiğimiz anlarda Oblomov kadar kayıtsız kalmak içimizden geçtiğinde acaba suçlu hep biz miyiz?"
0 Yorum